Maliye (Gelir İdaresi Başkanlığı), yakın zamanda yayınladığı tebliğlerle bazı sektörleri ilgilendiren önemli düzenlemeler yaptı. 14 Ocak tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 545 numaralı Vergi Usul Kanunu (VUK) Genel Tebliği ile motorlu araç ticareti yapan mükelleflere yönelik teminat yükümlülüklerinin detayları belirlendi. Aynı RG’de yayımlanan 547 numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde ise bankalar, sigorta şirketleri gibi Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğleri ile belirlenenden farklı muhasebe tekniği kullanan kurumlarda değer artış fonu hesabının oluşturulmasına ilişkin düzenlemeler yapıldı. Bu yazımda bu tebliğlerden bahsetmeyeceğim. Bu tebliğleri zikretmemin sebebi, iki tebliğ arasında olan 546 numaralı tebliği aynı RG’de göremiyor olmamızdı. Normalde bu tür düzenlemler RG’de sıralı olarak yayımlanır, dolayısıyla bu durum olağan bir durum değildir. RG’de yayımlanan düzenlemelerdeki yanlışlıkların aynı günkü başka bir RG ile düzeltildiği, bir üniversiteye yapılan rektör atamasında başka bir üniversitenin adının yayımlanması gibi durumlarla karşılaşmıştık ama bu seferki durumu yaşadığımızı ben hatırlamıyorum. Bu türden hataları son zamanlarda sıkça görmeye başladık, dolayısıyla Resmi Gazete’yi hazırlayan birimin kendini gözden geçirmesinde fayda bulunmaktadır.
546 numaralı VUK Genel Tebliği, saklandığı yerden 18 Ocak 2023 tarihli RG ile çıktı. Bu yazımda, söz konusu tebliğ ile yapılan düzenlemeden bahsedip içerdiği ceza maddesini değerlendireceğim ama öncesinde bir hatırlatma yapmak istiyorum. VUK uyarınca mükellefler işe başlama, adres değiştirme, yeni bir vergiye tabi olmayı gerektirecek veya mükellefiyet şeklini değiştirecek faaliyetlerde bulunma, mükellefiyetten muafiyete geçme, iş yeri sayısında değişiklik olması, işyeri nakli, iş bırakma, tasfiye ve iflas gibi hallerde kanunda belirtilen sürelerde vergi dairesine bildirim yapmak durumundadırlar. Süresinde bildirim yapmayanlara usulsüzlük cezası kesilir.
546 numaralı VUK Genel Tebliği ile yukarıdaki bildirimler açısından mükelleflere kolaylık sağlayacak bir düzenleme yapılmıştır. Tebliğ uyarınca, Ticaret Sicili Yönetmeliği gereğince tescil zorunluluğu bulunan işlemlerden Tebliğ ekindeki tabloda yer alanlara ilişkin bilgiler Ticaret Bakanlığı tarafından elektronik ortamda Hazine ve Maliye Bakanlığına bildirildiğinden söz konusu işlemlere ilişkin bildirimler, mükellefler tarafından yapılan bildirim olarak kabul edilecektir. Bu kapsamda, söz konusu işlemler için mükellefler tarafından ayrıca vergi dairesine bildirimde bulunulmasına gerek olmayacaktır. Tebliğ’in ekinde belirtilen ve mükelleflerin bildirim yükümlülüğü kapsamı dışına çıkarılan işlemler şunlardır.[1]
1- İşe başlama bildirimi
2- Şube açılış ve kapanış bilgileri (1.2.2023 tarihinden önce açılan şubelerin kapanış bildirimleri vergi dairesine yapılmaya devam edecektir.)
3- Merkez, şube adres değişikliği (1.2.2023 tarihinden önce açılan şubelerin adres değişikliği bildirimi vergi dairesine yapılmaya devam edecektir.)
4- Tür değişikliği bildirimi
5- Tasfiyeye giriş, tasfiyeden vazgeçme bildirimi
6- Tasfiye kapanış (tasfiye sonu terkin), iş bırakma bildirimi
7- Unvan değişikliği bildirimi.
Tebliğ ile yapılan bu düzenlemeyi olumlu karşılıyorum. Maliye’nin diğer kamu kurum ve kuruluşlarından kolaylıkla edinebileceği bilgileri mükelleften istemeyi bırakarak mükellefe işyükü çıkarmasından vaz geçmesi adına güzel bir başlangıç. Diğer taraftan Tebliğdeki bir düzenleme bazı ihtilaflar çıkarmaya da gebedir.
Tebliğin 4/3. maddesindeki düzenleme aynen şu şekildedir: “Vergi dairesine bildirilmesi zorunlu olan işlemlerden 213 sayılı Kanunun 168 inci maddesinde belirlenen sürelerde ticaret siciline tescil ettirilenler için mükellefler tarafından bildirim yükümlülüğü süresinde yerine getirilmiş sayılacaktır. Mezkûr maddede belirlenen süreler içerisinde ticaret siciline tescil ettirilmeyen veya süre geçtikten sonra tescil ettirildiği için Hazine ve Maliye Bakanlığına elektronik ortamda geç bildirilen işlemler nedeniyle bildirim yükümlüğünü zamanında yerine getirmeyen mükellefler hakkında 213 sayılı Kanunun ilgili ceza hükümleri uygulanacaktır. Ancak, mükellefler tarafından ticaret sicili müdürlüğüne mezkûr Kanunun 168 inci maddesinde belirlenen sürede başvuruda bulunulmakla birlikte tescil işleminin bu süreden sonra yapılması durumunda bildirimde bulunma tarihi olarak başvuru tarihi esas alınacaktır.”
Düzenlemeden görüldüğü üzere, ticaret siciline tescil ettirilmeme veya geç tescil ettirilme durumlarına Maliye’nin VUK’un ilgili maddelerine göre ceza kesmesi öngörülmekedir. Öncelikle şunu belirtmek gerekmektedir. VUK’ta mükelleflerin vergi idaresine bildirim yükümlülüklerine uymamasının cezası düzenlenmiş iken ticaret siciline (zamanında) tescil/bildirim yapmamanın cezası düzenlenmemiştir, düzenlenmesi de beklenemez; zira ticaret siciline tescil vergilendirmeyle ilgili usuli işlem değildir. Mükellefin bildirim yükümlülüğünü kaldıran bir düzenleme sonrasında, öncül işlemin (ticaret siciline tescil) eksik kalması nedeniyle Maliye’ye bildirim yükümlülüğü ihal edildiği gerekçesiyle ceza kesilemeyeceğini değerlendiriyorum. Ticaret siciline tescil konusundaki bir eksikliğe uygulanan yaptırımlar Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin ilgili maddelerinde belirtilmiştir. Bu durumda, Tebliğdeki bu düzenleme, hukukun en temel ilkelerinden biri olan “Kanunsuz ceza olmaz” ‘ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Dolayısıyla, Tebliğin ceza kesilmesine ilişkin söz konusu düzenlemesi, kanuni dayanağı olmaması ve Maliye’nin ceza kesmeye yetkili olmaması nedeniyle hukuka aykırıdır. Burada yapılması gereken, Tebliğin bu kısmının henüz hukuki ihtilafa dönüşmeden düzeltilmesidir. Mevcut düzenlemeler karşısında olması gereken, Maliye’nin bu konuda bir eksiklik tespit etmesi halinde durumu ticaret sicil müdürlüğüne bildirmesi ve müdürlüğün ilgili yaptırımı uygulamasını ve gerekli tescil işlemini yapmasını sağlamasıdır. Akside halde kesilecek cezalar kuvvetle muhtemel yargıdan dönecek ve idare boşu boşuna yargılama gideri ve vekalet ücreti ödemek durumunda kalacaktır.
Bir diğer gelişme, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 19 Ocak 2023 tarihinde internet sitesinde bir VUK Genel Tebliğ taslağını kamuoyu görüşüne açmış olmasıdır. Söz konusu Taslak Tebliğ ile Vergi Usul Kanunu uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek kazanç defteri tutan mükelleflere, 1/4/2023 tarihinden itibaren iş yerlerinde kredi kartı okuyucusu (POS -Point of Sale- cihazı) bulundurma zorunluluğunun getirilmesi öngörülmektedir. Bu tarihten sonra işe başlayan mükellefler ile birinci sınıfa geçen tüccarlar ise 1 ay içinde bu yükümlülüğü yerine getirmek zorunda olacaklardır. Diğer taraftan, mevcut tebliğlere göre ödeme kaydedici cihaz kullanmak zorunda olan mükelleflerden, yeni nesil ödeme kaydedici cihazlardan EFT-POS özellikli cihazları kullanmak zorunda olanların, kullanmakta oldukları EFT-POS özellikli yeni nesil ödeme kaydedici cihazlar bünyesinde banka POS’u da barındırdığından ayrıca bir POS cihazı almaları gerekmeyecektir. POS cihazı bulundurma yükümlülüğünü yerine getirmedikleri tespit edilenler hakkında Vergi Usul Kanununda öngörülen cezaların uygulanacağı belirtilmektedir.
Söz konusu Taslak Tebliğ ile mükellef ve sektör ayırımı yapılmadan bilanço esasına göre ve serbest meslek kazanç defteri tutan tüm mükelleflere POS cihazı bulundurma yükümlülüğü getirilmesi öngörülmektedir. Öncelikle kapsamın bu kadar geniş tutulmasını anlamak güçtür. Zira POS cihazı daha çok nihai tüketiciye mal ve hizmet satan işletmeler tarafından kullanılmaktadır. Şirketten şirkete (B2B) iş yapan mükelleflerin POS cihazı kullanması görülen bir uygulama değildir. Mali müşavir, avukat (kısmen) gibi meslekler de çoğunlukla kurumsal müşterilere hizmet vermektedir. Zaten bu mükellefler e-serbest meslek makbuzu düzenlemektedir. Dolayısıyla, bu meslek gruplarının iş yerinde POS cihazı bulundurmalarının kime nasıl bir fayda sağlayacağını anlamak güç. Bir de içinde yaşadığımız dönemde “gig ekonomisi” denen bir olgu bulunmaktadır. Serbest (freelance) çalışan bu kişiler serbest meslek erbabı olarak mükellefiyet tesis ettirmekte ve çoğunlukla proje bazlı çalışmaktadırlar. Bu kişilere POS cihazı bulundurma zorunluluğu getirmek çok anlamlı gözükmemektedir. Uç bir örnek olarak tek faaliyeti başka şirketlere iştirak etmek olan holding gibi şirketlerde POS ne işe yarayacaktır? Alınan kar payları karşılığında POS cihazından fiş mi kesilecektir? Özetle efatura, e-arşiv fatura, e-serbest meslek makbuzu uygulamalarının yaygınlaştığı bir ortamda bu kadar geniş kapsamlı bir yükümlülük getirmek çok da anlamlı gözükmemektedir. Bu arada, POS cihazlarının ücretsiz olmadığını, bankaların POS üzerinden yapılan satışlardan hatırı sayılır bir komisyon aldığını da hatırlatmak gerekir. Düzenleme ile kayıt dışı ekonomiyle mücadele hedefleniyorsa, zaten kayıt dışı çalışanların sırf POS cihazı bulundurma yükümlülüğü getirildi diye işlemlerini kayıt altına alacaklarını beklemek hayalcilik olur.
Yukarıda verdiğim örneklerde olduğu gibi POS cihazı kullanmasının beklenilmeyeceği mükelleflere böyle bir zorunluluk getirilmesinin ölçülü olmadığını ve hukuken sıkıntılı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, Tebliğ taslağında yasal dayanak olarak gösterilen VUK’un mükerrer 257. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendinin Maliye’ye bütün mükelleflere böyle bir zorunluluk getirme yetkisini de vermediğini değerlendiriyorum. Zira söz konusu madde, Maliye’ye mükelleflerin tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etmeleri konusunda yetki vermektedir. İdare, böyle bir düzenlemenin amacının ne olduğunu kamuoyuna tatminkar bir şekilde açıklayıp kapsamını revize etmelidir.
Sözün özü: Yetkisi olmayanın etkisi olmaz.
Kaynak:
[1]https://gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/user_upload/Tebligler/VergiUsul_Kanunu/546_vuk_genteb_ek.pdf