Türkiye’nin güncel dünyanın bir parçası olmadığını her gün yeni örnekleriyle görmek, hayal kırıklığı, öfke, çaresizlik, bıkkınlıktan oluşan duygu fırtınası yaratsa da nasıl oluyorsa, “dur daha bitmedi” diye ayağa kalkıyorum. Güncel dünyanın parçası olmayan ve yarından hızla uzaklaşan Türkiye resmini tepeden tırnağa değiştirmeliyiz. Tabii ki her işin başı eğitim ama bazıları için çok geç, aynen iklim krizinde ulaştığımız “çok geç” noktası gibi.
Glasgow COP 26’nın iki haftalık maratonu sonlandı. Ne doğurdu diyecek olursanız, az diyenler var, hiç diyenler var çok diyenler de var… Nereden bakarsanız. Bütün dünya oradaydı, Çin ve Rus liderlerin yokluğu konuşuldu, bizim varlığımız ve yokluğumuz ise bir tek sizi beni üzdü. Türlü yaratıcı nedenle orada olamadık ama yerel kamuoyuna iklim krizi ve sonuçlarıyla ilgili farkındalık niye yapılmadı... İktidarın işine gelmiyor, muhalefet neredeydi?
Glasgow’u yere göğe koyacak olmasam da anımsadığım birkaç kareyi görmezden gelemem; aktarmak isterim. Dünyayı görece en fazla kirletenlerden Hindistan’ın show’u bir tanesi. Liderler zirvesinde Narendra Modi’nin kollarını, ABD Başkanı Joe Biden ile BM Genel sekreterinin omuzlarına atıp kulaklarına bir şeyler fısıldadığı imajı uzun süre unutulmaz. Dünyayı kurtaracakmış gibi açıklanan Hindistan ülke taahhüdü vasat, iletişimi ise on numara beş yıldızdı.
Asıl taçlandırmak istediğim, toplamda 8 dakikalık konuşmasıyla 95 yaşındaki Sir David Attenborough… Yayıncı, doğa bilimci fikir insanı, yaşından dolayı kürsüye en az bir eliyle tutunarak konuşmasını gerçekleştirdi. O kadar çok asıldı ki, acaba düşer mi diye endişelendim. Konuşmacı olmak isteyenlere, siyasete atılacaklara, gençlere yaşlılara ve tabii ki, tüm liderlere örnek bir konuşmaydı. Özenli çalışmanın eseri olan konuşmasına, ekrana yansıyan güçlü video ve müzikle senkron başlayıp bitirdi. Hayran kaldım. Mesajları kuvvetliydi. Kibirden uzak, bilge tavır, bilgiyle donatılmış akış, anlaşılır metin, ayrıştırmayan tutum… Özetle biz resmi ve gayrı resmi liderlerden ne görmüyorsak o, vardı!
ABD eski başkanlarından Barack Obama’nın, resmi icraatında ratingleri vasat kişisel rating’i her daim yüksek; Glasgow COP 26 ikinci haftasını renklendiren tek kişi oldu. İşiniz bittiğinde de gündemde ve popüler kalmasını bilmeyenler için önemli bir örnek. Hiç de yüksünmeyerek dünkü şaşaalı protokol ile bugünkü farkı tiye aldı. Anlaşılan güvenlik sarmalı da endişesi de normaldi. Konuşması dünyayı kurtaracak nitelikte miydi, sorunun yanıtı; The Independent gazetesinin “The West Wing dizisinin bir bölümünü izliyormuşum gibi” diyecek kadar acımasız yorumunda gizli. Yeni bir şey söylemese de Obama yarının nabzını tuttu, gençlere seslendi.
Kıssadan hisse diyerek “henüz her şey bitmedi” enerjisiyle, havanda su döven iktidar - muhalefet üyelerinin hepsine ve gelecek seçimler için avucunu ovalayan tüm sosyal ve siyasal şahsiyetlere çalışacakları konular verelim mi?… Aşağıdaki temalarda giriş gelişme sonuç yapısına uyarak, neden-niçin-nerede-nasıl-kime konuştuğunuzu bilerek, öncesinde araştırma yaparak ve mantıklı-mukayeseli çözüm odaklı pozitif hitabet bekliyoruz sizden. Birbirinize atıp tutarak, söverek ya da överek konuşmanız bizi etkilemiyor. Ağzınızın içine bakan sözde gazetecilerin yazdıklarını okuyan da yok. Başlangıç olarak eteğinizdeki konuları silin unutun… gelecekteki konulara odaklanın söylediklerinize önce kendiniz inanacak kadar bilgi birikimine kavuşun.
İşte konuşma konularınız;
- Sağı solu, kadını erkeği, genci yaşlısı ya da zengini fakiri birbirinden ayırmayan tek konu iklim krizi. Ne kadar biliyorsunuz ne yapacaksınız? Küresel ısınmanın en fazla etkileyeceği ülkelerden biriyiz. Nedenlerini çalışıp, meydanlarda halka anlatmanız gerekiyor.
- Kuraklık, su ihtiyacı ve beraberinde yaşanacak iklim göçleri, en fazla bizi zorlayacak. Kuzeye doğru yönelecek halkların geçiş noktasıyız, var olan mülteci akınını yönetemedik, gelecek eylem planlarınız ve çözüm önerileriniz neler?
- Tahıl stoklarımız bizi ne kadar idare edebilir? Türkiye’nin bitki deseni geleceği karşılayabilecek durumda mı? Hala sulu tarım yapılıyor… Kuru tarıma dönme planlarınız var mı? Var olan tarım tekniklerimiz standartlara uymuyor. Tarım topraklarımız yorgun ve kirli. Gübre kullanımı, ilaç kullanımı bol keseden… karbon ayak izimiz yüksek. Dünya topraksız tarıma geçiyor, topraksız tarım iklim değişikliğinin sonuçlarından bazılarını hafifletmek için çözüm olabilir mi?
- Birçok ülke karbon tutma çalışmalarına başladı, biz de yapabilir miyiz? Yüksek teknoloji gerektiren çokça yatırım isteyen tesislere ulaşmak güzel ama en azından toprağı yeşil bırakmak çözüm olabilir mi?
- Hayvancılık sorunlarımızı çözene kadar hayvan ırkından vazgeçelim söylemleri zirveye ulaştı… Bir inekten elde edilen süt, iki büyük pizzanın mozzarella’sına ancak yetiyor. Hayvanlardan bir ülke kurulsa, ABD ve Çin’le birlikte en fazla karbon emisyonu olan 3. ülke olmaya adaydı. Laboratuvarda et üretimi, bitki tabanlı et seçenekleri konusunda ekonomik, pratik çözüm önerileriniz neler? Özetle etin karbon ayak izi çok yüksek. Fakir fukara halk zaten et tüketemiyor ama çözüm bu değil tabii. Peki ya ne?
- Kişi başına düşen su miktarımız azalıyor, su fakiriyiz. Yeraltı su kaynaklarını korumaya alacak mısınız? Her gün bir gölün kuruduğu haberiyle sarsılıyoruz. Göçmen kuşlar ülkemizi pas geçiyor…
- Glasgow’da hiç olmazsa kömürden çıkma konusunda mutabakat sağlandı. Sizi duyamadık. Yok, mu bu konuda diyecekleriniz… Alternatif enerji kaynaklarına, güneşe, rüzgara, suya dönmemiz gerekiyor. Kömürden çıktığımız zaman “yeni nesil” nükleer santrallere ihtiyaç duyacağız, belli. Hibrid sistem nasıl çalışmalı?
- Elektrikli araçlara uygulanan ekstra vergiyi kimse anlamadı, hazır durum böyleyken baştan bir anlatsanıza… Tamamen elektriğe geçmek de çözüm değil ama ne olacak? Ulaşım nasıl çözülmeli? Sipariş vermeye doyamadığınız lüks makam araçları stoğunu ne yapacaksınız?
- Türkiye’de günde 6 milyon ekmeği çöpe atıyoruz. Yaş sebze meyvenin 18 milyon tonu üretim aşamasında çöp oluyor. Hammadde, emek, su kaynakları, karbon salımı açısından, sözün bittiği yer. Bir de açlar var. Artan fiyatlara karşı tok karnına alışveriş öneriyorsunuz ama ekmek dahi bulamıyorsa ne yapacak?
- Müthiş bir geri dönüşüm yaşattınız. Yıkıp yapma sporu geliştirdik. Türkiye’deki binaların ısı yalıtım oranı hala yüzde 18… Havayı ısıtıyoruz, biri bizi durdurabilir mi?
- Güzel yollar yaptık, ama sebze meyveyi taşıyan araçlar güncel değil. Yiyeceklerimiz o güzelim yollarda çürüyor, çünkü standartlara uyan kamyon kasaları pahalı. Nasıl çözüm getirilebilir?
- Yeşil karbonu tutar, depolar. Ormanlarımız çok kıymetli. Kaçınılmaz yangınlar dışında önlenebilir yangınlar konusunda eylem planınız var mı? 2B denilen yasa sorun, öneriniz?
- Havadaki karbonu tutmak için ne tür fikirler geliştirebilirsiniz. Kenevir bitkisini dünya yeniden keşfetti. Tıpta çok çok önemli işlevleri var. Bizi bu konuda aydınlatmak ister misiniz? Ayrıca kenevir bitkisi ağaçtan 6 kat daha fazla karbondioksit depolama özelliğine sahip. Daha fazla oksijen verebiliyor daha hızlı büyüyor. Borsası kuruldu, keşfedeni ihya ediyor.
- Glasgow’da kokain üretiminin Amazon’u yok ettiği anlatıldı. Uyuşturucu olarak dünyanın en büyük zararlılarından biri olan kokain ve ticaretiyle baş edemeyen liderler şimdi kullanıcıların, “…bakın iklim krizine bir tuğla da siz koyuyorsunuz…” diye yaratıcı söylemler geliştirdiler. Akmasa damlar! Sizin yaratıcı söylemleriniz var mı, neler?
- Tüketimi daha ne kadar bilinçsizce körükleyebiliriz. Satın aldığımız ürünlerin karbon ayak izine bakmak, çocuk işçilik başta olmak üzere dünyaya verilen zararı göz önünde bulundurarak tüketmekten söz etmek yetmez, özendirmek için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
- Daha söylenecek tabii ki çok şey var ama bu temada bir de bu yılın en popüler teması “müsilaj” ki, daha büyük ismiyle denizlerimize göllerimize boca ettiğimiz çöpler ve atık sular… Bu yaz yine olacak. Ergene leş gibi, Saros Körfezi bitiyor. Marmara bitmiş! Ve büyük endüstri; ithal çöp konusu… Atık yönetimi! Son olarak hediyem olsun: depozito çözümü konusunda fikirlerinizi ve atacağınız gerçekçi adımları duymak ne hoş olurdu… Lobileri nasıl ikna edeceğiniz kısmı ayrı heyecan demek…
Daha fazlasını ve farklı temaları dilediğiniz zaman hediye etmeye hazırım, hazırız, yeter ki siz yaratıcı, bilgiyle ve çözüm önerileriyle gelin bize.