Devlet bütçesi, genellikle gider odaklı bir yaklaşımla hazırlanır. Bu süreçte kamu hizmetleri, altyapı yatırımları, savunma harcamaları, sosyal yardımlar gibi harcama kalemleri önceliklendirilir. Ardından, bu giderleri karşılamak için gerekli gelir kaynakları planlanır. Sürecin temel aşamaları şunlardır:
1- Giderlerin önceliklendirilmesi
Kamu kurumlarının talepleri toplanır ve öncelikli harcama kalemleri belirlenir. Eğitim, sağlık, altyapı projeleri gibi alanlara ayrılacak bütçe şekillendirilir.
2- Gelir tahmini ve kaynak planlaması
Vergi gelirleri, harçlar, borçlanma ve diğer kaynaklar tahmin edilir. Bu gelirler, genellikle belirlenen giderleri karşılamak üzere düzenlenir.
3- Bütçe açığı ve finansmanı
Gelirlerin giderleri karşılayamaması durumunda ortaya çıkan bütçe açığı, borçlanma veya vergi artışları gibi yöntemlerle kapatılır.
Bu süreç, giderlerin gelirlerden önce belirlenmesi nedeniyle ekonomik gerçeklerle uyumsuz sonuçlar doğurabilir. Devletin temel gelir kaynağı olan vergilerin büyük ölçüde ekonomik faaliyetlere ve şirket kârlılıklarına bağlı olduğu göz önüne alındığında, bütçenin gelir odaklı bir yaklaşımla hazırlanması daha sürdürülebilir bir mali yapı sağlayabilir.
Gelir odaklı ve ihtiyaç temelli yaklaşım: Giderden değil gelirden başlamak
Gelir odaklı bütçe yaklaşımı, önce devletin gelir kaynaklarının gerçekçi bir şekilde analiz edilmesini ve ardından bu gelirler doğrultusunda giderlerin planlanmasını önerir. Bu yöntem, sadece devletin değil, şirketlerin ve toplumun ihtiyaçlarını da dikkate alarak, ekonomik kalkınmayı destekler. Ayrıca, şirketlerin kârlılığını artırmaya yönelik proaktif çalışmalar ve destekler için bir zemin oluşturur.
Gelir odaklı bütçede şirketler için proaktif destekler
Gelir odaklı bir bütçe, şirketlerin kârlılıklarını artırmaya yönelik özel teşvikler ve projeler için daha fazla kaynak ayırmayı mümkün kılar. Bu yaklaşımla devlet, ekonomik büyüme ve vergi gelirlerini artıracak proaktif adımlar atabilir:
1. Vergi teşvikleri ve indirimler
1.1 Şirketlerin Ar-Ge, yenilik ve dijital dönüşüm projelerini desteklemek için vergi teşvikleri planlanabilir.
1.2. İhracatı artıran firmalar için vergi indirimleri uygulanabilir.
2. Altyapı ve lojistik destekleri
2.1. Üretim ve ihracat yapan firmalara yönelik altyapı projeleri önceliklendirilir.
2.2 Limanlar, demiryolları ve karayolları gibi lojistik altyapının geliştirilmesiyle şirketlerin maliyetleri düşürülür.
3. Krediler ve finansman kolaylıkları
3.1.Küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) için düşük faizli kredi imkânları sunulabilir.
3.2 Devlet garantili finansman modelleriyle özel sektör yatırımları teşvik edilebilir.
4. İhracatı ve uluslararası rekabeti destekleyen programlar
4.1. Şirketlerin yurtdışı pazarlara açılmasını kolaylaştıracak fuar ve tanıtım destekleri artırılır.
4.2.Turquality gibi programlarla şirketlerin global marka olma yolculuğu desteklenir.
5. Dijitalleşme ve yeşil ekonomi destekleri
5.1.Şirketlerin dijitalleşme süreçlerini hızlandıracak hibeler ve teknik destekler sağlanabilir.
5.2.Yeşil dönüşüm için enerji verimliliği projelerine yatırım yapılır.
Gerçek ihtiyaçlara göre yüksek kaynak planlaması
Gelir odaklı ve ihtiyaç temelli bütçe modeli, hem devletin hem de şirketlerin gerçek ihtiyaçlarına uygun yüksek kaynak planlamasını mümkün kılar. Bu yaklaşımda:
1. Şirketlerin rekabet gücü artar: Devletin altyapı yatırımları ve finansman kolaylıkları sayesinde şirketler daha düşük maliyetle ve daha yüksek verimlilikle çalışabilir.
2. Devlet gelirleri güçlenir: Şirketlerin kârlılığı ve ekonomik büyüme arttıkça vergi gelirleri de artar, böylece bütçe açıkları azalır.
3. Toplumsal refah artar: Ekonomik büyümenin desteklenmesi, daha fazla istihdam yaratır ve toplumsal refahı artırır.
Gelir odaklı bütçenin avantajları
Gelir odaklı ve ihtiyaç temelli bütçe modeli, mevcut gider odaklı sisteme göre birçok avantaj sağlar:
1. Ekonomik sürdürülebilirlik: Gelir projeksiyonlarına dayalı bütçe, ekonomik dalgalanmalara daha hızlı uyum sağlar.
2. Kaynakların etkin kullanımı: Devlet kaynakları, özel sektör ve topluma yönelik en yüksek faydayı sağlayacak alanlara yönlendirilir.
3. Şeffaflık ve hesap verebilirlik: Gelir kaynaklarının ve harcamaların net bir şekilde ortaya konulması, vatandaşların bütçeye olan güvenini artırır.
4. Proaktif ekonomik politikalar: Şirket kârlılığını artıracak politikalar, devletin ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırır.
Zorluklar ve çözüm önerileri
Gelir odaklı bütçeye geçiş sürecinde bazı zorluklar yaşanabilir. Ancak bu zorluklar, doğru stratejilerle aşılabilir:
1. Doğru gelir tahminleri
Gelir projeksiyonlarının doğruluğu, bütçenin başarısını doğrudan etkiler. Bu nedenle, devletin ekonomik analiz kapasitesi artırılmalıdır.
2. Yasal ve kurumsal reformlar
Gelir odaklı bütçenin uygulanması için mevcut bütçe süreçlerini destekleyecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
3. Siyasi direnç
Harcamaların gelirlerle uyumlu hale getirilmesi, kısa vadede bazı siyasi dirençlere yol açabilir. Ancak uzun vadeli ekonomik faydalar bu direnci aşacaktır.
Sonuç itibariyle Devlet Bütçesi, kamu kaynaklarının verimli yönetilmesi ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesi için hayati bir araçtır. Gelir odaklı ve ihtiyaç temelli bütçe anlayışı, sadece kamu harcamalarını değil, aynı zamanda özel sektörün kârlılığını artırmayı ve ekonomik büyümeyi desteklemeyi hedefler. Bu model, devletin altyapı ve teşvik politikalarını daha proaktif bir şekilde planlamasına olanak tanır.
Şirketlerin kârlılığını artırmaya yönelik proaktif çalışmalar, sadece şirketlere değil, devlet gelirlerine ve toplumsal refaha da doğrudan katkı sağlar. Gelir odaklı bir bütçe, kamu maliyesini sürdürülebilir bir zemine oturtarak, ekonomik kalkınma ve toplumsal refah hedeflerine ulaşmayı kolaylaştırır. Bu nedenle, bütçenin gider yerine gelirden başlaması, modern mali yönetim anlayışının vazgeçilmez bir parçası olmalıdır.