Türkiye "okuma, matematik ve fen bilimi" alanlarının tamamında OECD ortalamasının altında… Bu; küresel yarışta kabul edilebilir bir durum değil.
Matematikten yoksun ülkelerin teknoloji ve nitelikli üretim yapması söz konusu olamaz. Mantığın dili matematik, insanlara gerçeği ve doğruyu bulmada kılavuzluk yapar. Matematik yoksa adalet tecelli etmez.
2018 Pisa raporunda bize uyarılar var; Türkiye’de alt yeterlilik seviyesindeki öğrencilerin oranı tavan yapmış durumda. Bu çocukların matematikte %36.7, fende %25.2 ve okumada %26.1 başarısı söz konusu…
Okuduğunu anlama neden önemli? Bir metinde çok açık olan bilgileri kavramak, yazılanın ana fikrini fark etmek yetmez, daha derin yorum yapabilmek gerekir. Yunus Emre; “Çün okudun bilmezsin / Ya nice okumaktır” der.
Matematiğe gelince; ezberlenen rutinlerle çok basit işlemler yapabilirler ancak hayatı matematiğin dilinde çözümlemeyi başaramazlar ise bu büyük sorun olur. Soru şudur; OECD ülkeleri arasında matematik, fen ve okuduğunu anlamada son sıralarda olan Türkiye, milli gelir sıralamasında ilk 10’da olabilir mi?
Olamaz. Olması için matematiği çocuklarımıza sevdirecek yol ve yöntemleri bulmak, geliştirmek ve hayata geçirmek zorundayız. Çocuk 5 rakamını tanıyor, “beş” diye seslendiriyor hatta 4 işlem içinde kullanıyor fakat hayattaki karşılığını bilemiyor, kuramıyor. Böylesi bir nesil ile gel de ekonomiyi dünyada ilk 10’a sok…
“İYİ MATEMATİK BİLMEYEN TOPLUMLARDA ADALET YOKTUR”
Jonh Nash’ı biz hayatını sinemaya yansıtan “Akıl Oyunları” ile tanıdık. Oyun Teorisi ile Nobel ödülü sahibiydi. Söyledikleri; matematiğin hayatın pratiğindeki belirleyiciliğini kavramamızı sağladı.
Nash, Türkiye’nin matematikte sonlarda olduğunu öğrenince başlıktaki cümleyi kurar ve devam eder; “bu durumda çocukları hiç okula göndermemek, evde eğitmek bile daha iyi sonuçlar verebilir.”