Milli işlemcimiz ‘Çakıl’ çalıştı, ‘çok çekirdekli’ için de kolları sıvadık

Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

ASELSAN’ın Ankara’daki toplantısı sonrası Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof. Haluk Görgün’le sohbet ediyoruz.

Masada TEİ Genel Müdürü Prof. Mahmut Faruk Akşit, Aselsan Tedarik Zinciri Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Nuh Yılmaz, Hakan Güldağ ve Şeref Oğuz var.

Haluk Görgün, ABD’deki doktora tezi günlerini anımsadı:

-          Ben ABD’de doktora tezimi hazırlarken projeme 60 bin dolarlık destek sağlanmıştı.

Türkiye’de döndükten sonra tanık olduğu bir projeyi irdeledi:

-          Türkiye’ye döndükten sonra aynı TÜBİTAK’a sunulan aynı projeye 1 milyon dolar destek sağlanabildiğini gördüm.

Bu duruma olumlu tarafından baktığını belirtti:

-          İddia ediyorum, Türkiye’de ABD’den daha fazla teşvik var.

Sohbette başta otomotiv sektörü olmak üzere, dünyada yaşanan çip krizi konusu açılınca sorduk:

-          Aselsan, savunma sanayinde Türkiye’nin gururu kurumların başında geliyor. Aselsan, çip geliştirme, üretim işine girer mi?

Prof. Görgün, yanıta şöyle girdi:

-          Çip işinde zaten varız. Kendi ürünlerimiz için çip geliştiriyoruz.

Masaya Aselsan Elektronik ve Yazılım Tasarım Direktörü Dr. Fatih Say’ı çağırdı:

-          Fatih, çip konusunda neler yapıyorsunuz, anlatır mısın…

Dr. Fatih Say, önce geçmişe uzandı:

-          Türkiye, yıllar önce uçak üretimi konusunda yaşadığına benzer bir olayla çip işinde de karşılaşmış. Aslında 1980’lerde çip işine girilmiş ancak ticari üretim aşamasına geçilememiş.

Türkiye’nin mühendislik yetenekleri açısından kabına sığamadığını kaydetti:

-          Şu anda savunma sanayi yazılımları yüzde 100 yerli gerçekleşiyor. Milli savunma sistemlerimizin görev bilgisayarları 20 yılı aşkın süredir Aselsan tarafından milli olarak geliştiriliyor.

Ardından ekledi:

-          Hem teknolojik derinliğimizi daha ileriye taşımak, hem de elektronik bileşen seviyesindeki dışa bağımlılığın azaltılmasında öncü adım olması adına, bu görev bilgisayarlarının en kritik bileşeni mikroişlemcileri de millileştirme çalışmalarına yaklaşık 3 yıl önce başladık.

Bu konuda TÜBİTAK-BİLGEM ile işbirliğine girdiklerini ifade etti:

-          İşbirliğinin getirdiği güce inanarak bu çalışmalara TÜBİTAK-BİLGEM ile başladık. Savunma Sanayi Başkanlığı’nın (SSB) desteği ile bu alandaki ilk projemiz olan “ÇAKIL”a 2019’da başladık.

Çip dünyasında ilk üretimde hatasız ürünü yakalamanın çok zor olduğunun altını çizdi:

-          Hem iş ortaklığının getirdiği güç, hem de ekiplerimizin yoğun mesaisi ile 2 yıldan kısa sürede çipimizin tasarım, prototip üretim ve test çalışmalarını başarıyla tamamladık.

“ÇAKIL”ı IDEF-2021’de sergilediklerini anlattı:

-          Prototip çipimizi görev bilgisayarımıza entegre edip gerekli yazılım uygulamalarını da yaptıktan sonra milli uzaktan komutalı silah sistemi SARP’ı milli işlemcimiz “ÇAKIL”la tam performans çalıştırdık.

Bir sonraki aşamayı paylaştı:

-          Arkadaşlarımız aynı işbirliği ile birlikte bu işlemcinin ticari ve “çok çekirdekli” versiyonunu geliştirmek üzere çalışmalara ara vermeden başladı. Yeni çipimize ekleyeceğimiz “yapay zeka işlemcisi” ile sistemlerimize fark yaratan özellikler sağlamayı hedefliyoruz.

Türkiye’de henüz bu düzeyde (65-28 nm gibi) bir çipin üretilmesi için bir yarı iletken üretim tesisinin olmadığına dikkat çekti:

-          Biz de bu anlamda genellikle Uzak Doğu’dan üreticileri kullanıyoruz.

Çip tasarımının üreticiye bağımlılık oluşturduğuna vurgu yaptı:

-          Çipimizin tasarımı bize ait olduğu için, herhangi bir kısıtlama durumunda çok kısa sürede alternatif bir üretici için çipimizi çok kısa sürede uyarlama imkanımız var.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın ziyareti sonrası çıkan “BAE’ye satılıyor” söylentileri, Aselsan’ın teknoloji geliştirme temposunu etkilemiyor.

Bu söylentiler, Aselsan koridorlarında, “BAE’ye satış iddiaları doğru değil” şeklinde yanıt buluyor…

Aselsan’daki “beyin gücü”nün çipte de başarıya odaklandığı görülüyor…

25 milyon Euro’luk Avrupa kredisini aldığıma pişmanım

PANDEMİNİN ilk dönemlerinde Avrupa’nın önde gelen finans kurumlarından birinin yöneticisi, Türkiye’deki iyi tanıdığı şirketin patronunu aradı:

-          Pandemi nedeniyle Türkiye’ye yönelik kredi paketi hazırladık. Ancak, bu krediyi güvendiğimiz şirketlere kullandırmayı düşünüyoruz.

Şirketin patronu Avrupa’dan bir bankadan karşılaştığı teklif üzerine gururlandı:

-          Kredi verilirken bile aranılan şirket olmak o kadar kolay değil.

Şirket o günlerde söz konusu finans kuruluşundan 25 milyon Euro kredi aldı. Zaten gündeminde olan yatırımına yönlendirdi.

Euro, 15 liranın da üzerine çıkınca söz konusu şirketin patronu oturup hesap yaptı:

-          Biz krediyi kullandığımızda kur 7 lira idi. Yani, 176 milyon liraya karşılık geliyordu. Şimdi, borcumuz 375 milyon liraya yükselmiş bulunuyor. Kredinin ödeme vadesi yaklaşıyor. Bakalım ödeme günü geldiğinde Euro/TL paritesi ne düzeyde olacak?

Durumu ekibiyle birlikte değerlendirirken şu yorumu yaptı:

-          Tamam, krediyi yatırımda kullandık. Ancak, borcumuzu öderken elimizde Euro olması gerekiyor. Keşke o bankacı arkadaşım aramasaydı, Euro bazında borçlanmasaydım. O krediyi aldığıma pişmanım.

Ekibinden bir yönetici şirketin döviz gelirlerine işaret etti:

-          Şirketimizin Euor geliri de var.

Bu anımsatma patronun telaşını yatıştırmaya yetmedi:

-          Şirketimizin Euro bazında geliri olsa da krediyi Türkiye’deki yatırımımızda kullandık. 176 milyon liralık kredi borcumuzun 1.5 yılda 375 milyon liraya çıkması ağırıma gidiyor.

Tüm yazılarını göster