Kendi paramıza biz itibar etmez isek bunu bizden başkası yapamaz. Liraya itibar, sözde değil özde olmalı. Merkez’in işi, fiyat istikrarı sağlamak ise de üzerine imzasını attığı banknotun itibarından öncelikle o sorumlu… Bize düşen, Merkez’in vereceği güven sayesinde kendi paramızı sevmek, onu kollamak…
Kimden? Öncelikle enflasyondan… Sonra? Dolarizasyondan… Eğer kendi param benim tasarrufumu koruyup gözetemiyorsa, dolara, altına hücumdan değil, “liradan kaçıştan” söz edebiliriz. Enflasyonu düşürmeden, Liradan reel getiri beklemek mümkün değil zira…
Bugünkü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı, özel öneme sahip. Öncelikle, yılın son toplantısı ve alacağı faiz kararından öte 2021’de piyasalara finansal açıdan vereceği mesajlar hayati… Benim beklentim, bugünkü PPK toplantısından 200 baz puanlık artış çıkacağıdır.
Neden 200 baz puan? Bu, zaten piyasada fiilen oluşmuş faizin Merkez’deki güncellemesi olacak. Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi 321 ile 29 ülke arasında en yüksek seviyede. Guvernör Naci Ağbal, içeriye, dışarıya güven verebilirse, sermaye akışının yolunu açabilir, yerli yatırımcıların TL’ye dönmesini sağlayabilir.
Bu sayede risk primini düşürür ve kredi notu artışının önü açılır, borçlanma maliyeti de faizi de geriler. Ne yazık ki faizi indirmek için dahi faiz artırımı kaçınılmaz hale getirmişiz.
BU SON OLSUN BU SON
Merkez Bankası Başkanı’nın PPK kararı devamında söyleyeceklerini; sadece bizler değil yabancı yatırımcılar da can kulağıyla dinleyecek… Ekonominin yeni yönetimine açılan kredi sürecek mi? Bağımsızlık, şeffaflık ve iletişime açık piyasa dostu tutum sürecek mi? Ben faiz artış kararını; “artık bu son” notuyla açıklayacağını düşünüyorum.