Merkez Bankası’nda 20 Mart’ta Ağbal vakasıyla yönetim değişimi sonrası, para piyasalarında görülen türbülans bekleyişe döndü. Tsunami öncesi sessizlik var. Dolar kuru 8,17’de, Euro 9,73, Borsa 1,416’da...
Ekonominin bu sacayağı ise sallantıda... Enflasyon %16,19, yıllık büyüme %1,8, işsizlik oranı %13,2. Yeni başkanın bu toplantıda faize dokunması beklenmiyor. Zira indirmesi dolarizasyon, çıkarması görev değişimi olabilir.
Merkez bankası rezervini eritmiş durumda... Bunu kullanamaz. Peki, krizdeki reel sektörü nasıl destekleyecek? Şimdilerde dillendirilen; para basılarak merkezin reel sektörü desteklemesi yönünde…
İçinde bulunduğumuz durum daha önceki hiçbir krize benzemiyor. Ülkede kurlar ve enflasyon tırmanırken salgın yüzünden bir yandan durgunluk da var. Enflasyonu yüksek olmayan ülkeler para basmayı bir seçenek olarak değerlendirdi ve karşılık da buldu. Ancak enflasyonun yüksek olduğu bizim gibi ülkelerde bunu söylemek mümkün değil.
Enflasyon %16,2 seviyesinde ve kademeli olarak yükselişini sürdürmesi muhtemel görünüyor. Merkez Bankası’nın “sıkı para politikası” yerine “gevşek para politikası” uygulaması bütün dengeleri değiştirebilir.
YÜKSEK FAİZİN ANLAMI KALMADI
Naci Ağbal’ın görevden alınmasına mal olan politika faizi; %19 seviyesinde… Yüksek faizin de öneminin kalmadığı bir döneme girdik. Merkezin elinde en önemli üç silahı artık bulunmuyor; 1)rezerv 2)faiz 3)kredibilite… Şimdi bunlara eksik iken dertlere para basma eklenirse, şişirilen balon gibi enflasyonun tırmanmasını durdurmak mümkün olmayacak.