Milli parayı pul eden milli ekonomi modeli

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Türkiye’nin 19 yıldır Recep Tayyip Erdoğan’a ciddi rakip olacak bir siyasi lider çıkartamamış olması Sayın Erdoğan’a sınırsız bir oyun alanı açtı. Bu sayede gerçeklerle çelişen iddiaları büyük bir rahatlıkla ileri sürebiliyor ve kendi bildiğinin tek doğru olduğunu iddia edebiliyor Sayın Erdoğan. Şimdi de Merkez Bankası’nı (TCMB) faizleri düşürmeye zorlayarak Türk lirasını savunmasız bırakıp milli paramızı dünyada en çok değer kaybeden para haline getirmeyi başardıktan sonra bunu “milli ekonomiye dönüş programı” diye yutturmaya çalışıyor.  

Öğretilmiş cehaletin yaygın olduğu ülkemizde buna kanarak ya da Cumhurbaşkanı’na yaranmanın işe yarayacağını düşünerek bu sözde “yeni” modelin reklamını yapanlar da hemen ortaya çıktı. Bunun çarpıcı bir örneği,  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Türkmenistan gezisi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladığı sırada yaşanmış. Her halde gazeteci sıfatını taşıyan biri Sayın Erdoğan’a soru sormak için söz alıp şunları söylemiş: “Efendim üretim, istihdam ve ihracatı güçlendirmeye yönelik yeni bir ekonomi modelini hayata geçirdiniz. Yerleşik ekonomi düzenini, parayı yöneten sivil fakat dışa bağlı vesayet odaklarını derinden sarsan uygulamaları görmekteyiz. 19 yıllık iktidarınızda hangi şartların olgunlaşmasıyla bu modeli hayata geçirdiniz? Yeni modelin artıları yakın vadede ortaya çıkar mı? Bu süreçte dar gelirlileri rahatlatacak yeni adımlar olacak mı?”(T24/29 Kasım 2021)

Türkiye neden çıkmazda?

Buna “çanak soru” bile denmez, oldu olacak bir deyim de ben uydurayım, “tencere soru” diyeyim buna. Tencerenin içine, Sayın Erdoğan’ın kökü derinlerde olan faiz-enflasyon teorisini, dünyada paraya hükmedenlerin Türkiye düşmanlığını, Türkiye’deki mandacı ekonomi yazarlarını koyun, iyice kaynatın, faizler ve altta kalan milli paranız iyice eriyince sanayiniz otomatikman rekabet gücü kazanacak ve cari açığınız kapanacak. İşte size tadından yenmez bir “milli ekonomi” çorbası.

Bu konuyu biraz uzattım ama Türkiye’de medyanın içine sürüklenmiş olduğu acınası durumla Türkiye ekonomisinin içine sürüklenmiş olduğu derin çıkmaz arasında yakın bir ilişki var. Medya, sivil toplum kuruluşları ve hatta TBMM, çeşitli kısıtlamalar nedeniyle görevini yapamayınca, Sayın Erdoğan her konuda son sözü söyleme şansını elde ediyor. Bundan aldığı cesaretle ortaya attığı dayanaksız iddiaların Türkiye dışında da kabul göreceğini düşünerek bu iddiaları uluslararası alanda da tekrarlayınca ünü Türkiye sınırlarını da aşıyor. Böylece reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünenlerin gıpta edeceği bir şöhret elde etmiş oluyor. Sayın Erdoğan şu anda dünyada kendisinden söz ettiren liderler arasında ilk 10’a girer belki ama bunun Türkiye’ye yarar mı zarar mı sağladığını bilmiyorum doğrusu.

Bardağı taşıran damla

Sayın Erdoğan’ın 2018 yılının Mayıs ayında Londra’da uluslararası finans çevrelerinin düzenlediği bir toplantıda kendi faiz teorisini anlatarak yarattığı şaşkınlığın olumsuz izleri 2021 yılında hala canlıyken ve Türkiye faiz politikası nedeniyle uluslararası kredi piyasalarının yanına bile yaklaşamazken, Sayın Erdoğan’ın dünyada 40 dolayında bankanın faiz artırma gereğini duyduğu bir ortamda TCMB’yi faiz düşürmeye zorlaması bardağı taşıran damla oldu. TCMB’nin itibarı yerle bir olurken tamamen savunmasız kalan Türk lirası kontrolsüz şekilde değer kaybetmeye başladı. Putin’in katı bir ‘Tek Adam’ rejimiyle yönettiği Rusya’da bile merkez bankasının saygınlığına özen gösteriliyor ve keyfi kararlar alınamıyor çünkü bunun neye yol açacağı biliniyor.

Dünya bizi nasıl görüyor?        

Son dönemde Türkiye’de yaşanan gelişmelerle ilgili olarak    uluslararası iş çevrelerinin yakından izlediği yayın organlarında yer alan manşetlere bakınca insanın içi kararıyor kaçınılmaz olarak. Bunlardan birkaç tanesini aktarayım: “Erdoğan’ın ‘ekonomi savaşı’ hayatı pahalılaştırdığı için halkın öfkesi artıyor”, “Lira’nın çöküşü Türkiye ekonomisi için ne anlama geliyor?”, “Erdoğan faizleri düşürmeye devam ettikçe Türk lirası dip yapmaya devam ediyor”, “Türkiye’deki para krizi Erdoğan’ın eseri”, “Türkiye hiperenflasyona mı gidiyor?”, “Türk trajedisi.”

Sayın Erdoğan’ın dünyaya kıskançlıktan dudak ısırtacak olan “Milli Ekonomi modeli”ni konu alan bir yazı ya da habere ise henüz rastlamadım. Herhalde bu muazzam keşif karşısında şaşırıp kaldıkları için seslerini çıkartamıyorlar.

Tüm yazılarını göster