Mısır'la zorunlu "Barış"; ticaret koridorları meselesi

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Gazze kaosu, sadece Ortadoğu'yu değil, tüm dünyayı etkiliyor; Bölgede halihazırda var olan ve planlanan ticaret koridorlarının akıbeti, doğrudan İsrail-Filistin meselesine bağlanmış görünüyor. Tüm dünya İsrail'in operasyonlarını Gazze Şeridi'nin en güneyinde, Mısır sınırında bulunan son büyük kent Refah'a genişletip genişletmeyeceği ile meşgulken, bölgede iki önemli gelişme yaşandı.

TÜRKİYE-MISIR ZİRVESİ DERDE DERMAN OLABİLİR Mİ?

İlki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaklaşık 12 yıllık bir "küslük" sonrasında Mısır'a yaptığı ziyaret oldu. Hem Türkiye, hem Mısır bugünlerde her iki ülkeyi de kasıp kavuran ciddi ekonomik krizle mücadele etmeye çalışıyorlar. Mısır'daki durum o kadar vahim bir hale geldi ki, Sisi yönetimi döviz bulabilmek için Akdeniz kıyısındaki bir sahil kasabasını Birleşik Arap Emirlikleri'ne "satmak" zorunda kaldı. Kasabanın "bedeli" olarak gelecek 12 milyar dolar, Kahire'ye sadece küçük bir soluk aldırabilecek. Mısır'ın yaşadığı döviz krizinde, Gazze kaosunun rolü büyük. Mısır, Husiler'in Süveyş Kanalı'ndan geçen ticari gemileri hedef alması nedeniyle, en büyük döviz girdisi kalemlerinden birinden mahrum kalmış durumda.

BAE- HİNDİSTAN ANLAŞMASI

Bölgede ticaret koridorları açısından ikinci önemli gelişme ise Birleşik Arap Emirlikleri ile Hindistan arasında imzalanan bir dizi anlaşma oldu. G-20 grubunun Yeni Delhi'de gerçekleştirdiği son zirve toplantısında, Hindistan'dan başlayan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail üzerinden Akdeniz'e ulaşan, buradan da deniz yoluyla Yunanistan'ın Pire limanına varan bir "doğu-batı ticaret koridoru" kurulması için anlaşma imzalanmıştı.

BAE ve Hindistan'ın geçen hafta imzaladıkları anlaşmalar, bu ticaret koridorunun somutlaştırılması yönünde ilk adımları oluşturuyor.

Çin'in mevcut "Kuşak ve Yol Girişimine" (KYG) alternatif olarak kurgulanan bu yeni Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru, kısa adıyla IMEC, hem Türkiye'yi, hem de Mısır'ı dışarıda bırakan bir proje. Dolayısıyla Mısır-Ankara yakınlaşmasında, ekonomik krize karşı güç birliğinin yanı sıra, bu "dışlanmışlık" duygusunun hakim olduğu da unutulmamalı.

KORİDOR MESELESİ, BATI İÇİNDEKİ AYRIŞMAYI DA ORTAYA KOYDU

Süveyş Kanalı'nda ticaretin saldırılar nedeniyle tıkanmasının yarattığı kritik siyasi gelişme ise, Batı cephesinde yaşanan kırılmayı ortaya koyması oldu. Ukrayna'da birlikte hareket eden ABD ve Avrupa Birliği cephesi, Süveyş meselesinde darmadağın oldu. Şu anda Süveyş Kanal bölgesindeki Husi saldırılarına karşı yürütülen üç ayrı operasyon bu bölünmenin somut kanıtı. Bölgede ticari gemilere savaş gemileri ile eskortluk yapmayı içeren ilk operasyon, ABD liderliğindeki "Refah Muhafızı" operasyonu olmuştu. Bazı AB ülkelerinin de yer aldığı "Refah Muhafızı" operasyonuna İtalya, Fransa ve İspanya katılmayı reddetti.

Şimdi bu üç Avrupa ülkesi, Aspides adı altında, kendi ticari gemi koruma operasyonlarını başlatma kararı aldılar. Her iki operasyon da, "saldırı" değil, "savunma" operasyonları.

Bölgedeki üçüncü operasyon ise, ABD ve İngiltere'nin doğrudan Yemen'deki Husi güçlerine saldırıp, imkan ve kabiliyetlerini yok etmeyi amaçlayan "Poseidon Okçusu" operasyonu. Avrupalılar, bölge ülkelerinin tepkisini çekmemek için bu "saldırı operasyonunda" görünür olmayı reddediyorlar.

Tüm dünyanın önümüzdeki dönemde en çok konuşacağı konunun, Gazze ile başlayıp, Çin-ABD rekabetinin artması ile yükselecek "ticaret koridorları" meselesi olacağı aşikar. Mısır- Türkiye zirvesini de, bu meseleye karşı bölgedeki önemli iki ülkenin, "düşmanlığı bırakıp", ortak harekete geçme hazırlığı olarak görmek mümkün.

Tüm yazılarını göster