Mevzu malum; Ankara’dan son dönemde Mısır’la barışma sinyalleri gelmeye başladı.
Ankara belli ki Kahire ile yeniden ilişki kurma yolunun Doğu Akdeniz’den geçtiğine inanmış; Barışma, Sisi yönetiminin Akdeniz’in kendi payına düşen münhasır ekonomik bölgesinde yayınladığı petrol ve doğalgaz arama ruhsat bölgeleri üzerinden yürütülmeye çalışılıyor.
Ankara’nın yanlış söylemi
Ancak Mısır’la gerginlik çıkmasına neden olan- başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olmak üzere- AK Parti hükümetinin üst düzey yöneticilerinin kullandığı yanlış dil ve söylem, barışma safhasına da yansımış durumda.
Şöyle ki; Ankara ile Kahire arasındaki ilişkiler, ortak imparatorluk geçmişi nedeniyle kırılmaya/hassaslaşmaya müsaitken, kullanılan dil adeta bu geçmişi kaşır nitelikte.
Daha açık anlatalım;
Mısır’la Türkiye arasında Osmanlı İmparatorluğu geçmişinden kalma bir “yöneten/yönetilen” ilişkisi mevcut. İlişkinin “yönetilen” kısmında yer alan Mısır, Osmanlı’nın mirasını devralan Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerinde sırf bu nedenle hep çok hassas davrana geldi.
AK Parti hükümeti ise, Cumhuriyet döneminde Dışişleri Bakanlığı’nın hep çok dikkat ettiği bu dengeyi kaçırdı/kaçırmaya da devam ediyor;
● Mısır’ın Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’la imzaladığı Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge anlaşmaları konusunda Ankara’nın yaptığı açıklamalar dengeyi bozacak, Mısır tarafından “akıl öğretme” gibi algılanacak kıvamda. Gerek Türkiye’deki hükümet yanlısı basın, gerekse AK Parti hükümet yetkilileri, “Eğer Mısır Türkiye ile anlaşsaydı, münhasır ekonomik bölgesi daha geniş olurdu” söylemini tutturdular. Üstelik bu mesajı kapalı kapılar ardında vermek yerine, kamuoyuna açık şekilde yüksek sesle dile getirdiler. Bu da Kahire yönetimindeki o bilindik hassasiyeti körükledi, “Bizim de diplomatlarımız, hukukçularımız var. Haklarımızı kendimiz koruyabiliriz” refleksine yol açtı.
● Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mısır’a yönelik yumuşama içeren açıklamasında bile bu vardı. Erdoğan’ın “Mısır halkını Yunanistan’ın yanına yerleştirmek söz konusu değil. Olması gereken yerde görmek isteriz” sözleri de, yine Kahire yönetimi tarafından, en hafif deyimiyle “akıl öğretmek” olarak yorumlandı.
● Üstelik işin kötüsü, söylemin yanlışlığı sadece Mısır’la sınırlı kalmadı. Ankara’nın Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmeye çalıştığı, Atina’yla istikşafi görüşmeler çatısı altında masaya oturduğu bu dönemde, Erdoğan’ın bu söylemi doğrudan Yunanistan’ı “ötekileştirdi”. Deyim yerindeyse, Ankara “kaş yapayım derken, göz çıkardı.”
Mısır’dan karşılanması çok zor şartlar
Nitekim, Mısır’dan AK Parti hükümetinin yumuşama mesajlarına gelen yanıt da sert oldu. Mısır’da hükümete yakın yayın yapan Al Watan gazetesinin yayın yönetmeni Ahmed Elkhateeb Kahire’nin Ankara’yla barışmak için şartlarını sıraladı;
● Ankara uluslararası deniz hukuku sözleşmesini kabul etmeli (Ege sorunları öylece dururken, imkansız bir talep)
● Türkiye terörizmi desteklemeye son vermeli (Burada terörist olarak Müslüman Kardeşler hareketi kastediliyor)
● Türkiye, Kıbrıs Rum Kesimi ile barışmalı
● Libya’daki Türk askerleri de, paralı askerler de geri çekilmeli. (Sadece Mısır değil, BM Güvenlik Konseyi de Libya’daki tüm yabancı silahlı güçlerin ülkeden çıkması için karar aldı. ABD de, Türkiye’nin adını anarak, silahlı güçlerini Libya’dan çekmesini istedi.)
● Türkiye, Suriye’nin kuzeyinden geri çekilmek için bir takvim ortaya koymalı.
● Ankara, Irak topraklarına sınır ötesi harekat yapmaktan vazgeçeceğini taahhüt eden bir anlaşmayı Bağdat yönetimi ile imzalamalı.
● Türkiye, son dönemde Suudi Arabistan ya da BAE gibi ülkelere yönelik hakaretleri için özür dilemeli.
● Ankara bir daha Arap işlerine karışmayacağına söz vermeli.
● Türkiye’de yayın yapan ve Mısır’a saldıran Müslüman Kardeşler medyası kapatılmalı. Müslüman Kardeşler’in Türk topraklarında faaliyet göstermesi yasaklanmalı
● Türkiye’deki Müslüman Kardeşler üyeleri İnterpol’e teslim edilmeli.
Mısır’ın şartları, bugüne kadar dış politikasını Müslüman Kardeşler hareketinin kayrılması üzerine kurmuş olan AK Parti hükümeti açısından yenilir/ yutulur gibi değil.
AK Parti yetkililerinin ısrarla vurgulamasına rağmen, Kahire’yle bir barışma yakın bir gelecekte pek mümkün görünmüyor. Daha fazla zarar yaşanmaması için Ankara’nın derhal sessiz diplomasiye dönmesi şart. Biraz susulması herkese iyi gelecek gibi…