Mükemmel fırtına mı?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Yeniden mükemmel fırtına mı? Fed’in acil faiz indirimi ve 700 milyar dolara çıkabilecek tahvil ve menkul kıymet alımı ABD GSYH’sinin yüzde 7’sine yakın bir hamle demek – çarpanı 2 varsayarsak daha düşük olabilir ve bu durumda yeni teşvik paketi gelebilir. Yani mali piyasalar ve alınan önlemler açısından tam olarak 2008 gibi olmasa da yakın bir durum değerlendirmesi söz konusu. Keza, şirket borçlulukları da 2008’deki kadar olmasa bile hayli yüksek. Önlemler çabuk alınıyor fakat vergi indirimi, şirketlere kredi desteği ve doğrudan harcamalar artı likidite önlemleri artı yıl sonuna kadar sıfırda kalması muhtemel Fed faizi tam bir alarm durumuna işaret ediyor. Üç noktaya değineceğim. Ama önce bir hatırlatma: 26 Haziran 2012 tarihli “Bu krizden çıkış var mı?” başlıklı Dünya gazetesi yazımdan bir paragraf aktarıyorum.

“Son globalleşme dalgasındaysa vurgu enformasyon teknolojisi, internet, bilişim, iletişim gibi anahtar kelimelerdeydi. Buradan hiçbir yere çıkılamadığı ve iş çevriminin "normalliğinin" bozulduğu görülüyor. ABD'nin 1991 sonrası geri döndürülemez biçimde tek hegemonik güç olmak istediği açık. Ancak, Amerikan siyasi iradesi ve arzusunun tam olarak gerçekleşmesi için ciddi bir ekonomik üstünlüğe de ihtiyacı vardı. 1980'lerde SCCB'yi çözülüşe iten süreçte ABD ekonomisi sürekli dış ticaret açığı verirken zaman zaman ciddi bütçe açıkları da verdi. Clinton döneminde bütçe fazla vermeye başladı ama cari denge açığı devam etti. ABD'nin dış ticaret açığı vermesi dünya ticaretini sürüklemesi ve Meksika, Asya, Rusya krizi gibi şoklardan sonra gelişmekte olan ülkelerin ihracat talebini emmesi açısından bir düzenleyici oluyor ve açık vermenin bu açıdan dünya ticareti için olumlu etkisi olduğu söylenebilir. Clinton'un ikinci döneminde bütçe fazla vermeye başladı ve büyüme/istihdam inanılmaz biçimde arttı. Bu dönemin enformasyon teknolojisindeki patlamaya denk düşmesi bu kaynaktan gelen kalıcı bir verimlilik artışına işaret eder gibi göründü. Bu o kadar şaşırtıcı bir "kırılma" anı gibiydi ki, daha önce 20 yıl boyunca yüzde 6 oranındaki bir işsizliğin "doğal" olduğunu savunan iktisatçılar işsizlik oranının hızla azaldığını gördüler. Bir an için ABD ekonomisi askeri gücünün mukayese edilemez üstünlüğüne denk bir yapısal güç ve stabiliteye kavuşabilir gibi göründü. Ancak son 10 yıldır bu perspektifin bir yanılsama olduğu giderek daha net biçimde görülüyor. Çıkış mı? Hangi sektör, hangi yeni teknoloji, hangi yeni ürün? Sorular bunlar.”

İki, hatta üç olay üst üste binmiş durumda. Bir, salgının ekonomisi kritik önemdeki epideminin yayılma eğrisinin şekline bağlı. Geçmişteki gibi oldukça kısa bir dönem için eksponansiyel yayılıp sonra normal salgın eğrisine mi dönecek? Bambaşka bir şekil alıp devam mı edecek? Ekonomik etki hıza ve süreye bağlı. İkincisi, finansal piyasalardaki etki önceden var olan dengesizlikler yüzünden mi bu kadar köşeli oluyor? Üçüncüsü petrol - ki bambaşka bir oyun ve salgının yarattığı talep azalışına o kadar da doğrudan bağlı değil.

Öncelikle arz yanlı bir şoka neden talep yanlı cevaplar arandığı sorulabilir ancak bunun fazla anlamı yok çünkü yapılanlar yapılması gerekenler. Sonuçta teknik resesyonun dahi gündemde olduğu bir global manzara var. “Yeni Nötr 2” gibi bir duruma gelebiliriz ve durgunluk/resesyon sonrası eğrinin L mi U mu V mi olacağına bağlı olarak düşük faiz ve olağanüstü mali teşvik ortamı kalıcılaşabilir. Fed’in repo piyasasında çöküşe engel olmak için yaptığı likidite enjeksiyonu da nicel genişlemeye (QE) denk diğer adımı da kaçınılmaz adımlar, çünkü kredi daralması yaşanırsa pek çok ABD şirketi ve onlara borç veren bankalar zor duruma düşebilir. AB de aynı durumda. Çin haliyle aynı durumda ama daha kapalı bir dünya diyebiliriz; resesyona ve ihracat talebinin çöküşüne bağlı olarak kendi önlemlerini alabilir. ABD’nin ve AB’nin vergi avantajı sağlamaları veya kredi kanalını açık tutmaya çalışmaları ya da doğrudan kamu harcaması farklı çarpanlarla etkili olacağı için birlikte kullanılacaklardır. Örneğin vergi indiriminin çarpanı doğrudan harcama çarpanına göre düşüktür çünkü indirimi alan kişilerin hepsini veya çoğunu harcadıkları pek görülmez. Mesela ABD iş gücüne yönelik yüzde 50’lik bir indirim GSYH’nin yüzde 0,75-1’i arası bir harcama ancak yaratabilir.

İki ve üçe gelelim. Salgın öncesinde de hem ABD, hem AB, hem de Çin’de iflasların arttığı bir dönemden geçiyorduk. Yeni durum bir kurtarma paketi işlevi görebilir. Petrol de öyle. Rusya bilindik oyunu oynamaktan vazgeçti ve Suudi Arabistan’ın cevabı sert oldu. Ancak 35 dolardan bakarsak Rusya ABD’den daha az zarar görebilir. ABD’li petrol şirketlerinin yüksek kredi borçları ve çıkardıkları tahviller düşünüldüğünde ciddi rakamlar söz konusu. Tam tersine oyunun son şekli Rusya’dan çok ABD petrol endüstrisine zarar veriyor. Enerji, lojistik, turizm ve elbette hava yolları doğrudan etkilendi; bunu inanılmaz hızla düşen hisse senetlerinden görebiliyoruz. Borçlu fonların aktüariyel dengelerinin bozulduğunu dikkate alınca Fed’in faizi sıfıra çekmesinin hisse senetlerini otomatik olarak yüksek değerlemelere ulaştıracağını düşünmek şu aşamada mümkün değil. Güven, belirsizlik, kredi daralması, likidite gibi konular ön planda olacak. Ancak finansal önlemler son iki haftada hızlı biçimde alınıyor.

Son olarak hızla ilerleyen teknolojinin ekonomik karşılığı henüz alınabilmiş değil. Salgınlar sonuçta sönüp gidiyor. Ancak cari finansal etki ve alınan önlemlerin radikalliği bize son 10 senede bir arpa boyu yol alınamadığını, 2012’deki soruların hala geçerli olduğunu söylemiyor mu?

Tüm yazılarını göster