TCMB yönetiminin işi zor. Bir yanda orta vadeli enflasyon hedefi var, yüzde 5. Bir yanda TCMB 2021 sonu tahmini var, yüzde 9.4. Ve bunların çok üzerinde seyreden ve yönü halen yukarı olan bir mevcut enflasyon var, yüzde 16.9. Aslında bu tablo bekle-gör tablosu değil. Bu tablo TCMB açısından sıkı para duruşunu korumayı ve hatta daha da sıkmayı gerektirir. Ama müdahalelerle para politikası yönetimi öyle karmaşık bir hal aldı ki, normal bir analiz yapmak imkânsız hale geldi.
Merkez Bankası’nın düzenlediği en son ankete göre piyasanın ve ekonomin aktörlerinin beklentileri bir önceki aya göre bozulmuş. Güçlü bir parasal sıkılaşmaya rağmen beklentinin bozulması sıra dışı olsa da şaşırtıcı değildi. Naci Ağbal’ın görevden alınmasının yansımasıydı. Yılsonu tüketici enflasyonu beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 11,54 iken, bu anket döneminde yüzde 13,12 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi ise yüzde 10,47’den 11,26’ya yükseldi.
Toplam 60 kişi arasında yapılan bu anketler çok mu önemli? Son yıllarda tuttuğu hiç görülmedi ama tutması önemli değil. Önemli olan bekleyişleri yansıtıyor mu? Katılan kitlenin dağılımı yansıttığını gösteriyor. Yani bankalar, reel sektör temsilcileri, akademisyenler enflasyonun ve kurun gelecekte daha yüksek olacağını öngörüyorlar.
Ve işletmelerinde plan, bütçe yaparken, karar alırken buna göre davranıyorlar. Enflasyonun ve kurun yükseleceği beklentisine göre hesap, kitap yapıp, ona göre fiyatlama, satın alma, yatırım planı yapıyorlar. Ve enflasyon bu davranış kalıbı ile maliyet faktörü olmasa da beklentiye bağlı artabiliyor.
Bu nedenle beklentilerdeki bozulma merkez bankaları için önemlidir ve bozulmaya cevap vermek isterler.
Merkez Bankası’nın bugünkü toplantısından bir faiz artışı kararı çıkmasını bekleyen yok. Faizi son artıran başkanın başına gelenleri görünce piyasa gerçekçi bir beklentiye girdi. Bence de artış büyük sürpriz olur.
Oysa sıkı duruş yönünde bir hamleye ihtiyaç var. Çünkü fiyat artışları genele yaygın. Çünkü çekirdek enflasyon yüksek seyrediyor. Daha da önemlisi yüksek seyreden üretici fiyatlarından kaynaklı maliyet baskısı tüketici fiyatları üzerinde arttı. Kurdaki artışın fiyatlara etkileri de sürüyor. Bir hesaba göre kurdaki % 10’luk artış enflasyonu 1.8 puan yükseltiyor. Bu etki hemen görülüyor ama 3 çeyrek sonra zirveye çıkıyormuş. Petrol fiyatındaki % 10’luk artış ise enflasyonda 0.2 puanlık yükselişe neden oluyor, bu etki de üç ay içinde görülüyor. Ve en önemlisi ise beklentiler bozuldu.
Ağbal döneminde yapılan sıkılaşmanın yeterince güçlü olduğu ve etkisinin zamana yayılarak görüleceği, yeni bir artışa gerek olmadığı söylenebilir. Sanırım Ağbal kalsaydı yol haritası bu olacaktı. Yani önden yüklemeli artışların etkisi beklenecekti. İşleyebilirdi, çünkü beklentiler iyileşmişti. Şimdi hesabı değiştiren beklentilerdeki bozulma var. Buna karşı Merkez Bankası ne yapabilir. Cevabı zor? En etkili yol faiz artırımı ama o yol tıkalı. Etkili söylem ya da etkili iletişim çalışır mı emin değilim. Banka’nın yeni yönetimi önce güçlü bir itibar aşısı yaptırmalı.