Mağdurlar, pazarlıklar, seçim...

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Yakın dönem dünya tarihi üç unsur üzerine kurulu; mağduriyet, pazarlık ve seçim.

Uluslararası meselelerde bu unsurlar mevcut ve siyasetçiler tarafından tepe tepe kullanılıyor.

Gazze'de mesela; Soykırıma varan askeri operasyonlar nedeniyle hem dışarıda, hem de ülke içinde zora düşen İsrail'in aşırı sağcı hükümeti, mağdurlar üzerinden pazarlığı "fantastik" denebilecek yerlere taşımaya kararlı.

GAZZE AÇIKLARINA "YAPAY ADA" TEKLİFİ

İsrail Dışişleri Bakanı Katz Brüksel'de AB ülkelerinden meslektaşları ile yaptığı toplantıda, Gazze açıklarına "yapay bir ada" oluşturulması önerisini masaya koydu. Öneri, uluslararası finansmanla yapılacak, 5 milyar dolara malolacağı hesaplanan yapay adanın Gazze'ye Akdeniz üzerinden gelecek malların güvenlik kontrolü için kullanılmasını içeriyor. Öneriye göre, yaklaşık 4.5 kilometrelik bir köprüyle anakaraya bağlanacak olan 534 hektarlık yapay adanın güvenlik ve kontrolü de İsrail'de olacak.

Pazarlığı "yapay ada" üzerinden açmak iyi taktik elbette İsrail açısından; Böylesine "fantastik" bir teklif önlerine gelince, AB bakanlarının ateşkesi, ölen Filistinliler'i konuşmasının önü bir anda kesilmiş oldu. O kadar ki, AB yetkilileri bile İsrailli Bakan'la toplantıyı "tam bir zaman kaybı" olarak nitelendi.

YA TRUMP GERİ DÖNERSE

İşin en acı tarafı, bugün "fantastik" gibi görünen bu önerilerin, ABD'de Kasım ayındaki Başkanlık seçimlerinin ardından "gerçeğe" dönüşme olasılığı;

ABD'de Cumhuriyetçi partinin Başkan adaylığı ön seçimlerinde Donald Trump tüm rakiplerini ezip geçiyor. Hakkındaki "cinsel saldırı" suçundan, "vatan hainliğine" varabilecek yelpazede açılan çok sayıda yerel ya da federal davadan kurtulabilirse, Trump'ın adaylığı kesin gibi. Açılan davaların da "mağduriyet" etkisi elbette yadsınamaz oranda. Trump'ın yeniden Başkan olmasının ise, İsrail hükümetini iyiden iyiye rahatlatacağı hesaplanıyor daha şimdiden.

İSVEÇ'İN NATO ÜYELİĞİ

Bir başka "pazarlık" hikayesi İsveç'in NATO üyeliği üzerinden yürüyor uluslararası alanda; ABD'de Biden yönetiminin "Türkiye'ye F-16 satışı gerçekleşecek" sözüne karşılık, TBMM bu hafta İsveç'in NATO üyeliğini onayladı. Meclis'te oylamaya sadece 346 vekilin katılması, 287'sinin de İsveç'in NATO üyeliğine "evet" oyu vermesi manidar. Onaylayan vekil sayısı, 600 sandalyelik TBMM'de basit çoğunluğun bile altında.

Oylamada siyasi partilerin tutumları da incelemeye değer;

ABD'ye, Gazze'de İsrail'in vahşi operasyonlarına destek vermekten, Suriye'nin kuzeydoğusundaki PKK terör örgütü ilişkili PYD-YPG'nin hamisi olmaya kadar pek çok konuda kamuoyu önünde hamasi nutuklarla suçlayan AK Parti ve MHP, Washington'un en büyük "önceliği" olan İsveç'in NATO üyeliğine "evet" oyu kullandılar. AK Parti ve MHP'li siyasetçilerin konuşmalarında, terör örgütü PKK'yla, dolayısıyla PYD-YPG'yle ilişkili olmakla suçladığı DEM Parti ise, "hayır" oyu verdi.

TBMM onayı için "pazarlık" unsurunun sadece F-16'lar mı olduğunu, Mart seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beyaz Saray'da "ağırlanıp, ağırlanmayacağı" da ortaya koyacak elbette.

ORBAN'IN TAVRI VE ABD'NİN HAMLESİ

TBMM'nin bu kararırın ardından İsveç'in NATO üyeliğini parlamentosundan geçirmemiş tek NATO ülkesi olan Macaristan'ın Başbakanı Viktor Orban ise, "pazarlık" derdine düştü.

Orban pazarlığa başlamak için İsveçli mevkidaşına resmi bir mektup yazarak, "Budapeşte'te özel bir görüşme" daveti gönderirken, yanıt dolaylı yoldan ABD'den geldi.

ABD'nin Budapeşte'deki Büyükelçisi David Pressman, Macaristan'ın AB'den aldığı fonlarla inşa ettiği "gölgelikli orman yürüyüş yolu"na giderek, oradan fotoğraflar paylaştı. Ve ortaya çıktı ki, ortada ne "orman" var, ne "gölgelik"; AB fonlarını "büyük proje" adı altında, tahtadan derme çatma, üstelik yarım kalmış bir patikaya harcamış Orban hükümeti.

Al sana pazarlık...

Tüm yazılarını göster