Mars ve ötesi

Dr. Hakan OKAY Helikopter Bakışı

Bazı tarihler vardır, insanoğlunun attığı adımlar açısından çok önemlidir ve bir kilometre taşı özelliği taşırlar.

Uçuş ve uzay yolcuğunu serüvenine bakacak olursak birkaç tarihi hatırlamamızda fayda vardır.

İlk tarih 17 Aralık 1903’tür.

Bu tarihte Wright kardeşler, Kuzey Carolina’da ilk kontrol edilebilir ve 12 saniye süren 37 metrelik motorlu uçuşu yapmışlardır.

İkinci tarih 21 Mayıs 1927’dir.

Bu tarihte Long Island’da bulunan Roosevelt Havaalanı’ndan tek başına uçakla Paris’e gitmek üzere havalanan Charles Augustus Lindbergh Jr., 33,5 saatte 5.800 km uçarak, Atlas Okyanusu'nu geçerek Paris’in Le Bourget Havaalanı’na inmiştir.

Üçüncü tarih 12 Nisan 1961'dir.

Bu tarihte Sovyetler Birliği’nden Kozmonot Yuri Alekseyeviç Gagarin, Vostok Uzay Aracı ile uzaya çıkarak, dünya yörüngesinde 108 dakikada tur atarak dünyaya dönmüş ve böylece uzay çağını başlatmıştır.

Dördüncü tarih 20 Temmuz 1969’dur.

Bu tarihte, 16 Temmuz günü Florida Kennedy Uzay Merkezi’nden fırlatılan Apollo 11’de bulunan astronotlar Neil Armstrong, Buzz Aldrin ve Michael Collins Ay yüzeyine bir uzay aracı ile inen ilk insanlar olmuşlardır. İnişten 6 saat sonra Neil Armstong, ay yüzeyine adım atarak, Ay’a ilk ayak basan insandır. Apollo 11 sekiz gün uzayda kaldıktan sonra dünyaya geri dönmüştür.

Beşinci tarih ise 19 Şubat 2021’dir.

Bu tarihte, Florida'da bulunan Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu'ndan 30 Haziran 2020 tarihinde Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) Perseverance adlı keşif aracı, saatte 21.000 km hızla yol alarak, 7 ay süren 480 milyon kilometrelik yolculuğun ardından Mars'a indi.

Şöyle bir bakacak olursak, ilk uçağın uçurulmasından sadece 66 yıl sonra aya inilmiş, ilk uzaya gidişten 60 yıl sonra ise Mars’a araç indirilmiştir.

Bu baş döndürücü hızlı gelişme ve 60’şar yıllık kilometre taşları, 2080 yılında ve sonrasında 2140 yılında insanoğlunun uzayı daha fazka keşfedeceğini işaret etmiyor mu?

Uzayı ve Mars’ı keşfetmek ne kadar önemli?

Bilindiği gibi, Mars, dünyamıza en yakın iklim yapısına sahip bir gezegendir. İnce bir atmosferi olan Mars, dünyamızda bulunan volkan, çöl, kutup bölgeleri, dönme periyodu ve mevsimleri ile dünyamıza çok benzemektedir. Dünyamızdan sonra, Güneş Sistemi’ndeki gezegenler içinde sıvı su ve yaşam içermesi en muhtemel gezegen olarak görülmektedir.

Mars’ta daha önce bir yaşamın olup olmadığı, yaşam olduysa neden yok olduğu, Kızıl görünümü veren Demir Oksitin ne zaman oluştuğunu, halen yüzeyinin derinliklerinde bulunan sıvıların özellikleri ve kullanılıp kullanılamayacağı, %96’sı karbondioksitten oluşan atmosferinin dönüştürülerek, insanoğlunun yaşamı ve gerektiğinde uzay araçlarının dönüşü için gerekli oksijen sağlanmasının uygun olup olmayacağı ve sonunda Mars yüzeyinde bir kolonin kurulup, buradan başka gezegenlere gidişin uygun olup olmayacağı gibi soruların cevapları önümüzdeki yıllarda verilecektir.

Böylelikle insanoğlu için başka dünyalar, başka yaşamlar ve yeni kaynaklar söz konusu olacaktır ki, bunların şimdi hayalini kurmamız bile mümkün değil; aynı ilk uçağı uçuran Wright Kardeşlerin o tarihte, insanoğlunun Aya gideceğinin hayal bile edemedikleri gibi…

Ancak yine de tüm bu teknolojik gelişmeler, günümüz insanının hayallerini zenginleştirmiş ve eminim bir çoğumuz bugün “Uzay yolculuğu” ve “Uzayda Yaşam” için “Neden olmasın?” diye düşünmektedir.

Ayrıca tüm bu uzay yolculuklarının, Peru’nun güney çölünde bulunan günümüzden 2800 yıl önce yapılmış Nazca Çizgilerinden tutun, Göbeklitepe’ye kadar, insanlık tarihinin bir çok sırrını aydınlatacağını düşünebiliriz.

Tüm yazılarını göster