Ayşe ÇELİKBAŞ - Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) mükelleflerine, 2023 yılı MTV tutarı kadar ek MTV ödeme yükümlülüğü getirilmesiyle, icra yoluyla el konulan, yediemin garajında atıl halde çürümeye terk edilen taşıt sahiplerinin mağduriyeti daha da katlanmış oldu. Trafikten, sigorta şirketinden, vergi dairesinden sorgusu yapıldığında taşıtın hiçbir izine rastlanamayan, sadece kâğıt üzerinde taşıt sahibi görünenler de araç yok ama vergisi var çıkmazındadır.
İlgili mevzuatına göre; motorlu taşıtlar vergisinin mükellefi ilgili sicilde adına motorlu taşıt kayıt ve tescilli olan gerçek ve tüzel kişilerdir. MTV mükellefiyetinin sona erebilmesi için ilgili trafik şube veya bürosunda bulunan kayıt ve tescilin silinmesi gerekmektedir. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin zapt, müsadere veya tasfiye kararı alınan araçlar hakkında yapılacak işlemler başlıklı maddesinde, hangi durumda tescilin geçici veya kalıcı olarak silineceği tanımlanmıştır. Buna göre, taşıtın yedieminde bulundu tarihler itibariyle kişinin adına olan tescil kaydının ilgili trafik tescil kuruluşu tarafından silinmesi halinde aynı dönemler için motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyeti de terkin edilmiş olacaktır.
Peki, uygulamada nasıl? Çoğunlukla, kurumlar arasında mekik dokumakla bir sonuca ulaşılamamaktadır; hacizli yakalama şerhi ile zapt altında olduğu resmi kayıtlarda görünmesine karşın taşıtın tescil kaydı geçici de olsa silinmemektedir ve MTV mükellefiyeti devam etmektedir.
Mevcut yazılı hükümler, olağan akışta yeterli midir? Taşıtının akıbetini, nerede bağlı olduğunu bilenler, şayet muhatap olunan birimlere derdini anlatmayı başarabilirse, kısmen!
Herhangi bir sebeple taşıta dair bilgiye ve belgeye ulaşamayan kişiler için ise durum daha da zor. Bu kişiler, eli boş şekilde yargı yoluna gitse ne elde edebilir ki? Dava konusuyla sınırlı da olsa şirketin ihyasının zaten darda olan kişiye ek bir yük getireceği de malumdur.
Halihazırda resmi kurum kayıtlarında adına tescilli göründüğü halde sahibi olarak görünen kişinin elinde ne aracın kendisi ne de bir belgesi bulunmamakla birlikte resmi kurum kayıtlarından da akıbetine ulaşılamayan ve dahi yaşı itibariyle hurda vaziyette olduğu açık olan taşıtların, MTV ve benzeri yükümlülükleri devam etmektedir.
Bazen resen terkin olmuş ve ticaret sicilinden de silinmiş olan bir şirketin ortağı, bazen de mirasçı sıfatıyla, kişilerin karşısına bilgisinde ve tasarrufunda olmayan bir taşıtın birikmiş vergi borcu çıkmaktadır. Trafik Müdürlüğünden, eski yıllarda devir işlemleri, devir alan kişice gerçekleştirildiğinden bu ve benzeri sorunu yaşayan çok kişi var ancak yapacak bir şey yok! yanıtı verilmekte olup bu halde ilgili kurumlara ibraz etmek üzere bir belgeye ulaşılamamaktadır.
Resen kapatılmış olan şirketlerin üzerine kayıtlı olan taşıtlar için muayene dahil hiçbir işlem yapılamamaktadır. Şirketi temsil eden de olmayınca araç ortada kalmaktadır. Bu noktada, ortaklardan birinin yazılı talebi üzerine ve dahi talebe de gerek kalmaksızın araç resen hurdaya ayrılabilmelidir.
Yasal bir zemini olmadığı için sürüncemede kalan bu ve benzeri sorunların, neden sonuç ilişkisiyle detaylı analiz edilip ve dahi kurumların birbirinden bihaber mevzuat içeriklerinin, ivedi ele alınması elzemdir.
Aracınız, herhangi bir borç nedeniyle icra kanalıyla el konulup veya devlet eliyle trafikten men edilip de yediemin garajında çürümeye terk ediliyor, öte yanda MTV tahakkuk etmeye devam ediyor. Araç yok ama vergisi var. Getirilen ek MTV ile bu yük daha da arttı. Zaten mevcut mükellefiyeti yerine getiremediği için aracı- araçları bağlanmış olan kişilerin ilave ödemeleri yapmasını beklemek büyük çelişkidir. İyi niyet ve dürüstlük ilkesi gözetildiğinde, imkanı olsa, esasen var olan borcunu ödeyecek, ödenemeyen bir borcun üzerine ilaveler yapmak acz içinde olan borçluyu daha da zora sokmaktadır.
Borçlunun elini kolunu bağlayıp, çalış borcunu öde ama varlıkların da o süreçte garajda çürüsün gibi bir tezat oluşturulmamalıdır. Kimse; bile isteye düzenini bozarak, varlıkları icra takibine konu olsun diye yatırım veya iş yapmamaktadır.
Benzer mağduriyetler nedeniyle, özel sektör alacaklarına yönelik de İcra İflas Kanununa uyarlama yapılması hususu değerlendirilmelidir. Zira mevzuatı gereği, icra dairelerinde devamlı yinelenen icra dosyaları var ve bu dosyalarda uzun süre satışa yönelik hiçbir işlemin yapılmaması, alacaklıya bir fayda sağlamadığı gibi borçlunun malının depolarda çürümesine ve de ilave borç yükümlülüklerinin artmasına neden olmaktadır. Yapılacak bir düzenleme ile en azından aracın değer kaybına uğramasını ve tarafların ek mali külfete katlanmasını önleyecek belli bir süre zarfında satış işlemlerinin yapılması veya icra emrinin yinelemesinin sonsuz tekrarda olmaması, belli bir sayıyla sınırlandırılması sağlanmalıdır.
Üzerindeki kısıtlama ile satılamaz ve devredilemez durumdaki bir taşıt için yakalama kararı veya trafikten men etmenin ne borçluya ne de alacaklıya bir faydası olmamaktadır. Trafikten men ettirenin, 3-5 ay gibi en kısa zaman diliminde satış işlemlerini yerine getirmesine dair yasal düzenleme yapılmalıdır ki süreç, çok uzamadan tamamlanabilsin, tarafların keyfiyetini beklemesin. Zira caydırıcı olsun diye bağlanan aracın, depo kirası, dosya masrafı, tescilden silinemediği sürece de vergi borcu birikirken, milli servet de çürümeye terk edilmiş olmaktadır. Bir yandan muhafaza maliyeti işlemekte diğer yandan sözde muhafaza amacıyla garaja giren taşıt, aynı bütünlük ve mali değerle geri çıkmamaktadır.
Bu halde, varlıkların uzun süreler atıl halde depoda bekletilmesi ekonomiye külfet değil midir?
Sahada, işlerin kâğıt üzerindeki düzenlemelere paralel ilerlemediği aşikârdır. Çokça kendini tekrar eden borç yapılandırma düzenlemesinin varlığı da buna göstergedir.
Tahsiline imkân olmadığı aleni olan, vadesi çok uzun yıllara dayanan ve her nedense de bir türlü zamanaşımına uğrayamayan alacakların, tahsilinden vazgeçilmelidir. Öteden beri, bunca tahmini güç değişkene, belirsizliğe maruz kalan birine, basiretli iş adamı gibi davranıp hepsini öngörüp, önlemini ona göre alman gerekirdi demek adilane değildir. Zira hiçbir basiretli iş insanı, kolay kazanmadığı şeyin zayi olmasını istemez. Kötü niyetli olanın, zaten ne şahsı üzerinde varlığı vardır ne de işletmesinde.
Gelir kaybeden, alacak borç dengesi bozulan veya finansmana erişemeyen gerçek ve tüzel kişilerin varlıkları zaman zaman takibe düşebilmektedir. Günü kurtarmaktan öteye geçemeyen borç yapılandırma düzenlemeleri olsa da borcunu yapılandıranlar, haklarını kaybetmemek için yapılandırma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirirken eş zamanlı olarak güncel yükümlülüklerini de belirlenen istisnalar dışında aksatmadan yerine getirmek zorundadır. Vade ne kadar uzarsa uzasın, günlük iş akışının aksamadığı ve kamu-özel sektör alacaklarının süresinde tahsil edilebildiği bir ortamda mükellefiyet gereğince yerine getirilebilir.
Taşıtı bağlanan kişi, hem faaliyetini sürdüremez hale gelmekte hem de kaynak bulma aşamasında satışa veya teminata konu edememektedir. İçine düştüğü zor durumdan çıkmaya çalışırken de yıllar içerisinde taşıt muamma olmaktadır. Eğer beklenen yasal düzenleme yapılmaz ise bu muamma araçların, ilanihaye tescil kaydı ve vergi yükümlülükleri devam edecektir.
Torba düzenlemeler yapılırken bir noktada tıkanmış kalmış çokça sorunun varlığı göz ardı edilememelidir. Bir realite var, öte yanda gerçek ve tüzel kişilerin bu realitesini teğet geçen genel geçer kopyala yapıştır formüller, ihtiyaçtan uzak, kâğıt üzerinde çözümler ve bazen de mevcut sorunları katlayan düzenlemeler…
Sadece kâğıt üzerinde taşıt sahibi olanların veya takibe konu, bağlanmış, atıl taşıtların mağduriyetini ortadan kaldırmaya yönelik basit içerikli bir düzenlemeyi ne kadar daha bekleriz?