“Milli dış politika” nasıl oluşturulur? Hikmet Çetin anlatıyor…

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Çetin, bakanlık döneminde yaşadığı anektodlarla, eskiden Türkiye’de dış politikanın nasıl “particilik yapılmadan”, ortak akılla oluşturulduğunu da anlattı.

Türkiye, Merkez Bankası’nın kayıp 128 milyar dolarını konuşurken, CHP’li Dışişleri eski Bakanlarından Hikmet Çetin, bu kayıp paraya yeni bir unsur daha ekledi. Çetin’e göre kayıp 128 milyar dolara, AKP hükümetinin dış politikadaki kritik bir hatasından dolayı “17,5 milyar daha eklenmesi” gerekiyor.

Siyasal Paradigmalar Düşünce Platformu toplantısına konuk olan Hikmet Çetin, dış politikadaki kritik adımların devlet kurumlarına ya da siyasi partilere danışılmadan atılması halinde “milli politika sayılamayacağını” söyledi ve buna örnek olarak da Rusya’dan S-400 füze sistemlerinin alınmasını gösterdi. S-400 alımının Türkiye’ye “17,5 milyar dolar kaybettirdiğini” söyleyen Çeten, durumu şöyle anlattı;

“S-400 kaybı 17,5 milyar dolar, bu da sokağa atıldı…”

“Eğer S-400 alınmadan önce Dışişleri Bakanlığı ile, Genelkurmay ile, diğer kurumlarla konuşulsaydı, herhalde S-400’ler alınmazdı. S-400’lerden dolayı Türkiye’nin kaybı 17.5 milyar dolar. Nereden geliyor? 2,5 milyar dolara S-400’ler alındı. F-35’ler için 1,5 milyar dolar kaparo yatırıldı, gelmiyor. F-35’lerin ortak üretiminden Türkiye’ye 12 milyar dolar gelmesi bekleniyordu. O ortadan kalktı. Pakistan’a helikopter satışı vardı, motorları veren ABD’nin itirazı nedeniyle gerçekleşmedi. Oradan da 1,5 milyar dolar. Toplamda 17,5 milyar dolar zarar. Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarının yanında bu da sokağa atıldı. “

“Dış politikada particilik olmaz…”

Hikmet Çetin, bakanlık döneminde yaşadığı anektodlarla, eskiden Türkiye’de dış politikanın nasıl “particilik yapılmadan”, ortak akılla oluşturulduğunu da anlattı.

En ilginç anılardan biri, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ile birlikte Washington’a yaptıkları bir resmi ziyaretten;

“Demirel’le birlikte ABD’ye gittik. Clinton zamanıydı. Dediler ki 1+1 görüşme olsun. Sayın Demirel bana “ikimiz gireceğiz değil mi” dedi. Ben de “hayır efendim, ben girmeyeceğim. Büyükelçi girecek” dedim. Çünkü ben bir kere not tutamam. İkincisi, burada ne olduğunu izleyecek kişi Büyükelçidir. Buranın hafızasıdır o. “Ben ne konuşulduğunu nasıl olsa sizden öğrenirim. Ama 1+1 olacaksa Büyükelçi girmelidir” dedim. “

Çetin, Demirel’in Başbakan, kendisinin Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, koalisyonda yer almayan muhalefet partilerinin de dış politikadaki gelişmeler konusunda düzenli olarak bilgilendirildiklerini anlattı;

“Genelkurmay Başkanlığı ile, MİT’le, İçişleri Bakanlığı ile, gerektiği zamanlarda Adalet Bakanlığı ile görüşülür, ortak bir karar alınırdı. O da milli politika olurdu. Ben her önemli olay ya da yurtdışı gezilerinden sonra mutlaka tüm parti başkanlarını ziyaret ederek bilgi verirdim.”.

Çetin’in buna ilişkin anısı ise, Yugoslavya’nın dağılması konusunda;

“Yugoslavya dağılmadan hemen önce, Dışişleri Bakanı beni aradı.  Bana, “Miloseviç ile birlikte gelip, sizinle ve Sayın Demirel’le görüşmek istiyoruz” dedi. Demirel’le görüştüm, “gelin” dedim. Geldiler, iki-üç saat görüştük ve gittiler. Sayın Başbakan bana hemen “parti başkanlarına bilgi ver” dedi. Gittim bilgi verdim. Biz ne söyledik, nasıl bir politika yürüteceğiz onu anlattım. Dolayısıyla kimsenin bu politika milli değildir diyecek durumu yoktu. “

Çetin, şimdilerde izlenen dış politikanın ise, “kurumlar arasında, partiler arasında, parlamento içinde eşgüdüm olmaması nedeniyle” milli politika olarak adlandırılmasının mümkün olmadığını söyledi.

Çetin’in bir başka anısı ise, Kafkasya politikasına ilişkin;

Dışişleri Bakanı olduğu dönemde MHP Lideri olan Alparslan Türkeş’in kendisini aradığını, Ermenistan’dan bir görüşme daveti aldığını aktardığını söyleyen Çetin, bilgi notu rica ettiğini söyledi. Çetin, sadece not göndermekle kalmayıp, Türkeş’in de iznini alarak, bir Dışişleri memurunu da not almak üzere kendisinin yardımcısı olarak görüşmeye dahil ettiklerini anlattı. Ter Petrosyan-Türkeş görüşmesiyle Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi yolunda önemli bir başlangıç yapıldığını anlatan Çetin, ancak son anda Ermeni diasporasının araya girmesiyle o normalleşmenin gerçekleşemediğini söyledi.

“Sovyetler Birliği’nin dağıldığını NATO toplantısında öğendik...”.

Çetin, SSCB’nin çöktüğü, Yugoslavya’nın dağıldığı, dünyanın en karışık dönemlerinden birinde Dışişleri Bakanlığı yaptı. SSCB’nin dağıldığını bir NATO toplantısı sırasında öğrendiklerini kaydeden Çetin, “toplantının sabah oturumunda kayıtlara SSCB diye geçen ülke, öğleden sonra oturumunda Rusya Federasyonu olmuştu” dedi. Çetin, o gün yaşananları şöyle anlattı;

“Biz sabah NATO üyeleri olarak toplantı yaptık. Öğleden sonra da Doğu Bloku ülkeleriyle Barış İçin Ortaklık çerçevesinde bir araya geldik. Öğleden sonraki toplantı başlamadan birisi geldi, benim yakınımda oturan Rus delegenin kulağına bir şey söyledi. Delege izin isteyip dışarı çıktı. Sonra geldi oturdu. Rengi biraz sarıydı. “Ben şimdi Yeltsin’den talimat aldım. Bu saatten itibaren Sovyetler Birliği yoktur. Bundan sonra yayınlanacak tüm belgelerde ülke isminin Rusya Federasyonu olarak geçmesi talimatını aldım” dedi. O salonda 37 ülke Dışişleri Bakanları vardı. Çıt çıkmadı. Koca bir imparatorluk bir masanın başında dağıldı…”

Hikmet Çetin’in anlattıklarında ders niteliğinde çok unsur var. Elbette anlamak isteyenler için…

Tüm yazılarını göster