Bu haftanın en çok konuşulan konularından biri memur ve memur emeklilerine yapılan zamlar oldu. 2022 ilk 6 ay için %5, ikinci 6 ay için %7 zam uygun görülürken, 2023 için bu oranlar sırasıyla %8 ve %6 olarak gerçekleşti. Ayrıca enflasyonun bu oranlardan yüksek olması durumunda bir de enflasyon farkı yansıtılacak. Aynı yıllar için Merkez Bankası’nın yıl sonu enflasyon tahminleri %7.8 ve %5. Maaş artış oranları artarken enflasyon tahmininin düşüyor olması akla hemen Merkez Bankası’nın enflasyon tahmininin devletin diğer kurumlarınca da pek ciddiye alınmadığı gerçeğini getiriyor. Son enflasyon raporu toplantısında Başkan Kavcıoğlu toplumsal mutabakata vurgu yaparak enflasyonun sadece Merkez Bankası’nın uğraşmasıyla düşürülemeyeceğini belirtmişti. Orada kast ettiği yüksek zamlar yapan özel şirketler, her kur düşüşünde dolar talebi yaratan yurt içi yerleşiklerdi. Ama görünen o ki aynı mutabakatsızlık kamunun kendisinde de var.
İki farklı konuya dikkat çekmek istiyorum. Biri enflasyonun farklı gelir grupları için farklı tezahür etmesi. Ve dolayısıyla enflasyon farkı hesabının çok da adil olmadığı gerçeği. Diğeri de; zammın memurlara yıl içindeki etkisi ölçülürken yapılması gereken hesapla, yıl sonu enflasyonuna etkisi ölçülürken yapılması gereken hesabın farklı olması.
Herkesin enflasyonu kendine
Enflasyon farkı meselesiyle başlayalım. Enflasyon farkı Türkiye’deki bütün gelir grupları için hesaplanan enflasyon üzerinden veriliyor haliyle. Fakat her gelir grubunun harcama sepetindeki mal ve hizmetler farklı olduğu için hissettiği enflasyon da farklı oluyor. Bu durum da dar gelirlinin sepetinde ağırlığı yüksek olan malların fiyatı sepetin kalanına göre daha hızlı arttığında dar gelirli aleyhine sonuçlar yaratıyor. Bakalım bu yıl için durum nasıl. Türkiye’deki hanehalkı gelire göre sıralandığında ve %20’lik gruplar şeklinde ayrıldığında işçi ve memurların düşük gelire sahip %20’lik dilimlerde olduğu gerçeği üzerinden hareket edeceğiz. 2019 hanehalkı tüketim harcaması çalışmasına göre (elimizdeki en güncel çalışma bu) %20’lik gruplar halinde farklı gelir seviyelerine sahip kişilerin tüketim harcamalarını aşağıdaki tabloda paylaşıyorum. Ayrıca ilgili harcama gruplarının da son bir yıl içindeki fiyat artışlarını yine son sütunda bulabilirsiniz. (Bu yazıdaki bütün veriler TÜİK’ten alınmıştır)
Yukarıdaki ağırlıklar güncel olmasa da durumla ilgili bir fikir verecektir. Temmuz ayı yıllık enflasyonumuz %18.95. Fakat bu, mal ve hizmetlerin güncel ağırlıkları dikkate alındığında bulunan rakam. Ben kıyaslama yapabilmek açısından yukarıdaki toplam sütunundaki ağırlıkları dikkate alarak, yani 2019 ağırlıklarını, enflasyon hesabı yaptığımda çıkan rakam %19.26. Yukarıdaki tabloyu şöyle okumamız gerekiyor; Türkiye’deki en fakir %20’nin toplam harcamaları içinde konut ve kiranın payı %31.2’yken, en zengin %20 için bu oran %20.1. Ortalamadaysa %24.1 (Toplam sütunu). Son sutündaki %19.31 de bize konut ve kiradaki son 1 yıllık artışı veriyor. Dikkat ederseniz her ne kadar yıllık enflasyon %19.26 çıkmış olsa da farklı harcama gruplarındaki yıllık fiyat artışları bu rakamdan çok ciddi sapmalar gösterebiliyor. Dolayısıyla bu sapmaları da dikkate almak gerekiyor. %19.26’lik enflasyon ilk sutündaki rakamlar üzerinden hesaplanıyor. Zam oranları da bu rakama göre belirleniyor. Şimdi biz farklı gelir gruplarının harcama ağırlıklarına göre enflasyon hesabı yapalım.
Tablodan da görüleceği gibi; toplam enflasyon %19.26 olmasına ragmen en düşük gelir grubundaki kişilerin sepetlerinde fiyatı daha hızlı artan ürünlerin ağırlığı yüksek olduğundan, ilgili grubun hissettiği enflasyon %19.70. Dolayısıyla bu hesaba göre bahsettiğim gruba enflasyon kadar zam yapılsa dahi bu grup ilgili yılda yaklaşık %0.5 fakirleşiyor. Bunun yanında şu anki ağırlıklar ve fiyat değişimlerinde bu fakirleşme daha da artmış olabilir. Mesela otomobildeki ÖTV düzenlemesiyle enflasyonun aşağı çekilmesi amaçlanıyor. Gördüğünüz gibi otomobilin yer aldığı ulaştırma harcama grubunun düşük gelirli kişilerin sepetindeki ağırlığı oldukça düşük. Bu düzenleme toplam enflasyonu aşağı çekse de düşük gelirli vatandaşlarımızın enflasyonu üzerinde pek bir etkisi olmayacak.
Zam hesabı ayrı enflasyon hesabı ayrı
Gelelim zammın memur maaşları üzerindeki etkisiyle, yıl sonu enflasyon hesaplaması arasındaki farka. Bu meseleyi rakamsal örnekler üzerinden açıklamak daha kestirme bir yol olacak. Önce maaş zamlarıyla başlayalım. Diyelim ki bir memurun maaşı 100 TL olsun. 2022 ilk 6 ayı için % 5 zam aldığında ilk 6 ay maaşı 105 lira olacaktır. 7. ayın başında bir %7 daha zam aldığında maaşı 105*1.07 hesabından 112.35 TL olacaktır. Dolayısıyla bu memur yılın ilk yarısı 105 TL ikinci yarısı 112.35 TL maaş alacak. (Vergi hesaplamalarının etkisini basitlik amacıyla dışarıda bırakıyorum.) İlk 6 ayda %5 artış, ikinci 6 ayda da %12.35 artış olduğuna göre bu iki rakamın ortalamasını almak bize yıl boyu alınan ortalama zammı verecektir. (%5 + %12.35)/2=%8.68. Dolayısıyla aslında hissedilen zam %8.68. Aynı hesabı 2023 yılı 6 aylık zam oranları olan %8 ve %6 için uyguladığımızda gerçekleşen zammın %11.24 olduğu ortaya çıkıyor.
Şimdi yıl sonu enflasyonu üzerindeki zamların etkisine bakalım. Diyelim ki enflasyon sepetimizin değeri yılın başında 100 TL. Sepetteki mallara da aynı memur maaşlarındaki kadar zam geldiğini varsayalım. Enflasyonun hesaplama mantığı gereği(eğer ortalama enflasyonu dikkate almıyorsanız) nokta değerler dikkate alındığından zammın yılın başında mı yoksa sonunda mı yapıldığının yıl sonu enflasyonu için hiçbir önemi yoktur. Örneğe geri dönelim. Sepetimiz 2022 yılında önce 105 TL’ye sonra da bunun üzerine gelecek %7’lik zamla (105*1.07) 112.35 TL’ye yükselecek. Dolayısıyla da yıl sonu enflasyonu 112.35 TL’yle 100 TL’nin karşılaştırılması sonucu %12.35 çıkacak.
Zam hesaplamasıyla enflasyon hesaplaması arasındaki bu farkın nedeni; hesaplama gereği zammın yıla yedirilmesiyken, enflasyonun iki farklı noktayı kıyaslamasıdır. Bu sebeple enflasyonla ilgili daha doğru sonuç almak için incelenen dönemdeki her ay ölçülen enflasyonun ayrı ayrı dikkate alınması ve gerekirse bu rakamların yıllıklandırılması yerinde olacaktır. Böylece hem aylık sert iniş çıkışların etkisi törpülenirken, baz etkisinden kaynaklı yorum hataları da minimize edilecektir.