Bu gün ele alacağım konu, şirketlerin kâr yedeklerini sermayelerine ekleyerek ortaklarına bedelsiz pay senedi dağıtması halinde, iştiraklerinin aldıkları bu pay senetlerinin onlar açısından elde edilmiş kâr payı sayılıp sayılmayacağı.
1 Sıra No.lu KVK Genel Tebliği’ne (GT) göre; bu şekilde bedelsiz elde edilen iştirak hisseleri nominal bedelle iştirak hesaplarında izlenecek ve iştirak kazançları istisnası nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulmayacaktır. Yani alınan hisseler, iştirak hesaplarına eklenecek, öte yandan kâr payı olarak mütalaa edilerek iştirak kazançları istisnasından yararlandırılacak ve vergiye tabi olmayacaktır. Bu görüşün dayanağı anılan GT’de “Dönem kârından ayrılan yedekler kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması halinde ise bu işlem sonucu ortaklara bedelsiz hisse senedi verilmesi ile fiilen kâr payı dağıtılması arasında fark bulunmamaktadır” şeklinde açıklanmıştır.
Birileri bu GT düzenlemesi aleyhine (kâr yedeklerinden yapılan sermaye artırımı ile ilgili olarak) iptal davası açmıştır. Davayı açanlara göre; sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle yapılan sermaye artırımı ile kâr yedekleri kullanılmak suretiyle yapılan sermaye artırımı arasında bir fark olmaması gerekmektedir. Bu durumda, GT’de yapılan; “Sermaye yedekleri kullanılmak suretiyle sermaye artırımında bulunulması neticesinde sermaye artırımı nedeniyle verilecek bedelsiz hisse senetlerinin, bu şirkete iştirak edenler yönünden aktif ve pasiflerinde bir artışa neden olmaması gerekir. Dolayısıyla, bedelsiz hisse senetleri nedeniyle aktifte tutulan hisselerin sadece adedi değişecek, bedelinde değişme olmayacaktır” şeklindeki açıklamanın kâr yedekleri kullanılmak suretiyle yapılan sermaye artırımı için de geçerli olması gerekmektedir.
Maliye İdaresi davada doğal olarak GT düzenlemesini savunmuştur.
Danıştay 4. Dairesi, söz konusu GT düzenlemesi için yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.
Maliye İdaresi Vergi Dava Daireleri Kurulu’na hemen itiraz etmiş, düzenlemesinin hukuka uygun olduğunu savunmuş, neticede Vergi Dava Daireleri Kurulu yürütmeyi durdurma kararını kaldırmıştır.
Bundan sonra Danıştay 4. Dairesi, söz konusu GT düzenlemesini iptal etmiştir.
Maliye İdaresi hemen bu Kararı temyiz etmiş ve Vergi Dava Daireleri Kurulunda 4. Dairenin iptal kararını bozdurmuştur.
Bunun üzerine Danıştay 4. Dairesi yargılama usulü kuralları gereği bozma kararına uymuş ve GT’nin anılan kısmının “hukuka uygun” olduğuna karar vermiştir. Demek ki GT’nin anılan bölümünün Gelir İdaresince yazılmış ve yargı önünde savunulmuş kâr yedeklerinden yapılan sermaye artırımlarına ilişkin kısmı doğru ve hukuka uygunmuş.
Konu kapandı sanmayın.
Geçtiğimiz günlerde GİB’in web sayfasında bir “Kurumlar Vergisi 21 no’lu Genel Tebliğ Taslağı” yayınlandı. Bir de ne görelim, Gelir İdaresi Başkanlığı görüşünü Davacının görüşü doğrultusunda değiştirmeye hazırlanıyor.
Madem İdare görüş değiştirecekti, davacı haklı diyecekti, o halde davanın açıldığı 2013 yılından bu yana niye yargıda cansiperane çarpıştı, GT’nin hukuka uygunluğunu savunmak için onca dilekçeyi neden verdi ve yargıyı işgal etti.
Bir kanunun bir yorumu olur. Yasallık ilkesi, hukuk güvenliği ilkesi, istikrar ilkesi, belirlilik ilkesi bunu gerektir. Yargı yorum yanlış derse, değiştirilir. Yoksa sebepsiz görüş değişikliği bu ilkeleri ihlal eder. Yetkiler, hukuk biliminin çizdiği sınırlar içerisinde kullanılmak durumundadır.
Saydığımız ilkeler, hukuki istikrarın sağlanması ve hukuk güvenliğinin temini için yorumun tekliğini gerektirir. Şimdi Yargı, mevcut GT düzenlemesini hukuka uygun bulduğuna göre, aksi yorumun hukuka aykırı olacağı açıktır.
Yapılan yorumlardan hangisinin doğru olduğu, bu yazımın konusu dışındadır. Ancak yargı bir yorumu hukuka uygun buldu ise, yapacak bir şey yoktur.
Şimdi GT Taslağı benimsenip yürürlüğe girdikten sonra birileri dava açsa, yargı her halde ona da mantıken hukuka uygun demeyecektir.
Bunca yıl GT uyarınca işlem yapanların talep hakları doğacaktır. Öte yandan GT düzenlemesi ile uyumlu olan 232 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği arasındaki anlayış farkları da yeni ihtilaflar doğuracaktır.
Bence, yapacak bir şey yoktur. GT uygulanmaya devam edecektir. Tebliğ Taslağının bu bölümü bence çıkartılmalıdır. Uygulama değiştirilmek isteniyorsa, davacının görüşünün haklı olduğuna inanılıyorsa, ancak Kanunda bu konuda bir düzenleme yapılarak, yargının tasvip ettiği GT düzenlemesi bertaraf edilebilir.
NOT: Yukarıda yargı kararlarının sayı ve tarihlerini aktarmadım. Bu bilgilere erişmek isteyenler Gazetemizin Değerli yazarı Sayın Abdullah Tolu’nun 2.1.2023 günü yayımlanan “Maliye kâr yedekleriyle sermaye artırımında U dönüşü mü yapıyor?” başlıklı yazısına bakabilirler”. Ben de bu güzel yazıdan yararlandım.