Her zamanki yürüyüşümü yapmak üzere artık ezbere bildiğim Levent sokaklarına çıktığımda şaşırtıcı bir manzarayla karşılaştım. İlk girdiğim sokaktaki bütün evlerin sahipleri benim yaptığımı yapmış, binalarının en görünür yerine ‘Satılık Ev’ tabelası asmıştı. İstisnasız her evde aynı tabela vardı. Başka bir sokağa giriyorum, gene aynı manzara. Heyecanım artıyor, hangi sokağa girsem aynı manzarayla karşılaşıyorum. Sanki sihirli bir el ya da sihirli bir duygu birliği bütün ev sahiplerinin evlerini satışa çıkarmasına yol açmış.
Doğal olarak ülkemizde çok revaçta olan komplo teorileri geliyor aklıma. Acaba Türkiye’nin başarılarını çekemeyen düşmanlarımız mı koydu bu tabelaları Levent’teki evlere? Kim yapabilir bunu? Kim akıl edebilir bunu? Birden kendi evimin sokağa bakan duvarındaki tabelayı ellerimle oraya koyduğumu hatırlıyorum. Ben de bu komplonun bir parçası mıyım acaba?
Heyecan içinde uyanıyorum. Sabah karanlığı sokağa fırlayacağım neredeyse ama gördüğümün bir rüya olduğunu idrak edince her sabah yaptığım gibi internete yöneliyorum.
2019 protesto yılı oldu
Financial Times gazetesinin internet sitesinde “2019, sokak protestolarının yılı oldu” başlıklı makale çarpıyor gözüme. Makalenin yazarı Gideon Rachman, 2019 yılında dünyanın dört bir yanında, Hong Kong, Hindistan, Şili, Bolivya, Ekvator, Kolombiya, İspanya, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Malta, Cezayir, Irak, İran, Sudan, Lübnan ve Venezüella’da gerçekleştirilen etkili sokak protestolarının gündeme damga vurduğunu belirterek 2019 yılının 1848, 1917, 1968 ve 1989 gibi büyük toplumsal çalkantıların yaşandığı yılları hatırlattığını söylüyor.
Günümüzün dünyasında sosyal medyanın sokak gösterilerinin örgütlenmesini kolaylaştırdığını belirten Rachman, ülkelerinde yaşanan ekonomik ve toplumsal sorunlara çare bulamazken toplumları kutuplaştırarak iktidarda kalmaya çalışan otoriter – popülist liderlerin demokrasiyi oligarşiye dönüştürme heveslerinin de protestoların yaygınlaşmasında etkili olduğunu vurguluyor.
Ekonomiyi krize sürükleyip ülke parasını pul ettikten sonra devletin iki yakasını bir araya getiremeyen iktidarların paniğe kapılarak uydurma yeni vergiler icat etmeleri ciddi tepkilere yol açarsa buna da şaşmamak gerekecek.
2020’ye girerken dünya ekonomisi
Protestolar dışında 2019 yılında dünya gündemine damga vuran gelişmeler arasında ABD ile Çin arasındaki ilişkinin kazandığı yeni boyutlar öne çıktı ve belirleyici oldu. Başkan Trump’ın Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşı giderek bir teknoloji ve sistem savaşına yol açtı ve iki ülke arasındaki ilişki bütünüyle karakter değiştirdi. Çin’in son 30 yılda yaşadığı şaşırtıcı dönüşüm sürecinde iki dev ülke arasında oluşmuş olan sinerji yerini karşılıklı kuşkulara ve kopmaya kadar varabilecek bir ayrışmaya bıraktı.
Trump’ın, yalnızca Çin’e karşı değil, bütünüyle küreselleşme sürecine karşı tavır alması ve ticaret savaşlarını körüklemesi, dünya ticaretinin yavaşlamasına yol açtı, dünya ekonomisindeki yavaşlamaya da katkıda bulundu. IMF ve OECD gibi kuruluşlar peş peşe raporlar yayınlayarak dünya ekonomisindeki yavaşlamaya dikkat çektiler ve bu kısır döngüyü kırmak için etkili maliye politikalarına gerek duyulduğunu vurguladılar.
Ancak ekonomi ve finans cephesinde 2019’a da damga vuran gelişme bir kez daha başta ABD Merkez
Bankası (FED) olmak üzere merkez bankalarının faiz indirimlerini ve likidite bolluğunu sürdürmeleri oldu. Eksi faizlerin de gündeme geldiği ortamda dünya borsalarında parlak bir yıl yaşandı. Özellikle ABD borsalarında rekorlar kırıldı. 5.6 trilyon dolarlık dev bir fon portföyünü yöneten dev finans kuruluşu Vanguard’ın baş ekonomisti Joseph Davies 2020 yılında borsalarda ciddi bir düzeltme yaşanması olasılığının yüzde 50 olduğunu belirterek ciddi bir uyarıda bulundu. Borsalarda ciddi bir düzeltme yaşanırsa bunun başta ABD olmak üzere ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemesi beklenebilir. Economist Intelligence Unit’in öngörüleri de 2020’nin dünya ekonomisi için zor bir yıl olacağını gösteriyor ama gelecek yılın 2019’dan daha olumlu geçmesini bekleyenler de var.