Ahmet Yiğit - Mersin Notları
Mısır Veziri Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın büyük oğlu Kavalalı İbrahim Paşa, 1832 yılında Adana’yı ele geçirdiğinde Mersin, Efrenk Çayı’nın doğusunda, tüccarların odun ve kömür taşıdığı iskeleleri ile dağınık ve sahile kadar uzanmış büyücek bir köy halindeydi.
1864 yılından sonra kaza olan Mersin, özellikle Amerika iç savaşında silahları ateşlemek için lazım olan pamuk ekiminin ardından Lübnan, Suriye, Girit ve Bağdat’tan yoğun göç aldı. 1859 yılında Süveyş Kanalı’nın yapımında kullanılan kerestelerin Mersin’den gitmesi ile göç dalgaları artmaya başladı. 1880 yılına gelindiğinde hızlı büyüyen Mersin’de belediye teşkilatı kuruldu.
Dersim isyanının başarısız olmasından sonra bölgeden kaçanlar da Mersin’e yerleşti. Aldığı göçler yıldan yıla artan Mersin, 1990’lı yıllarda Güneydoğu’daki olaylardan sonra en yoğun göçleri aldı, kentin birçok yerinde yeni mahalleler kuruldu. Ancak Mersin en yoğun göçünü 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşla aldı. Resmi kayıtlarca Mersin’de 243 bin Suriyeli olduğu söylense de belediye ve STK’lar bu rakamın 400 binin üzerinde olduğunu iddia ediyor.
Ülkemizin 6 Şubat sabahı yaşadığı deprem felaketinin ardından 300 bini resmi kurumlara kayıtlı 400 binin üzerinde depremzedenin misafirimiz olduğu ifade ediliyor. Her zaman güvenli liman olan, kardeşliğin ve uygarlıkların beşiği Mersin, insanlara yine kucak açtı. Ekonomisi, eşsiz doğası ve iklimi ile ülkemizin güzide kenti Mersin’in bütçesi misafirleri için sofraya eklenen tabaklarla batmayacak kadar güçlü ama deprem felaketinin ilk günü yardıma koşan ve gelen konuklarına kaynaklarını açan Mersin, 11 ilin yükünü tek başına kaldıracak konumda değil. Bu durumda Mersin’e özel statü verilmesi, hazineden gelen Valilik ve belediye bütçelerinin artırılması gerekiyor. Kentte emlak, konut ve ticari alan fiyatları baş edilemeyecek derecede artmışken, resmi kurumların konuya yeterince duyarlılık göstermemesi eleştirilmeye başlandı.
Mersin aldığı her göçle çarpık şekilde büyümesine rağmen ihtiyaç duyulan insan gücünü elde etmiştir. Önceki göçlerle gelen niteliksiz göçün aksine bu defa, “Mersinli üreticinin ihtiyacı olan ara elaman sorunu çözülüyor” yorumları yapılıyor. Evet, birçok sektörde personel sorunu çözüldü. Peki iş bulamayan vatandaşların durumu ne olacak? Kentteki işsizliğin yukarılara çıkmaması için çalışmalar yapılması, doğru göç yönetme politikalarının uygulanması gerekmiyor mu?
Sonuç olarak, her koşulda ülkemizin güvenli limanlarından olan Mersin, yine üstüne düşenden fazlasını yaparak ülkemizin yükünü paylaştı. Kardeşliğin, inançların, hoşgörünün ve yardımseverlerin kenti olduğunu gösterdi. Ancak yine çarpık kentleşme, düzensiz kaynak tüketimi ve işsizler ordusunun oluşmaması için Mersin’e özel bir statü verilmeli, kentin doğru planlaması yapılmalı ve geç kalınmadan kent kaynakları desteklenmelidir.