Kurban Bayramı tatili uzun olunca toplumun bir kesimi tatil yerlerine akın etti.
Ekonomi kötü diyorsunuz ama tatil yerlerinde kum gibi insan var, otellerin tamamı dolu korosu yeniden başladı. Ben bu koronun solistlerini ‘cep telefonunu çıkar göster’ diyen amcalara benzetiyorum. Fırsatını bulunca ekonominin olmayan güzellemesini hep aynı mesajla vermeye çalışıyorlar.
Hal böyle olunca bu kez farklı bir açıdan gerçek durumun ne olduğunu bir kez daha anlatmak lazım sanırım.
Çokça tartışılan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yola çıkarak bir bakalım mevcut duruma.
TÜİK, Hanehalkı Tüketim Harcaması, 2023 verilerini 11 Haziran 2024 tarihinde açıkladı.
2022 yılında aylık ortalama tüketim harcaması hanehalkı başına 12 bin 159 TL iken 2023 yılında 24 bin 383 TL olarak gerçekleşmiş. Artış oranı TÜİK’e göre bile yüzde 100’den fazla.
Yine toplam tüketimimizin yüzde 25’den fazlası gıda ve alkolsüz içeceklere ayrılmış durumda. Eğitim hizmetlerine ayrılan pay 2022’de toplam harcamanın yüzde 1,4’ü iken, 2023 yılında bu alandan kesmişiz ve eğitime ayırdığımız pay yüzde 1’e düşmüş.
Eğlence kültür ve spor için ayırdığımız pay 2022’de yüzde 2,5 iken, burası da harcamaları kestiğimiz bir alan olmuş. 2023’de toplam harcamalarımızdan eğlence, kültür ve spora yüzde 1,9 ayırmışız.
Ülkeyi vasatlığa götüren yollardan biri de karşı karşıya bırakıldığımız yoksulluk.
Gelire göre sıralı olarak baktığımızda en düşük gelir grubuna sahip ilk yüzde 20’lik dilimde olanların tüketim harcamasının yüzde 36,6’sı gıda ve alkolsüz içecekler iken yüzde 29,2’lik kısmı konut ve kira harcamalarından oluşmakta.
En düşük gelir grubuna sahip ilk yüzde 20’lik grubun toplam harcamaları içerisinde gıda, alkolsüz içecekler, konut ve kiranın payı yüzde 65,8.
Üst gelir grubunda yer alan ilk yüzde 20’lik kesimin gıda ve alkolsüz içecekler için harcamaları toplam tüketim harcamaları içindeki payı yüzde 14,5 iken, konut ve kira harcamalarının payı yüzde 21.
En yüksek gelir grubuna sahip ilk yüzde 20’lik grubun toplam harcamaları içerisinde gıda, alkolsüz içecekler, konut ve kiranın payı yüzde 35,5.
En yüksek gelir grubuna sahip olanlarla en düşük gelir grubuna sahip olanların bu iki alan arasındaki harcama oranı farkı yüzde 30,3.
Yüzdeli rakamlarla gelir gruplarını ifade ettiğimizde pek bir şey ifade etmeyebilir. Yüzde 20’lik dilim demek 85 milyon nüfusa sahip Türkiye’de 17 milyon kişi demek. 17 milyon kişi ise bir Hollanda demek.
Türkiye’de bir Hollanda nüfusu kadar kişi hayatını gayet güzel ve refahını artırmış olarak yaşarken geri kalan 17 milyon kişi Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt basamaktan bir üst basamağa bir türlü çıkamıyor.
Bugün ihtiyaçlar hiyerarşisi olarak bilinen teorinin kurucusu olan Abraham Maslow (D.1908-Ö.1970), Rus göçmen bir ailenin 7 çocuğunun en küçüğü olarak ABD’de doğdu. Mutsuz ve yalnız geçen bir çocukluk ve zorlu bir akademik yolculuk zamanla onu hümanist psikolojinin kurucularından ve itici güçlerinden biri haline getirdi.
Maslow, iş ve eğitimde en yaygın olarak öğretilen modellerden biri olan "İnsan Motivasyonu Teorisi" adlı 1943 tarihli makalesinde yayınlanan ‘İhtiyaçlar Teorisi’ ile daha popüler bir klinik psikolog. Geniş kesimler tarafından bu teori ile tanınır.
Maslow'un ‘ihtiyaçlar teorisi’, "göreceli üstünlük hiyerarşisi" içinde düzenlenmiş beş temel ihtiyaç olduğunu öne sürer. Buna göre, daha yüksek düzeydeki bir ihtiyaca odaklanabilmek için, çoğunlukla daha düşük düzeydeki bir ihtiyacın karşılanması gerekmekte.
Maslow, insanın ihtiyaçlarını bize, insanların ihtiyaçlarını en temel ihtiyaçlarından en karmaşık olanlarına kadar sıraladığı bir yapıyı piramit şeklinde sundu. Bu ihtiyaçların en temelinde bireylerin fizyolojik ihtiyaçları yer alırken, en tepede kendini gerçekleştirme ihtiyacı yer almakta.
Aslında bu piramit, Maslow'un görüşünün çok basit bir yorumu olarak da düşünülebilir.
Temel İhtiyaçların en altında, ‘Fizyolojik İhtiyaçlar’ grubunda; yeme, içme, çalışma, barınma ve cinsellik yer alırken, bir üst basamak; ihtiyaç tehlikeden uzak olma, sosyal güvence kapsamında yer alma, olumsuz çevresel koşullardan korunmayı kapsan ‘Güvenlik İhtiyaçları’dır.
Türkiye’de toplumun ilk yüzde 20’lik ve hatta ikinci yüzde 20’lik kesimi meşhur piramidin işte bu en alt basamaklarında yer alıyor. Üstelik buradan üst basamaklara çıkmak için yakın gelecekte bir umut da yok. Bu basamaktakiler içinde bulundukları bu durumu bir sınanma ya da kader olarak görüyor olabilir ancak bu bir kader değil kötü yönetimin bir sonucu.
Yoksulluk elbette her ülkede var ancak gelir grupları arasındaki bu kadar büyük fark hiç normal değil.
Hala enflasyonla mücadelede en yoksul kesimlerden acı ilacı içmelerini beklemek ya da dolaylı vergilerle bu kişilerin hayatlarını daha da çekilmez hale getirmek en hafif tabiri ile ‘acımasızlık’.
Benden söylemesi