Yeni ve hizmet ömrü belirsiz (!) çiçeği burnunda genç Merkez Bankası Başkanına sunmak nasip olan 2024 yılı Enflasyon Raporu oldukça tartışıldı. Tartışılmaya da devam edecek gibi görünüyor.
Her şeyden önce başlıkta kullandığımız “oksimoron-oxymoron” ifadesinin Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’a ait olduğunu hatırlatalım.
Kelime anlamı; tezat, anlamı kuvvetlendirmek için zıt sözcüklerin bir araya getirildiği deyiş tarzı. Ya da iki zıt anlamlı kelimenin bir arada kullanılması hali. Türkçe'ye Fransızca'dan geçen bu kavramın kökeni Yunanca oxus (keskin) ve môros (aptalca) sözcüklerinden geliyor. Anlamsal zıtlığı ifade eden paradoks kelimesinden ayrışıyor.
9 Şubat 2024 günü yayımlanan Merkez Bankası Enflasyon Raporu (2024-I) oldukça ayrıntılı düzenlenmiş ve hatta grafik ve tabloların dışında formüllere bile yer verilmiş.
Raporda eğilimleri ya da trendleri belirten ifadelerin yanı sıra iddiaları içeren açıklamalar oldukça dikkat çekici.
Bir köşe yazısı ölçeğinde ve anlaşılabilirliği sağlamak adına rapora ilişkin değerlendirmelerimizi şöyle özetleyebiliriz.
-
Merkez Bankası raporunda altı çizilen hususlardan birisi, geçen yıl öngörülen yüzde 65 enflasyon tahmini ile uyumlu (yüzde 64,8) sonuç alınması olmuş. Bu açıklamayı çok doyurucu ve samimi bulmak mümkün değil. Şöyle ki Orta Vadeli Plan’ın yayımlandığı 15 Eylül 2023 tarihinde bu tahmin yapılmıştı ve üzerinden de daha 3,5 ay geçmiş. Kaldı ki son çeyrek aralığı yüzde 62-65 öngörüldüğü halde üst rakam yakalanmış.
-
Kaldı ki 2022 yılı enflasyon bandı da yıl içerisinde yüzde 60’ın üzerinde seyretmiş ve 2022 sonunda yüzde 64.27 olarak gerçekleşmiş. Yani enflasyon adeta yüzde 65 bandına demir atmış. Bu durumda bir iddiadan ve mücadeleden bahsetmek mümkün mü?
-
Enflasyon raporunda 2024 yılsonu enflasyonu (TÜFE) yüzde 36 öngörülmüş. Bu rakamı da iddialı öngörmek mümkün. 2023 yılının Eylül ortasında bu oran yüzde 33 olarak tahmin edilmişti; yani burada da 3,5 ayda hedef yüzde 10 sapmış.
-
Enflasyon raporunda ve Başkanın konuşmalarında öne çıkan bir vurgu “ana eğilim” olmuş. Raporda, 2023 yılının son çeyreğinde enflasyondaki düşüş ana eğiliminin hızlı olduğu ve fakat Ocak ayında yükselişe geçtiği belirtilmiş.
Ana eğilim ya da trend diye ifade edilebilecek husus ile arkasından gelen farklı ifade arasında ilişkiyi kurmak çok zor. Ana eğilim ne demek?... Ana eğilim, baba eğilim… Bu gerçeklerden kaçış ifadeleri uygun değil. İktisatta rakamlar vardır, alt ve ara toplamlar vardır. Böyle spot ve kısa erimli bakışlar yanlışa fokuslanmayı getiriyor.
-
Enflasyon raporunun bir yerinde, 2024 enflasyon tahminini, petrol fiyatları ve ithalat fiyatlarındaki seyir olumlu etkilemiş deniliyor. Oysa daha yılın başındayız. Kaldı ki ithalatın düşmesinin arzın azalması anlamına geldiğini unutmamalıyız.
-
Raporun bir başka yerinde ise 2024 yılı enflasyon tahminindeki belirsizlikler arasında, petrol fiyatları (ve diğer faktörler) sıralanmış. Yani raporda çelişkiler var.
-
Raporun 39. sayfasında yer alan “Mercek Altı 2,6” başlığı altında; Haziran 2023, Eylül 2023, Aralık 2023 dönemlerine ait TÜFE yıllık enflasyonun ayrıştırmasına ilişkin puanlara yer verilmiş. Burada iki yaman çelişki ortaya çıkmış.
Birincisi, niçin Haziran 2023 ayı ile başlanmış? Merkez Bankası yönetimi sadece kendi yönetiminin mi hesabını veriyor? Anlaşılan o ki Banka yönetimi kendi dönemine fokuslanmış ve asıl enflasyonu yaratan seçim öncesi dönemi ıskalamış.
İkincisi de tabloya son sütun olarak niçin 2023 yılının tamamı kümülatif olarak kaydedilmemiş? Spot ve kısa erimli bakışlar doğru sonucu verir mi?
-
Yaklaşım böyle olursa, gerçekten alanında uzman kişiliğe sahip Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın iddialı hedefler ortaya koyma ifadesi yerini bulmuyor.
…
Dilerseniz yazının sonunda tarihe not düşmek adına düşüncelerimizi kısaca ortaya koyalım.
Enflasyon hedefinin 2024 sonunda yüzde 36, 2025 sonunda yüzde 14 ve 2026 sonunda da yüzde 9 olarak belirlenmiş olması sadece hayal. Özellikle de 2024 yılı için bu iddiamızı ortaya koyabiliriz. Çünkü;
- Siyasi refleksler önde olacak ve değişmeyecek. Şubat ve Mart ayı harcamaları tam gaz sürecek. Sonrasında yatırım bütçesi hızını devam ettirecek. Seçim sonuçlarına göre deprem bölgesinin harcamaları şekillenecek. Daha da önemlisi artık Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in hedefte yer aldığı ekonomi yönetiminin durumu ve konumu önemli hale gelecek. Şimşek’in kamuoyuna yansıyan ve kapalı kapılar ardında söylediği radikal ekonomi ve özellikle maliye politikaları gerçekleşemeyecek.
- Özellikle yerel seçimler sonrası nasıl bir siyasi ve dolayısıyla ekonomik ortam oluşacak?
- Mevduat faizinin üstünde Merkez Bankası gösterge faizinin varlığı politikaların etkinliğini zayıflatmaya devam edecek ve ülkeye fon girişleri zor olacak.
- Döviz kurunun dizginlenmesi daha ne kadar devam edecek?
- Hükümetin büyüme refleksi ile enflasyonla mücadele ikilemi nasıl giderilecek?
- Öngörülebilirlik ve güven nasıl oluşacak?
Belirsizliklere bağlı sıkıntılar ağırlaşarak devam edecek gibi görünüyor.