Moody’s 'ödemeler dengesi krizi geliyor’ dedi

İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu bir basamak daha düşürerek B1 düzeyinden B2 düzeyine indirdi. Görünüm değerlendirmesini ise negatif olarak açıkladı.

Moody’s skalasında bu iki not arasında çok büyük bir fark yok. Her ikisi de üç basamaktan oluşan “yüksek derecede spekülatif” grubu içinde yer alıyor.

Bu nedenle son not düşürme, pek önemli bir hareket olarak gözükmeyebilir. Bununla birlikte konuyu önemli hale getiren kritik noktalar da var.

Birincisi Moody’s not kararını, beklenen süreden önce verdi. Bu yatırımcılara gecikmede sakınca olduğu mesajı veriyor. Bundan bir acil durum sinyali çıkartılabilir.

İkinci önemli nokta görünüm değerlendirmesini not indirimine rağmen negatif tutmuş olması. Moody’s bu kararı ile önümüzdeki dönemde Türkiye’nin kredi notunun daha da düşme ihtimalinin, aynı kalma veya yükselme olasılıklarından daha yüksek olduğunu söylemiş oluyor. B2 notunun bir basamak altında yine “yüksek derecede spekülatif” sınıfında yer alan B3 notu var. İki basamak aşağıdaki Caa1 notu ise “güçlü risk” anlamına taşıyor ve bu tamamen ayrı bir sınıfa düşmek demek.

Üçüncüsü Moody’s tüm analizi boyunca ödemeler dengesi krizi tehlikesine vurgu yapıyor. Ödemeler dengesi krizi ihtimalinin yakın bir tehdit olarak bu kadar vurgulanarak öne çıkartılmasını, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye analizlerinde ilk kez görüyoruz.

Moody’s not kararını şu temellere dayandırıyor:

►Türkiye’nin dış kırılganlıklarının bir ödemeler dengesi krizine yol açma ihtimali güçleniyor. Merkez Bankası’nın TL’yi savunmak için 2020 başından beri yaptığı başarısız girişimler yüzünden Türkiye’nin döviz rezervleri, hem net hem de brüt bazda onlarca yıldır görülmemiş bir düzeye indi. Altın hariç brüt rezervler yılbaşından bu yana yüzde 40 azaldı.

►Brüt rezervleri artırmak için Katar ile swap miktarını artırmak, bankaların zorunlu karşılık oranlarını yükseltmek gibi önlemler alındı. Ancak bu şekilde sağlanan artışlar, Türkiye’nin önündeki dış borç ödemeleri karşısında çok yetersiz.

►Merkez Bankası’nın swap piyasasındaki açık pozisyon miktarı 53 milyar dolara ulaştı. Vadesi gelen swap işlemleri yenilenemezse, ticari bankaların Merkez Bankası’nda tuttukları döviz, bu açık pozisyonu kapatmaya yetmeyecek. Çünkü bankaların Merkez Bankası’nda tuttukları dövizler hariç Merkez Bankası’nın net rezerv miktarı sıfıra dayanmış durumda.

►Yüksek dolarizasyon da riskleri artıran bir faktör.

►Türkiye ekonomisinin yıllardır en güçlü noktalarından birisi olan mali tamponlar aşınıyor. Bütçedeki bozulmanın, önümüzdeki dönemde tahminlerden daha hızlı ilerlemesi ihtimali yüksek.

►Riskler artarken sorunlara yönelik etkin çözümler bulma noktasında ekonomi yönetimi, ya isteksiz ya da yeteneksiz gözüküyor. Yönetimin aldığı önlemler yetersiz.

►Politik baskılar ve merkez bankası bağımsızlığının sınırlı olması, Merkez Bankası’nın yavaş hareket etmesi ve öngörülebilir olmaması, döviz kurlarında ve ekonomide “düzensiz uyum” ihtimalini artırıyor.

►Başkanlık sistemine geçildiğinden bu yana yürütme, parlamento onayı aramadan kararnamelerle birçok alanda önemli değişiklikler yapıyor. Bu müdahaleler 2018’deki döviz krizinden sonra sıklık kazandı. Bunlara ilaveten yürütme, temel kurumların bağımsızlığını zayıflatıyor ve bu da kurumların kredibilitesini ve etkinliğini zayıflatıyor.

►Türkiye’nin birçok cephede karşı karşıya bulunduğu jeopolitik riskler arttı. ABD ve Avrupa Birliği ilişkilerindeki sorunlar ile Doğu Akdeniz’deki gerilimler bir krizin hızlandırıcısı olabilir.

Tüm yazılarını göster