Merkez Bankası’ndan piyasalara pozitif şok

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

Geçtiğimiz hafta sonu gelen Merkez Bankası’nın sürpriz tebliğleri ile başladığımız haftada içeride haftaya son noktayı yine Merkez Bankası’nın ‘şok’ faiz kararı ve bu faiz kararına eşlik eden politika metni ile koyduk.

Dışarıda ise gündem bol... Örneğin en önemli gündem maddelerinden biri olan Jackson Hole Sempozyumu devam ediyor ve baş konuk Fed Başkanı Powell Cuma günü bizim saatimiz ile akşam saatlerinde konuşacak. Bu sempozyumun yankılarını daha sonra değerlendiririz.

Fakat içeriye döndüğümüzde hiç şüphesiz temel konu ‘Kur Korumalı Mevduattan Çıkış’ ve ‘TCMB’nin Faiz Kararı’

Bir taraftan normalleşme derken TCMB Tebliğlerinin yine bir hafta sonu gece yarısı gelmesi anormal bir durum olsa da merakla beklenen çıkışa sonunda yöneldik.

Şöyle biraz geriye doğru gittiğimizde kurun bile isteye patlatıldığı 2021 yılının Eylül ayından itibaren başlayan süreçte 21 Aralık 2021’ye geldiğimizde ‘Kur Korumalı Mevduat (KKM)’ mucizevi bir enstrüman olarak sunuldu. Kabul edelim o dönem için Türkiye’yi uçurumun kenarından aldı.
Sadece finansal bir enstrüman olan bu uygulama o dönemin ekonomi yönetimi tarafından bir para politikası haline dönüştürüldü. 200’den fazla uygulama ile KKM desteklenmeye çalışıldı. Ülkede herkesin dolarize olduğu bir ortamda gözümüze baka baka ‘Liralaşıyoruz’ denildi. Bu yeni uygulamada unutulan küçük bir detay vardı: ‘Çıkış Stratejisi’.

İçinden nasıl çıkılacağının haritası olmadan girilen labirent misali aylarca burada döndük dolaştık. Sıfır maliyetli bir opsiyonu önce Türkiye’de yaşayanlara sonrasında da yurt dışında yaşayanlara dahi sunduk. Aslında hala daha labirentin içerisindeyiz.

Bu arada burada biriken para yaklaşık 125 milyar Dolara ulaştı. Artık çıkıyoruz diye sevindiğimiz uygulamanın geldiği Pazar gününün Cuma’sı bankacılar mudilerine KKM’nin ne kadar iyi bir şey olduğunu anlatırken, Pazartesi günü yine aynı bankacılardan aynı müşterilere KKM’den çıkıp TL mevduata geçmeleri yönünde telkinde bulunmaları istendi. Bunu yapmayanlar için de Menkul Kıymet Alım Sopası yeniden gösterildi.

Rasyonelleşmede bile irrasyonel yöntemlerden vazgeçemiyoruz.

KKM’den çıkış ‘Yeni Ekonomi Yönetimi’nden beklenen bir süreçti. Bu nedenle çıkışın başlamasına yönelik adımı hem doğru buluyorum hem de önemli olarak addediyorum.

Fakat bunun iletişimin yapılmamış olması, önce uygulamanın gelmesi sonrasında iletişimin gelmesi doğru bir uygulama değil. Merkez Bankası Başkanımız bize mevduat faizlerinin politika faizine yakınsamasını başarı diye sunmuştu. Buna sunum sonrası itiraz etmiştik. Şimdi yeni uygulama ile Merkez Bankası mevduat faizlerinin piyasada yükselmesini istiyor. Gerçi faiz kararıyla bu isteğe TCMB’de katkıda bulundu. Bence bu nokta önemli.

Kurun bir parça yukarıya gidişi de göze alınmış. Belki de arzulanan kur üzerindeki baskının hafifletilmesi.

Yüksek faiz yanında farklı motivasyon da gerekebilir

Yeni gelen düzenleme bir adım olarak kabul edilse de ortada hala bir çıkış stratejisi yok. Bunun takvime bağlandığı bir program yok. Sürecin yabancı paradan KKM yapanlar için nasıl yürütüleceği konusu belirsiz.

KKM’de mevduatlarını tutanların ana motivasyonu düşük risk ile maksimum korunma. Burada parasını tutanlar aslında servetlerini dolar artışından kaynaklı erimeye karşı korumak için buradalar. Riskleri de sıfır. Hem riskin hem de maliyetin sıfırlandığı bir sistem KKM.

Şimdi bu gerçeklik burada dururken TL mevduattan KKM yapanlar vade dönüşünde vadeli TL mevduata geçer mi? Bence zor. Bunun birkaç sebebi var.
Geçmişte kurda yaşanan ani ve sert yükselişlerin TL mevduatta bekleyen parayı nasıl erittiği de hafızlarda. Kaldı ki verilecek olan mevduat faizinin ne olabileceği, faizin nereye kadar yükselebileceği, enflasyona karşı reel getiri sağlayıp sağlamayacağı konuları hep belirsiz. O nedenle TL’den KKM’ye geçenlerin tekrardan TL mevduata geçme istekleri için yüksek faiz yanında farklı motivasyon da gerekebilir.

Bu hafta içerisinde bu motivasyon aracı olarak acaba KKM’den TL mevduata dönüş yapanların KKM’deki paraları konut alımı için peşinat sayılabilir mi, konut kredilerinden indirimli faizden yararlanabilirler mi diye düşünce jimnastiği yaptık. Malum konuta yatırım yapmayı seviyoruz.

İletişim konusundaki noksanlık ileride tamamlanır mı bilinmez ama Perşembe günü Merkez Bankası’nın hem faiz kararını hem de yeni katılan üyelerle oluşturulmuş politika metnini karşıladık.

TCMB politika faizini 750 baz puan ile %25’e yükseltti. Piyasa beklentisinin çok üzerinde bir faiz artışı gerçekleşti. Son derece doğru ve yerinde bir karar. Yeni üyelerin belirgin bir etkisi olmuş gözüküyor. Piyasaya ‘pozitif bir şok’ yapılmış oldu. Enflasyon beklentilerini çıpalamak adına da önemli bir adım.

Kredi muslukları açılmazsa istihdamda daralma yaratabilir

Politika metnindeki tespitler güçlü ve gerçeklerle uyumlu ancak benim açımdan en dikkat çeken; ‘Politika faizi, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirlenecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir’ denilmesi.

Metinden anladığımız enflasyonla mücadele ön plana alınmış. Politika metninde Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceğinin belirtilmesi kredibilite açısından son derece doğru. Metne sadık kalınırsa ileride bu küçük cümlenin ekmeğini çok yeriz.

Siyaseti otorite tarafından başkanın ve yeni üyelerin görev yapması açısından geniş bir alan tanımlaması yapılmış gibi duruyor. Yine de temkinli olup bu konuda çok aceleci de olmamak lazım.

Çözüm bekleyen pek çok sorunumuz var. Ancak sanırım en önemlilerinden biri ‘kredi aktarım mekanizması’nın çalışmıyor olması.
Artan enflasyonla birlikte şirketlerin işletme sermayesi ihtiyacı da artıyor. Maliyetleri yükseliyor. Kredi muslukları açılmadığı takdirde bunun sonu şirketlerin önce işten çıkarmalara başlaması sonra faaliyetlerine son vermeleri olacak. Bu çok net gözüküyor.

Maliyeti yüksek de olsa krediye ulaşmak hayati önem taşıyor

Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre Temmuz ayında karşılıksız çek adedi yüzde 85 artarak 18 bin 426 oldu. Ocak-Temmuz döneminde karşılıksız çek oranı ise yüzde 136 artış gösterdi. Türkiye ekonomisinin vadeli bir ekonomi olduğu, firmaların çekler yoluyla birbirini yüksek oranda finanse ettiği gerçeğini dikkate aldığımızda gelinen bu nokta ürkütücü.

Bu karar sonrasında kredi maliyetleri artacaktır ancak artan kredi maliyetleri bir yandan da kredi aktarım mekanizmasındaki tıkanıklığı giderecektir. Maliyeti yüksek de olsa krediye ulaşmak hayati önem taşıyor. Burada önemli olan hiç ulaşamamak yerine maliyeti yüksek bile olsa krediye ulaşmak. Bu bir nevi şirketler için havasız bir ortamda oksijen gibi.

Özetle; faiz yavaş yavaş doğru yere doğru geliyor. Mevduat faizlerinde ve kredi faizlerinde doğru faiz oranı finansal sistemi de yavaş yavaş rayına oturtur.

Tüm yazılarını göster