Kesinleşmiş borçların yıllık yüzde 9 faizle yapılandırılması, dava aşamasındaki borçlar, matrah ve vergi artırımı, stok, kasa - ortaklar cari hesap düzeltmeleri ve diğer düzenlemelerin yer aldığı, “Cumhuriyet Tarihimizin En Geniş Kapsamlı Yapılandırma Düzenlemesi” olarak adlandırılan Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin (Yeni Torba Yasa Teklifi) 7 - 8 Mart 2023 tarihlerinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek yasalaşması bekleniyor.
Ancak, söz konusu Kanun Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçtiği şekilde yasalaşmayacağı, Genel Kurul’daki görüşmeler sırasında çok sayıda ilaveler yapılacağı kesin gibi. Özellikle deprem ve 14 Mayıs’ta yapılacak genel seçimler öncesi son torba yasa olması vesilesiyle çok sayıda yeni madde eklenmesi de kaçınılmaz görünüyor. Eklenmesi gereken düzenlemelerin bir kısmı ise, iş dünyasından gelen taleplerle ilgili. Çünkü, bugüne kadar gerek reel sektörden gerekse sahadan gelen bilgiler, Teklifte yer alan düzenlemelerin büyük bir kısmının başta iş dünyası, esnaf, KOBİ ve STK’lar olmak üzere kamuoyunun beklentilerini tam olarak karşılamadığını gösteriyor. İş dünyasının Teklifte yer alan bazı düzenlemelere ciddi itirazları, bazılarına ise değişiklik talebi var.
Bize göre, iş dünyası ve kamuoyundan gelen itiraz ve taleplerin Genel Kurul aşamasında gözönünde bulundurulmasında fayda var.
En büyük beklenti: 2022 yılının matrah artırımı kapsamına alınması!
Evet, iş dünyasının en büyük beklentisi ve talebi, 2022 yılının matrah ve vergi artırımı kapsamına dahil edilmesi. Bu yöndeki taleplerini de devletimizin en üst makamlarına kadar iletmiş durumdalar.
Şu an TBMM Genel Kurul aşamasında bulunan Torba Yasa Teklifinde 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılları için yıllık gelir ve kurumlar vergisi ile KDV ve gelir/kurum stopaj beyanları için matrah ve vergi artırımı yapılması öngörülüyor. Ancak, beklenilenin ve istenilenin aksine 2022 yılı matrah ve vergi artırımı kapsamında değil. Teklifin Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında bu konu gündeme geldi, ancak bilinmeyen bir nedenle Genel Kurul aşamasına bırakıldı.
Destekleyen de var, karşı çıkanda!
2022 yılının matrah ve vergi artırımı kapsamına alınmasını destekleyen çok, ancak az sayıda da olsa buna karşı çıkan da var.
Kamuoyunun bir kısmı, gelir ve kurumlar vergisi beyanlarının henüz verilmemiş olması nedeniyle 2022 yılının matrah ve vergi artırımı düzenlemesi dışında bırakılması gerektiğini savunuyor. Buna karşılık, iş dünyası ve kamuoyunun büyük bir kısmı ise; en fazla zorluğun ve bilançolardaki bozulmaların 2022 yılında yaşandığını, 2018 – 2019 – 2020 yıllarının zaten daha önceki yasalarla matrah ve vergi artırımı kapsamına alındığını ve mükelleflerin bu yıllar için yararlandığını, 2021 yılının ise pandemiye rastladığını, mükellefler açısından bir önem taşımadığını belirterek, hazinenin Kanun Teklifi’nden beklediği geliri sağlayabilmesi için 2022 yılının mutlak suretle matrah ve vergi artırımı kapsamına alınması gerektiğini belirtiyorlar.
2022 yılının dahil edilmesi için teknik bir zorluk var mı?
Hayır, kesinlikle yok.
2022 yılı, bazı verilerden hareket edilerek ve Maliye’nin her düzenlemede dikkat ettiği bazı güvenlik eşikleri konularak, matrah ve vergi artırımı kapsamına alınabilir.
2022 yılı KDV ve muhtasar beyanları ile ilk 9 aylık geçici vergi beyanları Maliye’nin elinde. Yani, KDV ve stopaj artırımları açısından herhangi bir sorun bulunmuyor. Gelir ve kurumlar vergisi açısından ise, ilk 9 aylık geçici vergi beyanları yüzde 25 -30 oranında artırılarak ve yüzde yüz zarar ve gelir ve kurumlar vergisi iade – mahsup reddi vb. yapılarak 2022 yılı da matrah ve vergi artırımı kapsamına alınabilir.
Ancak, bu yapılırken hem hazinenin hem de mükelleflerin menfaatleri arasındaki denge mutlak suretle korunmalı.
Öte yandan, hazineye gelir artıcı kalem olması ve depremin yarattığı maliyetlerin karşılanması açısından, seçim öncesi ek vergi/vergiler getirilmesinin zor olduğu hususu dikkate alındığında, şu an için en mantıklı şey, 2022 yılının matrah ve vergi artırımı kapsamına alınması.
Basına yansıyan son haberler, 2022 yılının dahil edileceği şeklinde!
Geçtiğimiz hafta boyunca yazılı ve görsel basına yansıyan haberler, 2022 yılının matrah ve vergi artırımı düzenlemesi kapsamına alınması için gerekli çalışmaların yapıldığı ve bu çerçevede hazırlanan önergenin Genel Kurul aşamasında Teklife ekleneceği doğrultusunda. Ancak, dün sosyal medyaya yansıyan haberler ise, 2022 yılının eklenmeyeceği şeklinde.
Yukarıda da belirtildiği üzere, iş dünyası başta olmak üzere kamuoyunun büyük bir kısmının talebi ve beklentisi ise, 2022 yılının mutlak suretle matrah ve vergi artırımı kapsamına alınması gerektiği doğrultusunda. Bizim görüşümüz de, 2022 yılının matrah ve vergi artırımı kapsamına alınması gerektiği yönünde.
Ne olacağını hep beraber bekleyip göreceğiz!
Matrah ve vergi artırımını ihlal edenlere mahsup hakkı verilmeli!
Daha önce 7326 sayılı Kanun kapsamında matrah ve vergi artırımında bulunup da, taksitlerini süresinde ödeyemeyerek ihlal eden mükelleflere 2018, 2019 ve 2020 yıllarına ilişkin olarak yapacakları yeni matrah ve vergi artırımları nedeniyle tahakkuk eden vergilerden, 7326 sayılı Kanun kapsamında aynı yıllara ilişkin olarak yaptıkları matrah ve vergi artırımları nedeniyle ödedikleri tutarları mahsup etme imkanı verilmesi ile ilgili.
Son derece doğru ve haklı bir talep. Ancak, Torba Yasa Teklifi’nde, maalesef bu talebi karşılayan yani bu şekilde yapılacak mahsuba imkan veren bir düzenleme bulunmuyor. Bize göre, geçmişte 7326 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan ancak taksitlerin süresinde ödenememesi nedeniyle matrah ve vergi artırımları bozulan mükelleflerin, daha önce ödedikleri taksit tutarlarını, aynı yıllara (2018, 2019, 2020) ilişkin olarak yeni düzenlemeye göre yapacakları matrah ve vergi artırımları nedeniyle tahakkuk eden vergilerden mahsup edebilmelerine imkan sağlanmalı. Bu son derece hakkaniyetli bir uygulama olur. Hem de, aynı yıllara ilişkin olarak yapılacak matrah ve vergi artırımları için mükerrer vergi de ödenmemiş olur.
Başvuru ve ilk taksit ödeme süreleri uzatılmalı!
Torba Yasa Teklifi’nde, yapılandırma ve diğer başvuruların 30 Nisan 2023, ilk taksit ödemelerinin ise 31 Mayıs 2023 tarihine kadar yapılması öngörülüyor. Teklifte ayrıca Cumhurbaşkanımıza bu süreleri birer ay uzatma yetkisi veriliyor. Cumhurbaşkanımız bu yetkisini kullandığı takdirde (ki daha önce kullandı), başvuru süresi 31 Mayıs’a, ilk taksit ödeme süresi ise 30 Haziran’a uzuyor.
Ancak, söz konusu tarihleri teklifin Ocak ayı sonu veya Şubat ayının ilk haftasında yasalaştırılacağı varsayımına göre yapılmıştı. Ancak, Teklifin yasalaşıp yürürlüğe girmesi Mart ayının ilk yarısını bulacak gibi görünüyor. Ayrıca, 23 MART – 21 NİSAN ARASI RAMAZAN AYI, 21 – 23 NİSAN ARASI RAMAZAN BAYRAMI, 14 MAYIS İSE GENEL SEÇİMLER. Yani, TAKVİM OLDUKÇA YOĞUN VE SIKIŞIK! Sizce Cumhuriyet tarihinin en büyük borç yapılandırmasının yapılacağı ve rekor katılımın beklendiği bu Torba Yasa düzenlemeleri ile ilgili olarak yukarıda belirtilen yoğun ve zorlu sürece yapılandırma ve diğer başvurular ile ilk taksit ödemelerinin dahil edilmesi doğru mu?
Bu konuda iş dünyası ve kamuoyunun beklentisi; BAŞVURU SÜRESİNİN 30 HAZİRAN, İLK TAKSİT ÖDEME SÜRESİNİN İSE 31 TEMMUZ OLARAK BELİRLENMESİ.
İş dünyası SGK primleri için de vergi artırımı benzeri bir düzenleme istiyor!
Son yıllarda SGK ile işverenler arasında yaşanan ihtilaflar yargıda ciddi iş yükü oluşturmaya başladı. Bu ihtilaf ve dava sayısının giderek artacağı ifade ediliyor. Ayrıca, bu durum, Kurum ile işverenler arasındaki ilişkileri de olumsuz etkiliyor. Bu nedenle, kurum – işverenler arasındaki ilişkiyi olumsuz etkileyen bu hususun kısa yoldan çözüme kavuşturulmasında fayda var. İş dünyası, söz konusu ihtilafların çözümü açısından, SGK primlerine de, vergideki matrah ve vergi artırımına benzer bir düzenleme getirilmesini talep ediyor. Bu şekilde, hem bu ihtilafların önüne geçilebileceği hem de bütçeye ciddi miktarda kaynak sağlanabileceği ifade ediliyor.
Kar payı stopaj artırımında oran yüzde 15 değil, yüzde 10 olmalı!
Önceki yapılandırma düzenlemelerinin hemen hemen tamamında, şirketlerin kar payı dağıtımlarına ilişkin stopajlar, gelir ve kurumlar vergisi stopaj vergi artırımı kapsamı dışında bırakılıyordu. Ancak, Yeni Torba Yasa Teklifi ile, kar payı dağıtımlarına bağlı stopajlar ile ana merkeze aktarılan tutarlara bağlı ödemeler üzerinden yapılan stopajlar da, kurumlar vergisi stopaj artırımı kapsamına alınıyor, ayrıca, bu kapsamda kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı ödemeler üzerinden yapılması gereken stopajlarla ilgili olarak vergi artırımı yapanların kurumlar vergisi yönünden de mutlak suretle matrah artırımında bulunmaları gerektiği belirtiliyor. Şirketler açısından son derece önemli ve olumlu bir düzenleme.
Yalnız Teklifte, kar payı stopaj artırımından, ilgili yıllar için kurumlar vergisi yönünden artırılan matrahların yüzde 80‘inden az olmamak üzere belirlenen tutarlar üzerinden yüzde 15 oranında hesaplanan verginin ödenmesi halinde yararlanılabileceği belirtiliyor. Ancak, 4936 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla, 22 Aralık 2021 tarihinden itibaren kâr payında stopaj oranı yüzde 15’den yüzde 10’a indirilmiş bulunuyor. Burada oran konusunda bir atlamanın söz konusu olmadığı, kanundaki standart oran olan yüzde 15’in esas alındığı anlaşılıyor. Teklifte kar payı stopaj artırımında vergiye uyumlu mükellefler için farklı bir oran belirlenmesi de söz konusu değil. Bize göre, kar payı stopaj artırımında oranın yüzde 15 değil, yüzde 10 olması gerekiyor. Dolayısıyla, Teklifte bu doğrultuda bir oran değişikliği yapılmasında fayda var.
2 bin TL’lik borç silmenin kapsamına emlak vergisi de dahil edilmeli!
Yeni Torba Yasa Teklifi’nde yer alan bir düzenlemeyle, kişi bazında ülke genelinde vergi dairelerine olan ve vadesi 31 Aralık 2022 tarihinden (bu tarih dahil) önce olduğu halde 1 Ocak 2023 tarihi itibariyle ödenmemiş olan borç aslı ve cezası, gecikme zammı, gecikme faizi, idari para cezası toplamı 2 bin TL ve altında olan borçların silinmesi öngörülüyor. Bu düzenleme yasalaştığı takdirde, kişi bazında ülke genelinde vergi dairelerine olan ve toplam tutarı 2 bin TL’yi geçmeyen borçlar silinecek.
Peki, bu borç silme konusu neden vergi dairelerine olan borçlarla sınırlı? Neden emlak vergisi bu borçlar arasında yer almıyor? Maalesef Teklifte yer alan düzenleme bu şekilde. Kamuoyundan bu borç silme düzenlemesi kapsamına emlak vergisinin de dahil edilmesi hususunda yoğun bir talep var.
Depremzedelerin vergi borçları mutlak suretle terkin edilmeli!
1999 depreminde olduğu gibi, yeni bir yasal düzenleme yapılarak, depremin meydana geldiği 11 ilimizde ve Sivas’ın Gürün İlçesi’nde bulunan vatandaşlarımız ile vergi mükelleflerimizin deprem öncesi dönemlere ilişkin tahakkuk etmiş ve vadesi geldiği halde ödenmemiş veya depremden önceki dönemlere ait olup deprem tarihi itibarıyla vadesi geçmemiş olan Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergilerle (gelir - kurumlar vergisi, KDV, ÖTV, damga vergisi, emlâk vergisi, motorlu taşıtlar vergisi, veraset ve intikal vergisi, çevre temizlik vergisi ile harç ve bunlara bağlı gecikme faizi, gecikme zammı ve vergi cezaları terkin edilmeli.
Deprem bölgesinden olan alacaklar doğrudan değersiz alacak sayılmalı!
Şirketler, deprem bölgesinde faaliyet gösteren ve depremden zarar gören gerçek kişi veya şirketlerden olan alacaklarını tahsil edememe durumu ile karşı karşıya bulunuyorlar. Depremde her şeyini kaybetmiş insanlarımızdan ve şirketlerimizden söz konusu alacakların tahsil edilmesinin güçlüğü de ortada. Alacaklı hiçbir işletmenin bu alacaklarını talep edeceklerini de düşünmüyoruz. Son günlerde gelen soruların büyük bir bölümü de, özellikle bu konuda yoğunlaşıyor. Bize göre, alacaklı işletmelerin depremzede kişi ve işletmelerden olan ve tahsil imkanı kalmayan alacakları için üzerine bir de vergi ödemeleri hakkaniyete uygun düşmez. Bu nedenle, yapılacak bir yasa değişikliği ile, söz konusu alacaklar Vergi Usul Kanununa göre doğrudan değersiz alacak sayılmalı, alacaklı işletmeler bu alacakları zarar yazarak gelir ve kurumlar vergisi matrahlarından düşebilmeli, ayrıca hesapladıkları KDV’leri indirilecek KDV olarak düzeltmek suretiyle, bu alacaklar tamamen vergiden arındırılmalı.
Depremzedeye verilen konutlar için emsal kira düzenlemesi şart!
Maalesef şu anki ana gündemlerimizden birisi de, evlerini bedelsiz veya düşük kiralarla depremzede vatandaşlara verenlerle ilgili. Maalesef bu şekilde sahibi oldukları evleri depremzede vatandaşlarımıza bedelsiz veya düşük bir kira karşılığında kiraya veren kişilerin ileride “emsal kira” sorgusu ile karşılaşmaları muhtemel.
Emsal kira bedeli düzenlemesi Gelir Vergisi Kanunu’nun 73. Maddesinde yer alıyor. Söz konusu düzenlemeye göre, kiraya verilen mal ve hakların kira bedelleri emsal kira bedelinden düşük olamıyor. Bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılan mal ve hakların emsal kira bedeli, bu mal ve hakların kirası sayılıyor. Bina ve arazide emsal kira bedeli, yetkili özel mercilerce veya mahkemelerce takdir veya tespit edilmiş kirası, bu suretle takdir veya tespit edilmiş kira mevcut değilse Vergi Usul Kanunu'na göre belirlenen vergi değerinin yüzde 5'i. Diğer mal ve haklarda emsal kira bedeli ise, bu mal ve haklarının maliyet bedelinin, bu bedel bilinmiyorsa, Vergi Usul Kanunu'nun servetlerin değerlendirilmesi hakkındaki hükümlerine göre belli edilen değerlerinin yüzde 10'u. Bazı durumlarda ise, emsal kira bedeli esası uygulanmıyor.
Dolayısıyla, depremzede vatandaşlara kapılarını açan iyiniyetli vatandaşlarımızın ileride emsal kira bedeli sorgulamasına tabi olmamaları açısından, GVK’nın 73. Maddesinde değişiklik yapılarak, konutların depremzedelere bedelsiz veya düşük bedelle kiraya verilmesi hallerinde de emsal kira bedeli esasının uygulanmayacağı özel olarak hükme bağlanmalı.
İş dünyasının diğer önerileri neler?
- Matrah ve vergi artırımı yapılan yıllar için geriye dönük vergi suçları yönünden inceleme yapılmamalı, her ne adla olursa olsun usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları kesilmemesine ilişkin düzenleme yapılmalı.
- Matrah ve vergi artırımlarından yararlanan mükelleflerin devreden KDV’leri sahte belge kullanımı vb. gerekçelerle geçmişe dönük olarak düzelttirilmemeli.
- Matrah ve vergi artırımı yapılan yıllar için geriye dönük vergi suçları yönünden inceleme yapılmamalı, her ne adla olursa olsun usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları kesilmemesine ilişkin düzenleme yapılmalı.
- Borçlarını bu yasa kapsamında yeniden yapılandıran mükelleflere vergi borcu yoktur yazısı verilebilmesi için, borcun yüzde 10’unu ödeme şartı aranılmamalı.
- Kapsama giren tüm yıllar için KDV artırımında bulunan mükellefler özel esaslar kapsamından çıkarılmalı, bunlardan ilgili yıllarda sahte fatura kullanımı gerekçesiyle düzeltme yapılması istenilmemeli.