Gökhan TURHAN
Anadolu mutfağının demirbaşı nedir diye sorarsanız, domates olduğunu söyleyebilirim. Hemen hemen her yemeğe lezzetini veren domates hakkında birkaç haftadır sizlerle bilgiler paylaşıyorum. Amerika kıtasında doğan ve 16’ncı yüzyılda Avrupa’ya ve literatüre Altın Elma olarak giren domateste, Türkiye’nin en önemli üreticilerden biri olduğunu sizlere daha önce bahsetmiştim. 20’nci yüzyıla kadar resmi kayıtlarda bulunmayan domatesin üretimi 1900’lü yılların başında Adana’da başlıyor. İzmir’deki Ticaret ve Zahire Borsası kayıtlarına göre kentte yetişmeye başlayan domatesin Menemen ilçesinde üretildiğinden bahsedilir. İzmir’de yayın yapan Hizmet Gazetesi’nin 25 Mayıs 1927 tarihli nüshasında “Menemen’de ilk mahsul” başlıklı haber, kentte üretim yapıldığını doğrular. O günkü haberde aynen şu ifadeler yer alır: “Menemen Kazası, tıpkı Türkiye genelinde olduğu üzere tam bir tarım bölgesidir. Öyle ki, çiftçiler ilk mahsullerine çok önem vermişler ve bu değeri değişik şekillerde göstermişlerdi. Buna Menemen’den bir örnek, Ticaret ve Zahire Borsası’nın açılış yılı olan 1927 senesinden verilebilir. Menemen’de ilk mahsul domates, Nizamizade Kadri Efendi tarafından yetiştirilmiştir. Kadri Efendi, Taşhan’a getirdiği bir okka domatesi (1.282 gr.) müzayedeye koyarak üç yüz kuruşa Bahçıvan Hafız Mustafa Efendi’ye ihale etmiştir.”
Domates ile birkaç haftadır süren maceramızı geçen hafta ketçap ile devam ettirmiştik. Bu hafta konuya İzmir’in Menemen ilçesinden girdiğimiz için de kahvaltının en leziz üyesi menemen ile son noktayı koyalım. Soğanlı olup olmamasının bile gündem yarattığı menemen, her ne kadar zengin yemeği gibi görünmese de, kahvaltıyı zenginleştiren ender yemeklerdendir. Bazı yörelerde kahvaltıda yapılan tek yemek olan menemenin hikayesi aslında bir göç ve yokluk hikayesidir.
Et ve patatesin yerine soğan ve yumurta
Birinci Dünya Savaşı’nın 1918 yılında sona ermesi mübadele sürecinin de başlamasına neden oluyor. Yunanistan’daki Türklerin anavatana, Türkiye’deki Rumların Yunanistan’a doğru başlattığı bu göç dalgası, beraberinde bazı yemeklerin de yer değiştirmesine neden olur. İzmir’de bulunan Rumlarla, Girit’te bulunan Girit Türkleri yer değiştirirken, Adadaki Türkler “etli domates yemeği”ni de beraberinde getirir. Domatesleri güzelce kavurduktan sonra içine patates ve kırmızı et ekleyerek yapılan bu yemeğin, savaşın yokluğuyla içeriğinde değişimi de kaçınılmaz olur. Savaş yorgunluğunun yarattığı sefalet ile et ve patates, bu yemekten çıkar ve yerini Daha ucuz ancak besin değeri yüksek yumurta ve soğana bırakır.
Her sofrada kendine yer buluyor
Menemen halkının çok sevdiği işte bu yemek zamanla kente gelenler tarafından tadılır ve beğeni Anadolu’nun diğer kentlerine kadar ulaşır. Adı da ‘Menemen yemeği’ olarak literatüre giren bu yemek, zenginin ve fakirin, işçinin ve patronun, Batı’nın ve Doğu’nun buluşma noktası haline gelir.
Menemen bir göç hikayesidir. Bugün de; 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü. A ile büyüklerimiz savaş sonunda o göç dalgasının yarattığı özlemle geldi bu topraklara. Menemeni yerken, hem yemeğin lezzetini hem de hikayesini sizlerle paylaşmak istedim.