“Moderato Cantabile”

“Adam belki işitmedi. Kadın ceketini sırtına geçirdi, kapattı, iyice sarındı, aynı vahşi inlemeyi çıkardı. 

Olanaksız, dedi. 

Chauvin işitti. 

Bir dakika, dedi, o noktaya varacağız. 

Anne Desbaresdes bu dakika süresince bekledi, sonra yeniden doğrulmaya çalıştı. Başardı bunu, ayağa kalktı. Chauvin başka yana bakıyordu. Kahvedeki adamlar yine gözlerini kocasını aldatan bu kadından kaçırdılar. Kadın ayağa kalkınca

Ölmüş olmanızı isterdim, dedi Chauvin. 

Ölüyüm, dedi Anne Desbaresdes.” 

Marguerite Duras’nın 1958 tarihli “Moderato Cantabile”sini okuyorum yeniden. Anne Desbaresdes ile Chauvin’in bir haftalık öyküsünü…

Olaylar küçük bir Fransız kasabasında geçmektedir: Anne Desbaresdes oldukça sıradan bir yaşam sürmektedir. Zengin ama mesafeli kocası ve romanda adı bile yazılmamış çocuğu dışında Anne'nin insanlarla etkileşimi çocuğunu, kasabanın işçi kesiminde yaşayan Matmazel Giraud'nun verdiği piyano derslerine götürmesinden ibarettir.

Bir gün ders sırasında uzun süren, çok tiz bir ses yükselir. Bir haykırmadır bu. Sonra ses birden kesilir. Kasabanın cafe’sinde bir cinayet işlenmiştir. Biraz önce öldürdüğü kadının üzerine kapanmış bir erkek, “Aşkım, aşkım” demektedir durmaksızın.

Böylesine korkunç bir eylem, Anne’daki -kendi hayatında eksik olan türden bir tutku ve ıstırabı- besleyecektir. Anne, ertesi gün çocuğun piyano dersleri sırasında kafeye gider. Bir zamanlar onun kocası için çalışan ama artık işsiz Chauvin de oradadır. Anne gergin bir şekilde şarabını içerken Chauvin onunla yakınlaşır ve Anne’a adam ve öldürülen karısı hakkında tutkulu ve büyüleyici bir hikâye anlatır.

Anne Desbaresdes o günden sonra her gün o kahveye gelerek Chauvin ile buluşmaya başlar. Birlikte içerek o çiftin umutsuz aşkını düşünürler, konuşurlar…

80 sayfalık “Moderato Cantabile”yi ilk okuduğumdan bu yana 40 yıla yakın bir süre geçti herhalde. Ama hiç aklımdan çıkmadı, bu arada da iki-üç kez hatmettim. İşte bir akşam alacasında kitap yine elimde:

“Bu akşam manolyalar bütünüyle açacak. Bir tek, rıhtımdan dönerken kopardığı şu çiçek açmayacak.” 

Evet, o kadar hassastır manolyalar, bırakın koparmayı, dokununca bile küser kararırlar. 

“Anne Desbaresdes içiyor, durmadan içiyor, içtikleri bu akşam sokaktaki adamın öpülmemiş dudaklarının insanı tüketen tadında. (…) Göğüslerinin arasındaki manolya iyice soldu. Bir saat içinde bir yaz mevsimini bitirdi.” 

Moderato orta tempoda demek, cantabile ise ezgili. Tıpkı kimi hayatlar hayat gibi.  

Sinematek’te izlediğim romandan uyarlanmış aynı ismi taşıyan film geliyor gözlerimin önüne. 1960’lı yıllarda Yeni Dalga yönetmenlerinden Peter Brook “Moderato Cantabile”yi görüntülere dönüştürmüştü. Çok sevdiğim oyuncular Jeanne Moreau ve Jean-Paul Belmondo vardı başrollerde. Moreau, Cannes Film Festivali'nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü almış, Peter Brook ise Altın Palmiye’ye aday olmuştu. 

Bir kitap nerelere götürüyor tıpkı diğer kitaplar gibi. Sonunu da merak ettiniz değil mi?

Son bölümde Anne, işçi sınıfı mahallesine tek başına gelir. İlişkiyi öğrenen kocası tarafından evden kovulmuştur ve muhtemelen çocuğunu görmesine izin verilmeyecektir.

Anne ve Chauvin’in konuşmaları eskisinden çok daha soğuk ve mesafeli geçer. Bunun nedeni belki de Anne'nin artık kocasından ayrılması ve dolayısıyla aralarındaki yaşanacak bir cinsel ilişkinin yasak olmaması ve dolayısıyla heyecanı kalmamasıdır. İlk defa iki el birbirine dokunur, ama ne Anne ne de Chauvin bir şey hissederler. Biraz kıvılcım umuduyla öpüşseler de bu, ancak ikisinin de üşümesine neden olur. Anne başka bir söz söylemeden oturduğu yerden kalkar ve Chauvin'i yüzündeki o donuk ifadesiyle bırakır. (Buradan yazının ilk satırlarını yeniden okumaya geçebiliriz)

Tüm yazılarını göster