Enflasyon 1,5 yılın zirvesinde. Yönetimi 7’nci kez değişen TÜİK’in verilerine göre; TÜFE aylık bazda %0,91, yıllık bazda %15,61 arttı. Enflasyon yükseliyor ve yükselmeye devam edecek. Nisan ayında da tepe yapacak.
Enflasyon her atak yaptığında yeni Merkez Bankası Başkanı Ağbal, faiz silahına sarıldı. Önden yüklemeli faiz artışları gerçekleştirdi. Faizi 675 baz puan artırarak %17’ye getirdi. 8,58’lerde olan kuru ancak böyle dizginleyebildi. 6,89’lara çekti. Fakat faizle gelen enflasyonla gitti. Kur yeniden 7,36’lara çıktı. Peki, şimdi ne olacak?
Ağbal göreve geldiğinden bu yana faiz silahını kullandı. Gerekirse proaktif adımlar atacağını söyledi. Sözlerinin arkasında duran söylemleri dinlendi. Faizleri sadeleştirdi. Ancak son gerçekleşen zorunlu karşılıklar hamlesi yeniden “yan yollara mı başvuruluyor?” soru işaretini doğurdu.
Geldiğimiz aşamada sürekli başkanları değişen ekonomiye yön veren kurumlar var, verileri tartışmalı hale gelen veri otoriteleri var. Açıklanan ve hissedilen rakamlar arasında açık var. Sorulan fakat cevap alınamayan 128 milyar dolarlık rezervler var.
Yabancının sürekli alkışladığı faizle nereye kadar yol alacağız? Halkın güvenini sağlamak için ne zaman ve nasıl adımlar atacağız. Kendi halkımızın 235,6 milyar $’ı dövizde uyurken biz sıkça faizi kullanarak yurtdışından gelecek dövize sesleniyoruz. Oysaki güveni artırarak faizin maliyetini aşağı çekebiliriz.
GÜVENSİZLİĞİN MALİYETİ YÜKSEK FAİZ
Halk; kur, faiz ve enflasyonun gölgesinde dolarla aydınlanmaya çalışıyor. Enflasyon yükseliyor, yükseldikçe kur sıçrıyor. Kur yükseldikçe enflasyon dizginlenemiyor. Faiz sarmalı başlıyor.
Peki, biz başımızı kaldırmaksızın hep faize mi çalışacağız? Elindeki tek araç çekiç olan, tüm sorunları çivi görürmüş. Sadece faiz silahı ile enflasyon düşer mi?