Çin ve Fransız mutfaklarıyla birlikte dünyanın sayılı üç mutfağı arasında yer alan mutfağımızı çok geç tanıtmaya başladık. Aslında muhteşem bir hazinenin üzerinde yaşıyoruz. Çünkü, dünyada yenilen gıdaların yüzde 80’inin anavatanı bizim topraklarımız, ancak dünya turizminde yüzde 30 gibi bir paya sahip gastronomi yolcularına bu gerçeği yeterince anlatamıyoruz.
Ülkemiz lezzetlerinin uluslararası tanıtımı konusunda ilk adımı atan, bundan 38 yıl önce, 1986’da Konya’dan Fevzi Halıcı oldu. Onun öncülüğünde Konya Kültür ve Turizm Vakfı tarafından düzenlenen Milletlerarası Yemek Kongrelerine ülkemizde bu yöndeki çalışmaların miladı diyebiliriz.
1996’ya gelindiğinde Semahat Arsel’in önderliğinde hazırlanan “Eskimeyen Tatlar – Türk Mutfak Kültürü” kitabı, İngilizce, Almanca ve Fransızca olarak yayınlandı. Alanında ilk olan bu önemli çalışmayla birlikte mutfak kültürümüze ilişkin araştırmalar da hız kazandı.
Bugün Türk mutfağı, İstanbul saray mutfağından ibaret görülmüyor, Anadolu’nun lezzet zenginliği gündemde. Gastronomi, artık büyük kurumsal bir organizasyona dönüşmüş durumda. Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, sayıları hızla çoğalan yeme içme konusunda eğitim veren kurumlar, zengin işletme grupları gastronomi kültürümüzün tüm dünyaya tanıtılmasında çaba gösteriyorlar, hatta dünyaya yayılmayı planlıyorlar. Bu gruplar için gastronomi artık bir yatırım, önemli bir gelir kalemi… Bu arada Türkiye'ye lezzet avcısı çok önemli yabancı mutfak şefleri geliyor, restoranlar açıyorlar.
Gastronomimizin dünyaya tanıtılması için uğraşan isimlerden birisi de ülkemizin “Lezzet Elçisi” yıllardır gastronomi alanında yaptığı çalışmaların ardından Türkiye’nin ilk gastronomi diplomasi etkinliği “Gastro Masa” ile ülkemize global bir marka kazandıran Gökmen Sözen. Sözen’in imzasının bulunduğu uluslararası nitelikli etkinliklerden birisi de GastroAntep…
Birleşmiş Milletler, eğitim bilim ve kültür örgütünde 116 şehir arasında Gastronomi alanında UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’nda Türkiye’yi temsil eden ilk şehir olarak listeye aldığı Gaziantep, Türkiye’nin 7 bölgesinde ve 81 İlinde tescillenmiş mutfağı, eşsiz lezzetleri, kültürü ve sanatı ile 14-22 Eylül tarihlerinde Festival Park’ta düzenlenecek GastroAntep Kültür Yolu Festivali kapsamında konuklarını bekliyor. Ben de orada olacak ve festival kapsamında 15 Eylül Pazar günü saat 11:00 - 11:40 saatleri arasında " gerçekleştirilecek “Gaziantep'in Coğrafi İşaretlerinin Yerel Üreticiler, Bölge Ekonomisi ve Kültürü Üzerindeki Katkıları" isimli panelde moderatör olarak görev yapacağım. Konuşmacılarım Mehmet Akıncı, Adnan Ünverdi, Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu ve Birol Uluşan.
Anadolu’muz sunduğu benzersiz lezzetler binlerce yıldır bu topraklarda yaşayanların besin ve geçim kaynağı. Ancak bu kültürel birikim, ne yazık ki hızlı bir biçimde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Çözüm, önce Anadolu lezzetlerinin bir envanterini çıkarmamız, sonra onları “coğrafi işaretleme” ile tescil ve koruma altına almamız. Coğrafi işaret alabilecek 2 bin 500 ürünümüz var. Bunun önemini şöyle vurgulayabiliriz: Avrupa Birliği’ndeki 28 ülkenin coğrafi işaretli gıda ve tarım ürünü sayısı, yalnızca bin 248!.. Bu nedenle “Gaziantep'in Coğrafi İşaretlerinin Yerel Üreticiler, Bölge Ekonomisi ve Kültürü Üzerindeki Katkıları" panelimizde önemli noktalara parmak basılacağını düşünüyorum.
Türkiye’nin lezzetlerini anlatabilmek için uluslararası toplantılar gerçekleştiriliyor, kitaplar yayınlanıyor, gastronomi turları düzenleniyor, yeme-içme festivalleri yapılıyor, uluslararası fuarlara katılım sağlanıyor, aşçılık okullarının ve gastronomiye ağırlık veren kurumlarının sayısı giderek artıyor. Amaç, dünya gastronomi haritasında çok önemli bir büyüklük sahibi olan ülkemizin diğer sektörlere de gelir sağlayacak kendi lezzetlerini tüm dünyaya tanıtabilmek.
Dünyada turistlerin yüzde 88,2’si “destinasyon seçerken yemek çok önemli” diyor. Anadolu lezzetleri artık onların takip ettiği rehberlerde yer alıyor, sırf lezzet peşinde Gaziantep’e, Antakya’ya, Mardin’e, Kayseri’ye, Konya’ya, Kastamonu’ya, Afyon’a giden yerli, yabancı turistler var. İki binin üzerinde yöresel yiyecek ve içecekten oluşan zengin mutfağımızı yeterince tanıtabilirsek gastronomi turizmi, en önemli gelir kalemlerimiz arasında yerini hızla alacak.
Önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek etkinliklerden birisi, Marmara Adalar Belediyesi’nin Avşa’da 13-14-15 Eylül tarihlerinde Coğrafi İşaretli Ada Karası üzüm hasadı döneminde gerçekleştirilecek.
Bir diğer festival, lezzet ve turizm tutkunlarını Gastronomi Şehri Afyonkarahisar'da 27-29 Eylül tarihleri arasında bir araya getirecek 6. Uluslararası Gastro Afyon Turizm ve Lezzet Festivali. Etkinlik, Afyonkarahisar Motor Sporları Merkezi Festival Alanı’nda gerçekleştirilecek.
Zengin mutfağı ve geleneksel lezzetleriyle ünlü Rize, önümüzdeki ay 4. Gastronomi Rize Günleri'ne ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 11-13 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek etkinlik, önceki yıllardan farklı olarak bu kez yalnızca merkez ilçede değil, Rize’nin 11 ilçesini de kapsayacak şekilde gerçekleştirilecek.
Lezzet haritamız öyle zengin ki onu anlatacak etkinlikler, önümüzdeki aylarda da sürecek… Onlarda da buluşmak üzere…