Likidite obezitesi

Dünya genelinde finansal piyasaların büyümesinin ve varlık fiyatlarındaki artışın temelinde yatan önemli faktörlerden biri likidite artışı. Bir ekonomi büyüdükçe para arzının da artması beklenir. Ancak para arzının büyüme hızı ekonominin durumuna göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin durgun bir ekonomiyi canlandırmak için kimi zaman para arzının doğal seyrinin üzerinde artışlar yapılabilir. Ya da belirli bir büyüme hızını korumak, yavaşlamayı engellemek için.

Son 25 yılda dünya ekonomisinin ve piyasaların performansına, giderek artan bir likidite eşlik ediyor. Alan Greenspan’ın FED Başkanlığı döneminde başlayan bu eğilim, 2008 küresel krizi sürecinde Ben Bernanke ve ardından Janet Yellen ile devam ettirildi. ABD öncülüğündeki bu bol likidite politikasına Avrupa ve İngiltere Merkez Bankaları da eşlik ederken, bol bol sermaye girişi alan gelişmekte olan ülkeler, durumdan hiç de şikayetçi olmadılar.

2019’da parasal genişlemenin tersine döneceğine yönelik işaretler piyasaların güneşli havasını tehdit etmeye başlayınca, pek çok gösterge bozulmaya, borsa endeksleri gerilemeye, gelişmekte olan ülkelerin paraları değer kaybetmeye başladı. Eylül ayında FED’in “tamam sorun yok, bol likit ile devam ediyoruz” mesajından sonra tekrar başlayan genişleme döngüsü başta ABD olmak üzere dünya genelinde borsaların zirve koşusunu tetikledi. Son aylarda her şey iyi gitti. Varlık fiyatları yükselirken, borsa endeksleri yeni rekorlar kırdı.

Son yıllardaki durum bir likidite obezitesiydi. Piyasalar yükseliş için reel ekonomik verilerden çok yeni para girişi ile beslenen, bu olmayınca da feveran eden, kıyameti koparan bir yapıya dönüştü. Yaklaşık 5 ay süren son yükselişten sonrasını şimdi hepimiz izliyoruz. Küresel medya tarafından beslenen panik havası eşliğinde borsalarda yüzde 30’u aşan bir gerileme, petrolde yüzde 50’ya yakın düşüş yaşandı. Acaba, bu yeni normalini bulmak isteyen bir arayış mı; yoksa salgını bahane edip yeni bir likidite bombası koparma çabası mı; göreceğiz.

Salgın, Çin dışına çıkıp Avrupa’da yayıldıkça, piyasa tepkisi de sertleşmeye başladı. Özellikle son on günde ise tepkinin dozu ile reel ekonomik gerçeklik arasındaki bağ koptu.

Bu tepkiyi dengelemek ve panik havasını dağıtmak için büyük merkez bankalarının faiz indirmeye ve likiditeyi artırmaya başladığını gördük. Son olarak FED, 1.5 trilyon dolar likidite desteği vereceğini açıkladı ki; bu piyasa tarafından talep edilen bir destekti. Ardından Avrupa Merkez Bankasının kararı ve Trump’ın Cuma gecesi yaptığı açıklama çakılmayı şimdilik durdurdu.

Bundan sonra, iki şey gerekiyor. Birincisi diğer bankalar tarafında da para arzının artırılması; ikincisi, bankacılık sistemine girecek olan bu paranın şirketlere ve bireylere transferinin kolaylaştırılması. Satışları azalan ve nakit akışları zora düşen şirketlerin yaşamaya devam etmesine; işini kaybeden/kaybedecek çalışanların da desteklenmesine ihtiyaç var. Bu haftanın veri gündemi şöyle:

YURT İÇİ
Perşembe 14.00'te PPK Faiz kararı
Cuma 10.00'da 2019 yılı işgücü istatistikleri
Cuma 10.00'da Şubat ayında kurulan ve kapanan şirketler

YURT DIŞI
Salı 13.00'te Euro Bölgesi ZEW Araştırması
Çarşamba 21.00'de FED faiz kararı
Perşembe: Japonya ve İsviçre Merkez Bankaları faiz kararı

Tüm yazılarını göster