Riskli varlıkların, 2023 yılına güçlü bir başlangıç yaptığını görüyoruz. Enflasyon baskılarındaki zayıflamanın ve Çin’deki yeniden açılma temasının risk iştahındaki yükselişe destek olan ana konular olduğunu söyleyebiliriz. Hatırlanacağı üzere, beklentilerimize paralel yönde küresel hisse senetlerinde Ekim diplerinden etkili olan yükseliş hareketi ardından düzeltme eğilimi görülmüştü. Bu düzeltmenin ardından hisse senetlerinde tepki yükselişlerinin etkili olduğunu takip ediyoruz. Küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksi 3750 destek bölgesi üzerinde etkili olan tepki yükselişleri ile 4000 ana direncini test ediyor. Şahin içerikli FOMC tutanakları ise FED'in son açıklamalarına paralel yönde, daha uzun süreli yüksek faiz öngörüldüğüne, 2023'te faiz indirimi görülmediğine işaret ederek soru işaretlerine neden oldu. Ancak, işgücü piyasasında dinamiklerin değişmekte olduğuna dair sinyaller veren tarım dışı istihdam verisi ardından fiyat baskılarının zayıfladığına işaret ederek FED’in daha sınırlı faiz artış temasına destek olan ABD enflasyon verisinin tepki yükselişlerine destek oldu. Ayrıca bu hafta Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) Şubat ayında 50 baz puan faiz artırımı ardından, Mart ayında 25 baz puan ile faiz artışında yavaşlamaya gideceğine dair haberler de dikkat çekiyor.
Geçen hafta yavaşlama sinyalleri üreten Amerika TÜFE verisi, 1 Şubat FED toplantısı öncesinde piyasaların odak noktasındaydı. Fiyat baskılarının hafiflediğini gösteren ABD enflasyonu ardından Şubat ayında 25 baz puan, Mart ayında ise 25 baz puanlık bir artış olması muhtemel gözüküyor. Ancak FED’in, 1 Şubat’taki toplantısında faiz oranlarında zirveye işaret etme konusunda temkinli davranabileceği unutulmamalı.
Enflasyon verisi ardından, 2023 yılında oy hakkı bulunan Philadelphia FED Başkanı Patrick Harker, FED’in son dönemin en agresif sıkılaşma döngüsünün sonu yaklaşırken, önümüzdeki dönemde 25 baz puanlık faiz artışları yapması gerektiğini vurguladı. Richmond FED Başkanı Thomas Barkin ise enflasyonun hız kesmeye başladığını ve faizleri geçen yıl olduğu kadar agresif bir şekilde yükseltmek zorunda olmadıklarını söyledi. Enflasyon verisi ardından FED Başkanlarından daha sınırlı faiz artış sürecine yönelik mesajlar da gelmeye devam ederken, özellikle önümüzdeki dönemde resesyon görünümüne yönelik gelişmelerin önemli olacağını tekrar hatırlatmak istiyoruz.
Bu doğrultuda temelde makro görünüme baktığımızda küresel büyümenin zayıfladığı, enflasyonun ise yavaşladığına dair sinyaller var. Resesyon endişeleri öne çıkarken önümüzdeki dönemde açıklanacak verilerde enflasyonla birlikte büyümeye yönelik sinyallerin önemli olacağını düşünüyoruz. Enflasyon tarafına baktığımızda, Amerika TÜFE verisinde birçok sektörde enflasyon baskılarının azaldığına dair sinyaller var ve çekirdek fiyatlarda umut verici bir yavaşlama görülüyor. Büyüme tarafına baktığımızda ise resesyon riskleri hala canlı. PMI endeksleri küresel büyümedeki yavaşlamayı teyit etti. Özellikle talepteki bozulma ile birlikte önümüzdeki döneme yönelik soru işaretleri korunuyor. Amerika’da hem büyüme hem de enflasyon hız kaybediyor. Tüketici harcamaları zayıflıyor ve inşaat sektöründe de faizlerdeki yükselişle birlikte zayıflama sinyalleri mevcut.
Küresel merkez bankaları ise daha sınırlı faiz artış sinyalleri veriyor ancak şahin duruşlarını şimdilik korumaya devam ediyor. FED Başkanı Jerome Powell, son açıklamalarında azalan fiyat baskıları ve istihdam kaybı endişelerine rağmen merkez bankasının enflasyonu düşürme mücadelesinden geri adım atmayacağını, ücretlerin yüksek seviyelerini koruduğunu ve 2023 yılında faiz indirimi planlanmadığı mesajını yinelemişti. Kısacası, önümüzdeki dönemde zayıf yönde işaretler üretebilecek makro verilerin resesyon endişelerine destek olacağını ve riskli varlıklar açısından belirleyici olacağını hatırlatmak istiyoruz. Amerika’da son açıklanan hem imalat hem de hizmet ISM endekslerindeki zayıf sinyallerin önemli olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca ABD’de bilanço sezonu başladı ve özellikle başta bankacılık sektörü olmak üzere şirketlerden gelecek sinyaller, önümüzdeki döneme yönelik beklentiler de riskli varlıklar açısından önemli olabilir. Ayrıca geçen hafta Dünya Bankası’nın küresel büyüme tahminlerini düşürürken, resesyona dair uyarıları da önemliydi.
Piyasa yapısına bakacak olursak, zirve seviyelerden geri çekilen dolar endeksinde ve tepe sinyalleri üreten tahvil faizlerinde aşağı baskının etkili olduğunu, S&P500 endeksinde ise, tepki yükselişlerinin etkili olduğunu takip ediyoruz. 3750 destek bölgesi üzerinde etkili olan tepki yükselişleri ile 4000 ana direncini test eden küresel risk barometresi olarak da izlediğimiz S&P500 endeksinde bu bölgenin aşılıp aşılmayacağı önümüzdeki dönemde riskli varlıklar açısından önemli olacağını belirtelim. S&P500 endeksinde 4000-4050 bölgesinin aşılması durumunda 4100-4150 bandı hedeflenebilir, devamında ise 4200 ve 4300 bölgesi öne çıkabilir. Ancak en son yayınladığımız 2023 strateji raporumuzda vurguladığımız üzere, 2023 yılının birinci çeyreğinde riskli varlıkların satış baskısı altında kalacağını ve yükselişlerin satış fırsatı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. S&P500 endeksinde olası bir aşağı harekette ise ilk etapta 3900 devamında 3750 destek bölgesi öne çıkıyor. 3750 bölgesinin kırılması durumunda ilk olarak 3,690 destek bölgesi ve devamında 3,650 hedeflenebilir. Tepe sinyalleri üreten ABD 10 yıllıklarda yüzde 3.40 bölgesi, dolar endeksinde ise 102 bölgesi ilk önemli eşikler olarak öne çıkıyor.
Büyük resimde ise; Taktiksel Esneklik & Seçici Yaklaşım başlıklı 2023 strateji raporumuzda vurguladığımız üzere, birinci çeyrekte riskten kaçış fiyatlamasıyla birlikte hisse senedi, gelişmekte olan ülke bonoları ve emtia gibi riskli varlıkların değer kaybetmesini, S&P500 endeksinde yeni diplerin görülebileceğini, doların ve ABD bono fiyatlarının yükselmesini bekliyoruz. Bu düşüşle birlikte FED'in para politikasında dönüşe geçeceğini bekliyoruz. Birinci çeyrekte piyasalarda beklediğimiz dip ve FED’in politika dönüşü ardından ise dolardan riskli varlıklara geçme zamanının geleceğini düşünüyoruz. Özellikle gelişmekte olan ülke varlıkları, emtia (özellikle bakır), değerli metaller ve yüksek getirili bonoların öne çıkacağını düşünüyoruz.