Değerli yalnızlık” teorisinin bedeli yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Türkiye’nin AK Parti iktidarı döneminde çeşitli ülkelerle “mahkemelik” olduğu olaylarda ilginç gelişmeler yaşanıyor;
Irak’ın, kuzeyde Kürtlerin kontrolündeki bölge petrollerinin Türkiye üzerinden dünyaya pazarlanması konusunda uluslararası tahkime açtığı davada karar malum; Türkiye 1,4 milyar dolar tazminat ödemeye mahkûm edilmişti. Ancak bu, kararın sadece bir kısmı. Mahkeme, tazminat kararını 2014-2018 tarihleri arasındaki işlemler için aldı. 2018 sonrası için de ayrı bir karar gelmesi söz konusu olabilir. Tazminatın üstüne, Irak petrolünün Türkiye üzerinden dünyaya aktarılmasının da “askıya alınmış olması”, zarar hanesine yazılacak diğer unsur elbette.
Uluslararası mahkeme kararı, Halkbank davasını etkiler mi?
AK Parti hükümetinin, ABD ile “mahkemelik” olduğu Halkbank davası konusunda ise, Ankara açısından, küçük de olsa, bir “umut ışığı” doğmuş olabilir;
Uluslararası Adalet Divanı, İran’ın başvurusu üzerine, ABD yönetiminin İranlı şirketlerin mal varlıklarının dondurulmasının, iki ülke arasındaki anlaşmalara aykırı, dolayısıyla “yasadışı” olduğuna hükmetti. Üstelik ABD’yi de bu şirketlere tazminat ödemesi gerektiğini de kararlaştırdı. Washington’un malvarlıklarına el koyduğu şirketlerin hemen hepsi, bir şekilde İran devletiyle ilişkili şirketler. Amerikan yaptırımı altındalar. Lahey’deki yüksek mahkemenin kararı, İran’a yönelik yıllardır uygulanan Amerikan yaptırımlarının da, hukuksal açıdan yeniden tartışmaya açılmasına neden olacak gibi.
Bu durum, halihazırda ABD’nin o yaptırımları nedeniyle New York’ta resmen yargılanmakta olan Halkbank’ın elini, hukuksal olarak güçlendirebilecek bir unsur.
Lahey’deki yüksek mahkemenin verdiği kararda yer alan bir başka unsur ise, Ankara’nın ABD’deki Halkbank davasında savunduğu tezi temelden sarsabilecek unsurlar içeriyor; Uluslararası Adalet Mahkemesi, ABD’nin İran Merkez Bankası’na ait olan, ancak Amerikan merkezli Citibank hesaplarında bulunan 1,75 milyar dolarına el koyması konusunda ise, “bu konuda karar verme yetkisi bulunmadığına” hükmetti.
Türkiye, Halkbank davasındaki tezini, ABD’nin Türkiye’ye ait bir kamu bankasını “yargılayamayacağı” üzerine kurmuştu. Oysa şimdi Lahey’deki yüksek mahkeme, ABD’nin bir başka ülkenin kamu bankasının -İran Merkez Bankası’nın- malvarlığına el koyması konusunda “yetkim yok” kararı verdi.
Amerikan adalet sisteminin, Lahey mahkemesinin bu yönünü, “Halkbank davasında bildiğin yolda yürü” mesajı olarak görmesi, dolayısıyla Türkiye’nin tezlerini reddetmesi artık daha büyük olasılık.
Konu ne kadar hukuksal da olsa, iş yine dönüp dolaşıp siyasete geliyor elbette.
Halkbank davasında ABD Yüksek Mahkemesi’nin kararını uzattıkça uzatması, Türkiye’de ise seçimlere iki aydan az zaman kalmış olmasını birlikte okumak mümkün.
Belli ki sadece Türkiye’de seçmenler değil, belli ki uluslararası camia, özellikle de ABD, 14 Mayıs seçimlerini bekliyor.