Mangal partisi 

Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Geçen hafta iktidar partisinden bir milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisi bahçesinde mangal partisi düzenledi; olay oldu.

Mangal deyince aklıma başka bir olay geldi. Ertuğrul Özkök’ün 2001 yılında Hürriyet Gazetesi’ndeki bir yazısının başlığı “Mangallar arasından gidilen saray” idi. Sözü edilen saray, Alman Cumhurbaşkanlığı’nın Bellevue Sarayı idi. Özkök, Aydın Doğan ile birlikte bir haziran günü zamanın Alman Cumhurbaşkanı’nı ziyarete gitmişlerdi. Özkök yazısında “Önceki gün, Berlin'den Tiergarten bölgesindeki Bellevue Sarayı'na giderken, kapının hemen yakınındaki çimler üzerinde kebap kızartan Türklerin arasından geçiyoruz” diyordu. Çünkü havalar ısınınca mangalını kapan Türk, saray önündeki parka koşuyor ve mangal keyfi yapıyordu. Bu mangalların dumanı da sarayı tütsülüyordu. Geriye kalan çöpler ve küller de cabası. Gerçi Cumhurbaşkanı Johannes Rau bundan rahatsız olmadığını ve bunun Türk kültürünün bir parçası olduğunu söylemişti. Ama Almanlar isyan etti. “Parklarımız çöp ve küle battı” sloganları arasında parklarda ateş yakmayı 2003 yılında yasakladılar.

Mangal üstüne çeşitlemeler(!)

Evet, Almanlar cumhurbaşkanlarının sarayı önünde mangal yakmayı yasaklayabilirler. Ama bizim meclisin bahçesinde mangal yakmaya kim karışabilir? İşte aradan yirmi yıl da geçmiş olsa, meclis bahçesindeki mangal Almanların o mangal yasağına güzel bir cevap olmuştur. 

Et fiyatlarının tavan yaptığı bir dönemde mangal yakmak bir zenginlik göstergesidir. Elimize böyle bir fırsat geçmişken Almanları daha da kıskandırmalıyız. Hem de demokrasimizi temsil eden bir yerde mangal yakmanın ayrı bir “kıymeti ve değeri” (!) ve de “ manası ve anlamı”(!) vardır. İtibardan tasarruf olmayacağı bir kez daha dünyaya gösterilmiştir.

Meclisteki mangal için sosyal medyada ve basında fırtınalar koparıldı. Atalarımız boşuna dememişler, “Her şerde bir hayır vardır” diye. Bu şer, hayra çevrilebilir. Mangal, güzel yurdumuzun tanıtımında kullanılabilir. Örneğin, önce Ortadoğu ve Balkan ülkeleri, sonra da tüm dünya ülkeleri parlementoları arasında yapılacak uluslararası bir “Master Mangal” yarışması düzenlenebilir.
Mangalın vekillerin kol kası gelişimine de katkısı vardır. Bazı vekillerin kolları, kavgalardaki yumruk sallama dışında sadece oy verme işlemi sırasında hareket etmektedir. Gelen talimatla kalkan kollar ile kol kasları sadece dikey yönde çalışmaktadır. Halbuki mangal başında şişleri çevirirken kol yatay biçimde hareket eder; ve bilekler de dönüş hareketi yapar. Bu nedenle mangal, vekillerimizin kol kaslarının her yönde gelişimi için faydalı bir girişim olmuştur. 

“Yok, efendim, etin kilosu 500’e koşuyormuş; emekli maaşı ile şu kadar, asgari ücret ile şu kadar kilo et alınırmış” gibi moral bozucu söylemler birlik ve beraberliğimize zarar vermektedir. Bu mangal partisi, çıkardığı gürültü ile gündem değişimine de vesile olmuştur.

Şu anda mecliste bütçe görüşmeleri devam etmektedir. Dile getirilen bir yığın dert ile vekiller bunalmakta ve hatta tartışmalar kavgaya dönüşmektedir. Bu mangal partisi davetine bütün parti gruplarının icabet ettiği bildirilmiştir. Mangal, farklı görüşteki kişilerin mide konusunda birleşmesine, meclisteki barış havasına vesile olmuştur.

Meclisteki ücret sistemi, insan kaynakları yönetimi açısından çok demokratik bir yaklaşımdır. Vekillerin kendi maaşlarını kendilerinin belirlediği ideal bir “Kendin pişir, kendin ye” sistemidir. Mangal da dışarda yemek kültürümüze “Kendin pişir, kendin ye” sistemi olarak girmiştir. Dolayısıyla meclisteki mangal partisi, meclisteki ücret sisteme uyumlu bir yaklaşım olmuştur.

Yorum

Olayı yaşayanından şöyle bir hikaye dinlemiştim. Olayın geçtiği yer, Trakya’da bir organize sanayi bölgesiymiş; buradaki bir aşçı dükkânı. Bir atölyeden kalkmış gelmişler, aşçı dükkanında çorba içiyorlar. İçlerinden bir hınzır; sevmemiş çorbayı. Para vermeden kaytarmak için cebinden ufak bir üstüpü parçası çıkarıp çorbanın içine atmış. Sonra da aşçıya seslenmiş: “Usta baksana, bu çorbadan bir şeyler çıkıyor” demiş. Aşçı gelmiş, kaşığı almış ve üstüpüyü çıkarıp tabağın kenarına koymuş. Bizim uyanık dehşet içinde bağırmış “Üstüpü bu”. Bunun üzerine Aşçı şöyle demiş: “Üstüpü tabi. Organize sanayi bölgesindeyiz. Üç kuruşa çorba içiyorsun; içinden Vakko eşarp mı çıkacaktı? Ne bekliyorsun ki?”

Meclisteki mangal olayını duyunca hiç şaşırmadım. Avrupa’da cumhurbaşkanlığı sarayı önünde mangal yakan da Türklerdi. Mecliste mangal partisi düzenleyen de, ve de bu partiye katılanlar da bu halkın vekilleri. Organize sanayi bölgesindeki aşçının dediği gibi, ne bekliyoruz ki? Niye şaşırıyoruz ki? Ağa kızını milletvekili seçmiş halkımız. Ağa kızı bu; mangal yapmayıp da simit mi dağıtacaktı?
Mangal yapılan yer, Millet Meclisi. O milletvekili kadın, aşiret boyu mangalı herhalde ani bir baskınla oraya kurdurmadı. Ya da o mangalı kaçak olarak meclis bahçesine sokmadı. Meclisin bir yönetimi var. Onlar izin vermeselerdi o mangal kurulabilir, o mangal partisi yapılabilir miydi? Onun için bu duyarsızlık, sadece ikramı yapan milletvekilinin omuzlarına yüklenemez. Onun için bu olayın sorumluluğu tüm meclistedir.

Halkın mutfağı yanarken, halkın çoğunluğu ete hasret iken, halkın tenceresinde “Et yerine dert” kaynarken mecliste mangal partisi yapmak, böyle bir duyarsızlık, en hafif deyimi ile büyük bir ayıp olmuştur.

Tüm yazılarını göster