Ocak nasıl geçti anlamadık. Her yılın ocak ayı işlemlerinden çok fazla bir farkı yoktu. Çin’in gireceği tatilin öncesi-sonrası derken şubat ayında bulduk kendimizi. Piyasa ile Fed’in faiz patikası noktasındaki anlaşmazlık üzerine ilk kavga burada çıktı. Piyasanın düzeltmesi çok geçmeden başladı. Öyle bir ivmede oldu ki mart ayı başlangıcına dek bu başlık etrafında konuşur, kafa yorar olduk. Mart ile birlikte işler beklenmedik ölçekte daha karmaşık bir hal aldı. Ne oldu mesela? Powell’ın Kongre sunumları ile kendisini daha farklı bir faiz patikasına doğru hazırlamaya başlayan, kısmen de olsa swaplar aracılığı ile buna başlayan piyasa işlemcileri Atlantik’in iki yakasında beliren bankacılık krizleri ile meşgul oldu. Haklarını teslim edelim, merkez bankaları biraz yıkıp dağıtarak da olsalar, süreci fena yönetmediler. Özellikle de Amerika tarafında çıkarılan işe saygı duymak gerek. Gerçekten öyle. 2007-09 krizinden ders aldıkları ve hızlı hareket etmenin ne denli önemli olduğunu büyük oranda öğrenmişler. Uzatmadılar. Keza ECB cephesi. Oyalanmadılar ve güven vermekten bir an bile olsa imtina etmediler. Her ikisinin de ortak noktası önemli bir detayı işaret etti, ediyor da: finansal istikrar ile fiyat istikrarını birbirine karıştırmadılar. Burası hikayenin hikaye olmaya başladığı nokta. Biz de karıştırmayalım. Bol bol karıştırıyoruz.
İlk çeyrek için iyi-kötü bir şeyler söyledik. Peki, ya nisan? Konuşmadan olmaz. Daha önce de bu köşe nezdinde sıklıkla dile getirmeye çalıştığım üzere tam bir “araf” olarak nitelendirilebilir. Biraz sessizlik, biraz sakinleme-dinlenme dönemi, biraz da “acaba mayısta bizi ne bekliyor?” fikrinin ağırlığı. Hepsinden ortaya karışık işlemler gördük. En ciddi fiyatlamayı da elbette Fed’in bekle-gör moduna geçeceği düşüncesinden hareketle Amerikan doları yaptı. 102.00’li seviyelerin aşağısında fiyatlanan DXY ticaret ortakları karşısında USD’nin eğilimini anlatmaya yeterli. Başka ne oldu? Hisse senetleri moral toparlamaya çalıştı, S&P 500 4000 üzerinde tutunmasını sürdürdü ve belki de 4200-4300 bandına doğru çıkabileceği yolculuğun ilk işaretlerini verdi. EURUSD paritesindeki toparlanma genel risk iştahı ile paralel olduğundan 1.10-1.12 bandının gelecek dönem açısından ne denli kritik olduğunu hatırlatmadan geçmeyelim. Bu bandı daha sık konuşacak olursak -muhtemelen öyle olacak- finansal stresin azaldığı senaryo herkese biraz daha rahatlama sağlar. Burada dursun şimdilik.
Nisan için “araf” diyoruz da mayıs ne durumda? Bilinmezler ile dolu. 3 Mayıs’ta Fed’i, 4’ünde ise ECB’yi takip edeceğiz. Şayet Fed “bekle-gör” moduna geçecek olursa ECB’nin yaz aylarına dek 2-3 faiz artırımı adımı daha atacağı beklentisi altında buradaki makas EUR lehine çalışır, bir önceki paragrafın sonundaki düşüncelerimizi destekler. Önemli mi? Önemli. Öte yandan bunca karmaşanın tam ortasında dönüp yerel varlıklara da bakmakta fayda var. Bir süredir konuşmuyoruz. Neden? Temel fiyatlama dinamikleri bozulduğu ve ortada tema kalmadığı için. Diğer emsal ülkelerde gördüğümüz seçim fiyatlaması pozisyonlanmasına henüz denk gelmiş değiliz. Açıkçası 2023’e yönelik ilk şaşkınlığım kendi adıma tam burada başlıyor. Gerçi şubatın ilk yarısında yaşanan serbest düşüş ortamını ve gösterilen gecikmeli tepkileri hatırladığımızda o dönemlerde giderek azalan fiyatlama ihtimalini yüksek sesle dile getirmeye çalıştığımı da unutmamak gerek. Gün sonunda yerel varlıkların neyi, nasıl fiyatladığı tam olarak net değil. BIST cephesinde ilk çeyrek bilançolarını üzücü deprem etkilerinin ve sürpriz vergi düzenlemesinin gölgesinde karşılamaya başladık. Genel konsensüs sektör genelinde gerek finans gerekse finans dışı kesimde çeyrekten çeyreğe değişimlerde ciddi net kar azalışlarının yaşanması ve marjların baskılanması yönünde oluşuyor. Bakmayın yıllık değişimlerin yüksek olmasına. Çeyreksel rakamlar genel gidişat açısından önemlidir. Son durumu anlama açısından yardımcı olur.
Nette mayıs ayı biz yerel varlık yönetici ve işlemcileri açısından da önemli sonuçlara gebe. Nisanın sessizliğini arar mıyız? Muhtemelen fiyatlamalar biraz daha hızlanacağından -her iki yönde- arayacağız. Özellikle 14 Mayıs ve potansiyel sonrasındaki 2 haftalık süreç açısından bugünlerde herkesin odak noktasındaki lira eğilimi tüm hikayenin merkezinde duracak. Seçime dair her 3 senaryonun da sonu faiz ve kur işlemlerinde düzeltme beklentilerine çıktığından ihracat geliri yüksek, sermayesi kuvvetli ve hikayesi sürpriz barındırmayan şirketlerde pozisyon almak ya da hiçbir şekilde bu sürecin içerisinde olmak istemeyenler için kenarda likit pozisyonda beklemek hiç de kötü bir fikir değil gibi. Makro projeksiyonlara gelecek olursak; işte o kısım belirsizlik barındırıyor. Muhtemelen en net tablo seçim sonuçlarını takip eden 1 ay içerisinde oluşturulacak kadrolar, bunların getireceği programlar ve güven mekanizmasının nasıl çalışacağına göre şekillenecek. Şahsi kanaatim, yıl ortasından önce makro rakam konuşmanın hiç kolay ve daha önemlisi sağlıklı olmadığı.