Merkez bankaları bağımsız olmalı mı? Yoksa bağımsızlık şart değil midir? Bu soru yılların tartışma konusudur. Ama geçen hafta Putin’in yaptığı bir açıklamadan sonra Türkiye’de tekrar gündeme geldi.
Putin yılı değerlendirdiği geleneksel basın toplantısında, “Özel sektörün faiz artırımlarından dolayı mutlu olmadığını biliyorum. Ama eğer bu yapılmamış olsaydı, Türkiye’nin durumuna düşerdik, aynı sorunla karşı karşıya kalırdık” demişti. Rusya’da olumsuz bir şeyi anlatmak için örnek ülke olarak gösterilmek tabii ki hoşumuza gitmedi.
Rusya ilginç bir ülke. Bazen piyasa ekonomisine aykırı uygulamaları nedeniyle eleştirilir ancak Rusya Merkez Bankası her fırsatta diğer ülkelere bağımsızlık dersi verir. Çok değil bundan 2.5 yıl önce ABD’de dönemin Başkanı Trump, Fed Başkanı Powell’a faizi indirmesi için yüklendiği sırada Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina, yaptığı bir açıklama ile sadece Fed’i değil Avrupa Merkez Bankası’nı da bağımsızlıklarını korumaları konusunda desteklemişti. Nabiullina CNBC’ye yaptığı açıklamada, merkez bankalarının “populist” politikalar yürütmek için” kurulmadıklarını hatırlatmıştı. Dünyanın en güçlü 55 kadını arasında gösterilen Nabiullina, bağımsızlığın tadını çıkaran merkez bankası başkanlarından biri. Onun sahip olduğu bağımsızlıktan kastedilen bankanın politikalarını siyasi etkiden bağımsız olarak belirlemesi ve uygulaması değil, yasayla belirlenen hedefine ulaşmak için kontrolündeki para politikası araçlarını hükümetin ya da başka bir otoritenin onayına gerek duymadan serbestçe kullanabilmesidir. Yani araç bağımsızlığıdır.
Merkez bankaları birkaç nedenden dolayı bağımsız olmalıdırlar.
- Bağımsız merkez bankaları enflasyon konusunda hassastırlar, bu hassaslık para politikası duruşlarına ve uygulamalarına da yansır. Merkez bankalarının bağımsız oldukları ekonomilerde siyasetçinin para arzını pompalayacak uygulamalara girme hevesleri kolay kolay hayata geçmez; bağımsızlık duvarına takılır. Uzun vadeli istikrarı bozma pahasına kısa vadeli büyüme senaryolarına banka alet olmaz.
- Bağımsız merkez bankalarının uluslararası itibarları yüksektir. Bu itibar ülkenin risk algılamasına, kredi notuna ve borçlanma maliyetlerine olumlu yansıdığı gibi, ekonomiye kaynak girişine de destek olur.
- Bağımsızlık sadece merkez bankasının itibarını değil, ülkede uygulanan makroekonomik programın ve hükümetin itibarını da olumlu yönde etkiler. Merkez bankasının bağımsızlığını teminat altına alan hükümetlerin makroekonomik istikrar konusunda daha hassas ve kararlı oldukları düşünülür. Bu da bir itibar unsurudur, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını cesaretlendirir.
- Bugüne kadar yapılmış pek çok çalışma merkez bankası bağımsızlığı ile enflasyon arasında ters yönlü ilişki olduğunu göstermektedir. Yani bağımsızlık arttıkça enflasyon düşük kalır, diğer bir deyişle fiyat istikrarı sağlanır.
- Bağımsız merkez bankacılığı sadece fiyat istikrarını değil aynı zamanda finansal istikrarı da güçlendirir. Finansal sistemde verimsizliklerin yeşermesine izin vermez ve finans sisteminin daha iyi çalışmasını kolaylaştırır. Sistemdeki orta ve uzun vadeli risklerin azalmasına destek olur. Ödemeler sisteminin aksamadan çalışmasına katkıda bulunur.
- Merkez bankası bağımsızlığı arttıkça şeffaflık ta artar. Bu durum uygulamalara, açıklamalara ve verilere de yansır. Özel sektör ve ekonominin tüm aktörleri Merkez Bankası’nın sunduğu verilerden daha iyi faydalanır. Yaptığı açıklamalarla daha fazla yönlendirilir.
- Merkez Bankası bağımsızlığı ile ekonomik büyüme arasında anlamlı bir ilişkinin olduğunu gösteren çalışmalar da var. Bu ilişki özellikle orta ve uzun vadede daha belirgindir.