Türkiye, uzun süredir Osman Kavala hakkındaki AİHM kararının uygulanmaması nedeniyle sıkıntıda; AİHM’in Osman Kavala hakkında verdiği “derhal tahliye kararı” Türk yargısı tarafından “allem kellem” bir tavırla uygulanmayınca, devreye Avrupa Konseyi girmiş, Türkiye’nin üyeliğinin sonlandırılmasına kadar varabilecek bir “insan hakkı ihlal incelemesi” başlamıştı.
Burada hemen, Avrupa Konseyi ile Avrupa Birliği’ni birbirine karıştıranlar için küçük bir not koymakta fayda var; Türkiye’nin resmen yetkisini tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Konseyi’nin çatısı altında faaliyet gösteriyor. Türkiye de Avrupa Konseyi’nin kurucu üyelerinden biri.
Üstelik Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarını kendi hukuk sisteminin üstünde tutacağına ilişkin bir hükmü de Anayasası’na yerleştirmiş durumda. Yani AİHM’in kararları, Türkiye’deki tüm mahkemelerin kararlarından daha üstün ve bağlayıcı nitelikte.
HÜKÜM VERİLDİ; AİHM’İN “DERHAL TAHLİYE” KARARI NASIL ETKİLENECEK?
Bu genel girişten sonra, özelde AİHM’in Kavala hakkında aldığı karara ve bunun Türkiye’ye yönelik hem hukuksal, hem de siyasal sonuçlarının ne olabileceğine bakmak gerekiyor.
Kavala’nın uluslararası yargı süreci, AİHM’in başvurusunu kabul ederek, dava dosyasını incelemesi ile başladı. AİHM kararını “derhal tahliye” yönünde kullandı. Türk mahkemeleri ise bu kararı uygulamayınca, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye hakkında, üyeliğin bile sonlanmasına varabilecek “ihlal prosedürünü” başlattı.
Ancak AİHM “derhal tahliye” kararını verdiği tarihte Kavala “hükümlü” değil, “tutuklu” statüsündeydi. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu hafta verdiği “ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezası” kararı ile Kavala’nın “statüsü” değişmiş, hakkında resmen “hüküm” verilmiş oldu.
Türkiye’de özellikle AK Parti hükümetine yakın duran hukukçular, Kavala hakkındaki AİHM kararının “tutukluluk süreci” üzerinden verildiği, şimdi hüküm giymesi ile AİHM kararının “geçersiz hale geleceği” yönünde yorum yapmaya başladılar.
Ancak uluslararası hukuk uzmanları bunun tam tersini söylüyor, buna da gerekçe olarak AİHM’in Kavala kararını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. Maddesine dayandırmasını gösteriyorlar.
YARGILAMANIN ARDINDAKİ “SİYASİ” NEDEN…
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlanması” başlığını taşıyan 18. Maddesi aynen şöyle; “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz.”
AİHM’de yargıçlık da yapmış olan Rıza Türkmen T-24’te Şubat ayında yayınlanan yazısında 18. Madde ihlalini şöyle yorumluyor;
“18. Madde, devletin Sözleşme’yi, Sözleşme’de yazılı olmayan, hukuka aykırı amaçlarla kullanmasını, siyasal amaçlarına alet etmesini yasaklıyor. Bu maddeden ihlal çok ağır nitelikte. O nedenle ihlalin derhal durdurulması gerekli görülüyor.”
Türmen’e göre AİHM’in Kavala kararının uygulanması “İhlale son verilmesi yani tutukluğun sona erdirilmesi ve eski halin, yani tutuklama öncesi halin iadesi demek” anlamına geliyor. “Eski halin iadesi” ise, Kavala hakkında yapılan tüm suçlamaların kaldırılması ve kayıttan düşürülmesi gerekliliğini içeriyor.
Bu açıdan bakınca AİHM gözünde Kavala’nın yargılanması “olmaması gereken bir adli süreç”. Dolayısıyla da “olmaması gereken bir adli” süreçte verilen “hükmün” de geçerli olması söz konusu değil.
CEZA “CASUSLUKTAN” VERİLMEDİ
Mahkemenin Kavala hakkında “hapis cezası” verdiği suçlama da ayrıca önemli. AİHM, “derhal tahliye” kararını Kavala’nın Gezi olaylarındaki rolü nedeniyle yapılan suçlamalar için vermişti. Türkiye’deki ilgili mahkeme de bu konuda AİHM kararına uymuş, Kavala’yı tahliye edip, “casusluk” gibi yeni bir suçlamayla tutukluluğunun devamını sağlamıştı.
Bu hafta görülen ve hükmün açıklandığı davada, Kavala’nın halihazırda tutuklu bulunduğu “casusluk” suçlamasından hakkında beraat kararı verildi. Kavala, ömür boyu hapis cezasına ise, tutuksuz yargılanmasına karar verilmiş olan “hükümeti devirmeye çalışmak” suçundan dolayı çarptırıldı.
Yani tam da AİHM’in “18. Madde ihlal edilmiş” dediği suçlamadan dolayı ömür boyu hapis cezası almış oldu Kavala.
AİHM’İN YENİ KARARI BEKLENİYOR
Türkiye aleyhine “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal” prosedürünü işleten Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi zaten, Türk hükümetinin yaptığı savunma ve itirazlar çerçevesinde Şubat ayında topu yeniden AİHM’e atmıştı. Bakanlar Komitesi AİHM’den, Türkiye’nin Kavala hakkındaki AİHM kararını “uygulayıp uygulamadığı” yönünde bir karar/görüş bildirmesini istemişti.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda, AİHM’in Kavala hakkında bu hafta Ağır Ceza mahkemesi tarafından verilmiş olan hükmü tanımayacağını da tahmin etmek zor değil. Bu çerçevede Türkiye aleyhine Avrupa Konseyi tarafından başlatılmış olan “ihlal prosedürünün” de devam etmesini beklemek mümkün.
Türkiye açısından ne büyük ayıp…