Naci İris
Elektrik Yüksek Müh. & İşletme Bilim Uzmanı
Zaman zaman bazı sosyal mecralarda lityum arzının yetersiz olacağı ve elektrikli araçların ihtiyacını karşılayamayacağı konusunda muhtelif iddialar bulunuyor. Bu tür haberler lityum tedarikine dair endişelerin oluşmasına sebep oluyor ve elektrikli araç alma düşüncesi olanlara negatif etki yapıyor. Bu iddialarda bulunanların tek argümanı lityum madeninin yetersiz kalacağı fikri değil. Personel sıkıntısı, enflasyon, maden ruhsatlarındaki sorunlar, lityum üreticilerinin elektrikli araç üreticilerinin ihtiyacını karşılayacak metali tedarik etme kapasitelerini engelleyebileceği de pompalanıyor ne yazık ki. Benzer iddiaların geçmişte hububat, petrol, doğalgaz gibi gıda ve enerji kaynaklarının kalemleriyle de gündeme geldiğini hatırlatalım.
Önceki yazılarımızda değindiğimiz çevreci ve yeşil enerji kavramlarıyla güçlendirilen elektrikli araçların Avrupa Birliği ve bilhassa Amerika Birleşik Devletleri tarafından kötülendiğine şahit olduk. En çok da lityumun çıkarılmasında yoğun su kullanımı ve çevresel ayak izinin diğer yönleri nedeniyle ciddi eleştirilere uğruyor. Aslında temel sorunun elektrikli araç sektöründeki gerekli temel metallerin büyükçe bir kısmının (3/4 – 4/5 bandında) Çin’de bulunması olduğunu ve bu piyasanın Çin’in eline geçecek olmasından duydukları endişelerle modern dünyanın yatırımcılarının elektrikli araç yatırım süreçlerini çeşitli gerekçelerle ertelediğine şahit oluyoruz.
Aslında elektrikli araçlara küresel yatırımlar yapıldığında ne batarya temininde, ne de diğer endişe oluşturulan konularda bir sorun yaşanmayacağı görülecek.
Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri elektrikli araçlara yatırımını öteledikçe Çin’in ham madde kontrolünü eline almasını sağladığı gibi ucuz batarya üretiminde liderliği elinde tutmasına sebep oluyor. Çin batarya üretiminde açık ara önde olduğu gibi Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri şirketlerine batarya ürettiriyor.
Zaman zaman bazı teorisyenler Çin’in kendi ülkesi dışındaki elektrikli araç üreticilerine batarya temini yapmaması durumunu dile getiriyorlar. Bu konuda aslında bu teoriyi güçlendirecek hiçbir gerekçe yok.
Amerikalıların yakın zamanda ekonomik olarak Çin’in gerisine düşecek olması korkusu tüm ülkeyi sarmış durumda. Elektrikli araçlar da bu işin son perdesi.
Amerika Birleşik Devletleri ciddi anlamda stratejik hareket ediyor. Muhtelif Güneydoğu Asya ve Afrika ülkeleriyle iş birliği geliştirerek elektrikli araç için gerekli metallerin teminini ve geliştirilmesini sağlamaya çalışıyor. Bu ülkeler arasında Orta Afrika’daki Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Filipinler gibi ekonomik düzeyi düşük ülkeler olduğu gibi Avusturalya ile Endonezya gibi ülkeler de bulunuyor. Bu ülkelerde kobalt ve nikelin yanı sıra elektrikli araç sektörünün en çok ihtiyaç duyduğu lityum da bulunuyor. Bu sayede Çin’e bağımlılığı azaltarak sektör liderliğini sona erdirmeye çalışıyor.
Bu arada, sodyum iyon teknolojisi, lityuma göre sodyumun düşük maliyeti ve doğada çok bulunması nedeniyle uzun süredir batarya kullanımı için çalışmalar sürdürülüyor. Sodyum, yerkabuğunda en bol bulunan elementlerden biri ve sodyum klorür (sofra tuzu) üzerinde elektroliz yapılarak rahatlıkla elde edilebilir.
Sodyum iyon bataryalar, lityum iyon cihazlara benzer bir çalışma prensibine sahiptir. Her ikisinde de iyon, elektronları bırakarak veya emerek anot ve katot arasında hareket eder. Lityum bu anlamda daha iyi bir performans gösterse de ikame ürün olarak sodyum her geçen gün batarya üretiminde kullanılabilir hale geliyor.
Lityum ile ilgili şu son tespiti yapıp konuyu noktalayalım: Üretilmiş lityum iyon bataryalar ekonomik ömrünü doldurunca bir atık olmuyor. Batarya, işleme tabi tutulup lityumu ayrıştırılarak yeni bir batarya üretiminde kullanılabiliyor.
Demem o ki, hiçbir güç elektrikli araçların yaygınlaştırılmasını engelleyemeyecek.