ABD, Birleşik Krallık ve bazı diğer Batı ülkelerinde, eşitsizliği tırmandıran ekonomik modelin dışladığı mağdur kitlenin iktidara taşığıdı popülist liderlerin sorumsuz bencillikleri krizin ağırlaşmasına yol açıyor.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis geçen pazar karantinayı delerek Roma’nın merkezindeki San Marcello kilisesine gitmiş ve kenti 1522 yılındaki veba salgınından koruduğuna inanılan çarmıha gerilmiş İsa’nın karşısına geçip yeni bir mucize yaratması için dua etmiş.
Çin’den dünyaya yayılan virüs salgınından ağır darbe yiyen ülkelerin başında gelen İtalya’da Papa’nın çaresizlik içinde mucize duasına sığınması aslında çok şey anlatıyor. Batı uygarlığının en önemli merkezlerinden biri olan Roma’da, daha önce yapmış olduğu uyarıların sonuç vermediğini gören Papa’nın şimdi bir mucizeden medet umma noktasına gelmiş olması 21.yüzyılda Batı dünyasında yaşanmakta olan çok boyutlu çürümenin ve yozlaşmanın kaçınılmaz sonucu mu acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Soğuk Savaş’ın zaferiyle sonuçlanması üzerine iyice şımaran Batı’nın kendi ekonomik ve siyasi sistemini küreselleştirme çabasının dünyayı getirdiği noktada çok boyutlu bir çıkmazın içine sürüklenmiş görünüyor insanlık.
Batı’nın krizi bu
Çin son 40 yılda küreselleşmenin yarattığı ortamda mucizevi bir ekonomik atılım yapıp dünyanın fabrikası haline gelmemiş olsaydı böyle bir virüsün Çin’den kalkıp dünyaya yayılması mümkün olur muydu? Bu türden pek çok soru sorabiliriz kuşkusuz.
Bu tür soruları şimdilik bir kenara bırakıp Batı dünyasının virüs salgınına verdiği tepkiye odaklandığımızda karşımıza çıkan tablo, neredeyse virüsün kendisi kadar ürkütücü. Batı dünyasının lideri konumunda bulunan ülke olarak bilinen ABD’de aklı başında Amerikalıların “yalancı, narsist, sahtekar” gibi deyimlerle tanımladığı bir adam virüs krizini tamamen Kasım’da yapılacak başkanlık seçimini düşünerek yönetmeye çalışıyor. Dünyanın en zengin ülkesinde, yıllardır ihmal edilmiş olan sağlık sisteminin salgınla baş edemediği ortamda doktorlar ve diğer görevliler inanılmaz bir mücadele verirken, Başkan Trump ekonomideki çöküşü gerekçe göstererek sokağa çıkma yasağını kaldırmaktan söz edebiliyor. Birleşik Krallık’ta Başbakan Boris Johnson da sokağa çıkma yasağını geciktirerek salgının İngiltere’de ve özellikle Londra’da hızla yayılmasına ortam hazırladı. ABD, Birleşik Krallık ve bazı diğer Batı ülkelerinde, eşitsizliği tırmandıran ekonomik modelin dışladığı mağdur kitlenin iktidara taşığıdı popülist liderlerin sorumsuz bencillikleri krizin ağırlaşmasına yol açıyor.
Ekonomideki krizi kim yarattı?
Virüs salgınının önlenmesi için Çin’den başlayarak hayatın durma noktasına gelmesi küreselleşmenin bütünleştirdiği dünya ekonomisinde tam bir kusursuz fırtınaya yol açtı. Sanayi üretiminin küresel tedarik zincirleriyle eklemlenmiş olması ve hizmet sektörlerinin küresel ekonomideki payının artması krizin bir anda her yerde birden hissedilmesinde büyük rol oynadı. Arz ve talep şoklarının eşzamanlı olarak yaşanması krizin yayılmasını hızlandırdı. Milyonlarca kişinin işini kaybetmesi, işyerlerinin çıkmaza girmesi gündeme geldi.
Ancak bu krizin kusursuz fırtınaya dönüşmesinde, dünya ekonomisinin 2008 krizinden bu yana Batı’nın önderliğinde bir çıkmaz sokağa sokulmuş olmasının da büyük payı olduğunu unutmamak gerekiyor. 2008’de batma noktasına gelen uluslararası finans sistemi, başta ABD Merkez Bankası olmak üzere önde gelen merkez bankalarının benzeri görülmemiş bir para bolluğu yaratması sayesinde ayakta kalabildi. 2009 Mart ayında ABD borsalarında başlayıp koronavirüs salgınının yaygınlaşmasına kadar süren büyük boğa piyasası da merkez bankalarının likidide bolluğunu ve sıfıra yakın faizi sürdürmeleri sayesinde yaşandı. Bu sürecin dünyadaki büyümenin yavaşladığı ortamda yaşanması ise başta ABD olmak üzere pek çok ülkede gelir eşitsizliğinin hızla artmasına yol açtı.
Bunun süremeyeceği belliydi ama bir anda kusursuz fırtınaya dönüşmesi virüs kriziyle tetiklenmiş oldu. Şimdi gelinen noktada, ucuz faiz ortamında hesapsızca borçlanan şirketlerin ve borsadaki kumarın süreceğine inandırılmış yatırımcıların nakit bulmak için çırpındığı ortam doğdu. Buradan çıkış kolay olmayacak. Tek tesellimiz ise bu kusursuz fırtınanın borsayı yükseltmekle övünen Trump gibi liderleri de silip süpürmesi olabilir.