En baştan söyleyeyim. Her ne kadar faizleri indirmek istese de, yeni başkan pas geçecek. Başka çaresi yok. Yoksa gelir gelmez söyledikleriyle çelişir. Bu da Merkez Bankası'nın itibarına büyük zarar verir.
Tabii şunu da diyebilirsiniz: "Merkez Bankası'nın itibarı kaldı mı ?". Açıkçası böyle bir söze katılmam. Cumhuriyetimizin kilometre taşlarından olan TCMB,
saygın bir kurumdur. Tarihi vardır, siyasetin rüzgârlarında etkilenir ama her şeye rağmen sistemin güvencesidir.
Daha önce ne söylemişlerse fark etmez, TCMB Başkanlığı koltuğuna oturan durumun farkına varır ve ciddileşir. O zamana kadar meslekte yapılan hatalar varsa da fark etmez. Merkez Bankası farklı bir yerdir. O hatalar bir daha zor tekrarlanır. Dolayısıyla "kazın ayağı öyle değil" dediğimiz bir ruh hali hakim olur.
"Taç giyen baş ağırlaşır..."
Bunları neden söylüyorum? Çünkü Naci Ağbal hariç neredeyse atanan tüm Merkez Bankası başkanları, siyasetin ya da diplomasinin yan etkilerini bertaraf etmek veya topluma içi boş vaatler vermek gibi bir yola saptılar. Ne yazık ki, bu kişilerin çoğu gayet güzel başlangıçlar yapmışlardı. Hatta uzmanlardan destek de gördüler. Yorumlar gayet olumlu iken, ard arda yapılan yanlışlar karşısında seslendirilen uyarıları maalesef dikkate almadılar. Misal, 22 Ekim 2020 Merkez Bankası kararı gibi. Görevden almalar ve istifaların arkasından saygı duyulan isimler atanmasaydı, Türkiye büyük bir tehlike yaşayacaktı.
Özetle, Merkez Bankası'nın çaresi yok, şartlara göre en uygun olan neyse onu yapacak. Faizleri düşürmesi mümkün olmadığı için, ancak ve ancak pas geçebilir. Eğer ters bir karar alırsa, bundan sonra olacakları tamir etmek hiç kolay olmayacak.