Manipülasyonla mücadele

Burak DALGIN Dünya Penceresi

Manipülasyon deyince akla finans piyasaları geliyor. Halbuki ‘seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirerek yönlendirme’ olan bu faaliyet, iş hayatının her alanında yaygın. Peki, şirketimizin dengesini manipülasyona karşı nasıl koruyacağız?

Girişimci Marina Glazman’ın bir sınıflandırması manipülasyonun daha hızlı farkına varmamızı sağlayabilir. Glazman’a göre manipülatörler şu beş faaliyette bulunuyor:

BİR: İTİBAR HIRSIZLIĞI. ‘Filanca şirkette çalıştım, falanca kişiyi iyi tanırım, şu okulda okudum, bu konferansta bulundum’. Size önerim; kendinden, irtibatta bulunduğu yerlerden/ kişilerden veya ‘olağanüstü başarılarından’ çok fazla bahseden kişilere temkinle yaklaşın. Muhatabınız muteber biriyse davranışlarından bunu hissedersiniz. Zaten muhtemelen bir süre sonra da çeşitli kaynaklardan bunun teyidi gelmeye başlar. İçinize bir kurt düştüyse, spesifik sorular sormanızı (‘o okulda tam ne okudunuz’, ‘bahsettiğiniz projedeki rolünüz neydi’, ‘X firmasına geçmenize ne sebep oldu) öneririm. Zira kişilerin tanışıklık seviyeleri, rolleri veya başarılarının önemi gibi konularda hayli cömert değerlendirmeler (!) yapmalarına sıkça rastladım.

İKİ: ORTAK DÜŞMAN. ‘X firması, Y birimi, Z kişisinin ortak düşmanımız’. Korku insanın muhakemesini bozan temel faktörlerden biri. ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ ise neredeyse atasözü haline gelmiş bir yaklaşım. Bu iki durumun birleşimi, sizi manipülatörün yönlendirmesine açık hale getirebilir. Senaryolara, varsayımlara, spekülasyonlara kendinizi kaptırmadan, kimin neden düşmanınız olması gerektiğini sorgulamanızı öneririm. Pek çok durumda yetersiz iletişim veya harcıalem meselelerin abartılması böyle algılanabilir. ABD’de yönetim danışmanlığı yaptığım yıllarda, projenin başında ‘düşman’ gibi gözüken firma yetkililerinin birkaç hafta sonra en yakın ‘müttefikim’ haline geldiği çeşitli durumlar yaşadım. Bunun yegane sebebi, varsayımda bulunmadan açık iletişim kurmak ve işe odaklanmaktı.

ÜÇ: PAZAR BÖYLE DİYOR. ‘Müşteriler bunu istiyor, bayiler öyle dedi, piyasanın kuralı böyle’. Pazar değerlendirmesi yaparken anekdotlara temkinli yaklaşmanızı öneririm. Zira, tecrübeler, tahminler ve temenniler iç içe geçebilir. İki önerim var. Birincisi, söylenenlerin objektif verilerle mukayese etmeniz. Objektif kelimesinin altını çiziyorum. Nobel ödüllü İngiliz ekonomist Ronald H. Coase’un (1910-2013) dediği gibi, ‘verilere yeterince işkence ederseniz istediğiniz itirafı yapar’. İkincisi, piyasa, bayiler, müşteriler gibi muğlak/ genelgeçer/ geniş tabirler duyunca ‘hangileri, neredekiler veya kimler’ gibi sorular sormanız ve bahsi geçen kesimlerden örneklerle bizzat görüşmeniz.

DÖRT: RAKİPLER İŞE YARAMAZ. ‘Rakiplerimiz işe yaramaz, bize karşı koyamazlar, çok iyiyiz’. Yatırım yaparken beni bir girişimden en soğutan söz ‘rakibimiz yok’ ifadesidir. Bunu söyleyen hiçbir şirkete yatırım yapmadım. Zira ya doğruyu söylemiyor, ya sektörü hakkında bilgisi yok/ durumu değerlendiremiyor ya da o kadar kötü bir işe girmiş ki dünyanın hiçbir yerinde kimse bu işle uğraşmıyor. Biri rakiplerinizi aşırı derecede kötülüyorsa 'manipülasyon barometrenizin’ alarm vermesinde yarar var.

BEŞ: BÖL VE YÖNET. ‘Falanca kişi/ birim/ şirket arkamda’. Bu, ikinci maddede ele aldığımız konunun bir benzeri. Sizinle başkaları arasında bir bilgi asimetrisi yaratarak güç/ rant devşirme gayreti. Bunu aşma yöntemi ise, varsayımlara kapılmadan açık iletişim kurmak.

Manipüle edilmeden sağlıklı kararlar aldığınız bir hafta dilerim.

Tüm yazılarını göster