İç savaşın fiilen ikiye böldüğü Libya, yeniden birleşmenin sancılarını yaşıyor. Ekim ayındaki ateşkes anlaşması ile çatışmalar durdu durmasına ama ateşkes anlaşması sonrasında kurulan, ülkeyi Aralık ayında seçimlere götürecek geçici hükümet ülkedeki kurumları birleştirmek, “Tek Libya’nın temelini atmak” olarak belirlenmiş görevini yerine getirmedi.
Ortada ne bir seçim yasası var hala, ne de yeni Anayasa. Libya’nın “doğu ve batı” olarak ayrılmış, yıllarca çatışmış askeri güçleri bile, tek bir ordu çatısı altında birleştirilemedi.
Hatta ülkedeki yabancı milis güçlerinin Libya topraklarını terk etmeleri bile sağlanamadı.
İşte bu ortamda, Libya’da “devlet kurma” sürecine yeni bir diplomatik ivme kazandırmak için, Almanya’nın ev sahipliğinde, BM’nin gözetiminde ikinci Berlin Konferansı toplandı.
TÜRKİYE'Yİ SIKIŞTIRAN KONFERANS
17 ülkenin temsil edildiği Berlin Konferansı’nda ana gündem maddesini de işte o ülkeden çıkarılamayan yabancı savaşçılar/askerler oluşturdu.
Libya’da halen Rus özel güvenlik şirketi Wagner’in paralı askerlerinin yanı sıra, Fransa’nın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin oradan, buradan getirdiği yabancı savaşçılar da bulunuyor. Türkiye’nin ise Suriye’den Libya’ya paralı askerler getirdiği yazılıp çiziliyor uluslararası basında.
Tüm bu “özel şirket” temelli yabancı paralı askerlerin dışında, Libya’da “yabancı devlet askeri” olarak sadece Türkiye’nin resmi ordusunun unsurları bulunuyor.
Bu durum, Rusya’ya, Fransa’ya ya da Libya’ya lejyoner getirmiş diğer ülkelere “manevra yapma” fırsatı veriyor. Mesela Rusya, “Wagner özel şirket. Rusya devletiyle hiçbir ilgisi yok. Onun Libya’ya getirdiği paralı savaşçılar Moskova hükümetini bağlamaz” diyebiliyor.
Türkiye ise, paralı askerler/Suriyeli cihatçı milisler konusunda aynı argümanı kullanma imkanı bulsa da, iş Libya’daki Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarına gelince böyle bir diplomatik manevra yapmak mümkün olmuyor.
Nitekim bu durum Berlin Konferansı sonrasında yayımlanan ortak bildiriye de yansımış durumda.
58 maddelik bildirinin 5. maddesinde “Libya’daki tüm paralı milisler ve yabancı güçler ülkeden gecikme olmadan çekilmeli” deniyor. Bu maddeye Berlin Konferansı’na katılan ülkelerden sadece tek bir tanesi “çekince” koymuş durumda; Türkiye.
AK Parti hükümeti hala TSK unsurlarının Libya’da bulunmasını, bir önceki Trablus hükümetiyle yapılan mutabakat muhtıralarına dayandırıyor. Ama artık o muhtıraların imzalandığı Libya hükümeti görev başında değil. Üstelik adı üstünde, “mutabakat muhtırası”, yani Meclis’ten geçirip, yasal haline getirilmeyen anlaşmalar bunlar. Meclis onayı almamış bir anlaşmanın, üstelik altında imzası bulunan hükümet de artık olmayınca, meşruiyeti de pek kabul görmüyor elbette.
ANKARA "ZAMANA OYNUYOR"
Uluslararası baskı arttıkça, AK Parti hükümetinin de Libya’dan askeri anlamda çekilmemek için çeşitli yöntemlere başvurduğu ortada.
Bunlardan ilki Libya’da kurulmuş olan ve tek görevi ülkeyi seçimlere taşımak olarak belirlenen geçici hükümet üzerinde baskı kurmak. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanlığı’ndan bazı yetkililerle Haziran başında Libya’ya yaptığı “çıkarma” gibi ziyaretin amacı tam olarak da buydu.
Ancak Berlin Konferansı’nda ortaya çıktı ki, Türk heyetinin o ziyareti yarardan çok zarar getirdi. Hem Libya’daki hem de uluslararası alandaki Türkiye aleyhtarı hava güçlendi, Ankara için “Libya’nın Osmanlı dönemindeki hakimiyetini yeniden canlandırmaya çalışıyor” algısı arttı. Savunma Bakanı Akar’ın ziyaret sırasında yaptığı açıklamada kullandığı “Libyalılar için Türkiye bir vatan, Türkler için de Libya bir vatandır” cümlesi de çok eleştirildi.
Berlin’de bu ziyaretin etkisi de daha önceki bildirilerde daha muğlak yer alan ülkedeki yabancı güçlerin çekilmesi maddesinin, yeni bildiriye doğrudan Türk askerinin çekilmesini işaret edecek kadar net koyulması oldu.
AK Parti hükümeti şimdilerde Libya’da henüz seçim yapılıp da, yönetime ilişkin tüm yetkileri elinde tutan bir hükümet olmadığı için, eski hükümetle imzalanan anlaşmaların “geçerliliği” üzerinden “zamana oynuyor.”
Nitekim Berlin Konferansı’na katılan üst düzey bir Amerikalı yetkilinin ağzından Reuters’de yer alan haberde, Türkiye ve Rusya’nın 300 kadar paralı milisi çabucak ülkeden geri çekeceklerine ilişkin bilgiler paylaşıldı.
Belli ki AK Parti hükümeti, Libya’da kontrolündeki her bir askerin geri çekilmesini bir “pazarlık kozu” olarak kullanacak; kimi zaman Rusya’yı da paralı askerleri çekmek için zorlamak üzere, kimi zaman da Libya’nın yeniden inşasında ihale alabilmek için.
Ankara üzerinde uluslararası baskı giderek artarken bu pazarlık daha ne kadar sürer, ne kadar başarılı olur, bunlar ise hep soru işareti.
Libya’da sular ısınıyor. En çok da AK Parti’nin izlediği politikalar konusunda...