Tarımda Türkiye'nin sahip olduğu büyük potansiyelin pandemi sürecinde nasıl zenginliğe dönüştüğünü, Avrupa'da yapılamayan üretimin Türkiye'deki çiftçiler tarafından nasıl gerçekleştirildiğini dün yazdık.
İspanya, İtalya, Yunanistan, Mısır ve daha birçok ülkede üretime dair sorun yaşandığında Türkiye'nin devreye girerek o açığı kapatabilecek güce sahip olduğunun örneklerini gördük. Ancak, sadece açığı kapatmak veya diğer ülkelerin yarattığı boşluktan yararlanarak bir yere varılamaz. Dönemsel olarak elde edilen bu başarıların kalıcı olması için sadece tarla boyutunu, yüksek girdi maliyetlerini, fiyatları değil, lojistik, pazarlama, markalaşma ve daha birçok yönüyle tarımın ele alınması gerekiyor.
Özellikle son dönemde lojistik konusunda çok büyük sorunlar yaşanıyor. Sadece tarım ve gıdada değil genel anlamda ihracatta sorunlar var. Fakat tarım ve gıdadaki sorunun boyutları çok daha büyük. Çünkü bu ürünlerin hasat dönemi, hasattan sonra ürünün tüketiciye ulaştırılması hep zamanla yarış içerisinde yapılıyor. Bir günlük aksama ürün heba olmasına neden olabiliyor.
Yurtiçinde üretim alanları tüketim merkezlerinden uzaklaştıkça lojistik maliyeti artıyor. Bugün köprü ve otoyol fiyatları bile tükettiğimiz tarım ve gıda ürünleri üzerine önemli bir maliyet bindiriyor. Otoyollardan veya köprülerden geçmesek bile dolaylı bir para ödüyoruz. Yetmiyor yediğimiz içtiğimiz gıdalar üzerinden ayrıca bir ödeme yapıyoruz.
Asıl büyük sorun ihracatta yaşanıyor. Konteyner bulunamıyor, Avrupa'nın belli başlı limanlarına konteyner gemileri gidemiyor. Kiralar, her geçen gün ciddi oranda artıyor. Yaş meyve ve sebzede özellikle zamanla yarışılıyor. Bu nedenle uçak kargo önemli. Türk Hava Yolları bu konuda önemli başarılar da elde etti. Ancak tek başına yeterli olmuyor.
Lojistik denilince en önemlisi liman. Ürününüzü deniz yoluyla taşıyacağınız limanlar. Türkiye, bugün Avrupa'nın en önemli 5 limanına doğru dürüst giremiyor. Bu konuları yakından takip eden, genç kuşağın başarılı ihracatçılarından Cemil Gökçen, İzmir Ticaret Odası Gıda İmalat Meslek Komitesi Başkanı. Cemil Gökçen, olmazsa olmaz 5 liman sayıyor; Felixstove (İngiltere), Antwerp (Belçika), Rotterdam (Hollanda), Hamburg ve Bremerhaven (Almanya).
Bu limanların önemini ve Türkiye'nin neler yapması gerektiğini Cemil Gökçen şu sözlerle anlatıyor: "Bu limanlar sadece bulundukları ülke için değil, serbest dolaşım olması nedeniyle tüm Avrupa Birliği için ithalat kapılarıdır. Örneğin; limanı olmayan Avusturya malını isterse Almanya isterse Hollanda üzerinden çeker. Kuzey Fransa, Belçika üzerinden çeker. Ya da Almanya’nın batısında olan bir ithalatçı, malını Almanya limanları üzerinden değil, Hollanda ya da Belçika limanları üzerinden ithal edebilir.
Ayrıca, sadece bu limanlarda büyük demiryolu ağları bulunur. Avrupa'nın en ücra köşelerine bile bu limanlardan kolayca ve Türkiye'den tır ile göndermekten çok daha uyguna konteyner gönderilebilir. Türkiye sadece kendine ait konteyner filosu yapmamalı buna ek olarak Avrupa Birliği içinde de tren yolu taşıması yapan firmalar ile anlaşıp, kendi mallarını gönderebilmelidir. Eğer Antalya’dan tropikal meyve gönderilecek ise, Antalya limanına gelen giden gemilerin sayısı arttırılmalı ve mallar Mersin ya da İzmir'e gönderilmek zorunda bırakılmamalıdır."
İhracatta sadece üretmenin yeterli olmadığını, ürünü istenilen tarihte, uygun nakliye fiyatı ve sağlıklı bir biçimde de alıcıya teslim etmenin önemine dikkat çeken Cemil Gökçen dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıralıyor:
1- Bu tüm ürünler için geçerli, ancak tarım ve gıda ürünlerinin nakliyeleri daha fazla önem arz ediyor. Çünkü tarım ve gıda ürünlerinin kullanım tarihlerinin, gıda dışı ürünlere göre kısa olması; yaş meyve sebzenin son tüketim tarihi maksimum 15 gün.
2- Gıda ürünlerinin taşımasının hassas, ısı kontrollü, temiz, gıdaya uygun konteynerlerde olması gerekiyor. Donuk ürünler -18 derece, taze meyve ve sebze ve bazı kuru meyveler dönemine göre + 4 derece, diğerleri oda sıcaklığında, ama temiz konteynerlerde taşınmalı.
3- Konteyner içindeki malın çok da pahalı olmaması; 1 tır beyaz eşya, 1 tır mobilya vb. ürünler belki 40-50 bin doların üzerinde olduğu için nakliye 3 bin dolar bile olsa yüzde 10 maliyet eklemiyor. Ama bir konteyner gıda ürünü ortalama 15- 20 bin dolar arası ve 3 bin dolar olan navlun, maliyetleri ciddi olarak arttırıyor.
4- Son dönemde küresel bir konteyner krizi var. Navlun dediğimiz konteyner taşıma fiyatları çok arttı. Türkiye'nin en çok tarımsal ihracat yaptığı Batı Avrupa limanlarına bir kaç ay önce 500 Euro ile 500 Sterlin arasında konteyner fiyatı verilirken, şimdi bu rakamlar 2 bin Euro, 2 bin Sterlin oldu. Bunun yanında boş ve temiz konteyner bulmak da çok zor. Malınızı göndermek için 3 ile 5 hafta sonrasındaki gemiye sıraya girmeniz lazım.
5- Süveyş Kanalı'ndaki tıkanma ve İstanbul Ambarlı limanında gemi kazası bu taşımalara daha da kötü etki yapacaktır. Türkiye'nin bu konularda yapacak bir şeyi yok.
6- Küresel gemi taşıyıcılarına baktığımızda MSC, Maersk, Hapag, Hamburg Süd, Cosco, ZIM vb. bunlar hep yabancı firmalar ve Türkiye'de muhatap bulmak bile imkansız. Çoğu e-mail ile iletişim kuruyor. İhracatçı siparişleri teslim edemiyor, malının da parasını alamıyor vb. ciddi sıkıntı var.
7- Bu sorunu aşmanın bir yöntemi var. Türkiye, nasıl havayollarında eksiği, hatası, noksanı ile Türk Hava Yolları ile bir başarı sağladı ise, benzerini de Arkas ve Turkon ile yapabilir. Bu 2 firma da Türk. Hatta Arkas’ın gemileri bile Türk bandırallı, Turkon yabancı bandıra. Ancak Arkas Akdeniz içine yoğunlaşmış ve sadece Hamburg limanına 1 adet seferi var, çoğu kişi de bilmez. Turkon ise Akdeniz limanları ile Kuzey Amerika’da aktif, Batı Avrupa’da çok az seferi var. Bu 2 firmaya destek verilebilir ise, ihracatçı en azından yabancı gemi firmalarının boyunduruğundan biraz olsun çıkar ve malını zamanında ve uygun navlun ödeyerek ihraç eder.
Özetle, tarım ve gıdada Türkiye'nin sahip olduğu potansiyelinin değerlendirilmesi için üretimin, ihracatın önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Çiftçinin en büyük sorunu olan yüksek girdi maliyetleri mutlaka ucuzlatılmalı ve çiftçinin para kazanması sağlanmalı. Üretilen ürünün ihracatı için lojistik ile ilgili sorunlar çözülmeli. En basitinden, gıda komitesi varken yine aynı kurumlardan oluşan fiyat istikrar komitesi kurmak yerine lojistik sorunlarını çözecek bir yapı kurulmalı.
Dondurulmuş Gıda Sanayi Derneği Başkanı Murat Bayazit, tarımda işin en önemli boyutlarından birisinin lojistik olduğuna dikkat çekerek bu konuda demiryollarının devreye girmesi gerektiğini söylüyor.
Lojistikte artan fiyatlara dikkat çeken Bayazit şu bilgileri verdi: "Maliyetler çok yüksek ama bunu bir yana bıraktık, konteyner bulmak zor. Türkiye'den Avrupa limanlarına konteyner göndermek çok büyük sorun. Bulamıyoruz, yok. Bu nedenle mutlaka tren hattı ile reefer (soğutuculu) konteyner taşımacılığı yapmamız gerekiyor. Bu çok büyük kolaylık sağlayacaktır. Geçen sene Trakya'dan İtalya'ya denemeler yaptık, başarılı da oldu. Treni mutlaka devreye almamız gerekiyor. Çilekte sezon başlıyor. Kiraz, incir ve diğer ürünlerde artık konteynerdan dolayı gol yememeliyiz. Türk Hava Yolları (Turkish Kargo) denizaşırı ülkelere iyi çalışıyor. Avrupa için de treni devreye sokmak şart. Çin'in kuşak yol projesi önemli. Bizim bu rüzgârdan iyi yararlanmamız gerekir."