Rekabetçi kur söylemini hatırlayanınız vardır. Hani heterodoks çağlarımızda (ki çok yakın ekonomi tarihimiz) kuru tutamayınca geldiği düzeyi “normalleştirmek” için kullandığımız tabir… Fazileti ise şuydu; “efendim doları tutamadık ama ihracatçıya yaradı, dış satıma rekabet avantajı sağladık.”
Söylem buydu ama gerçekler farklıydı. Zira ihracatçının gönlü olacak diye liranın değerini düşürmek, doların tırmanışına “ihracat artıyor” kılıfını bulmak, hem yanlış hem de ahlaksız teklifti. Zira “kur geçişkenliği” dediğimiz olgu, dolardaki artışın enflasyonu zıplattığı gerçeği, çuvala sığmayan mızraktı.
KUYRUĞUNU ISIRAN YILAN MODELİ
İhracat gelirini liranın düşüşünden sağlama anlayışı, ilk bakışta “akla yakın” gibi görünse de bu yarım akıllıların kısa vadeli bakışıdır. Zira ihracattan kazandığı her 100 doların en az 60 dolarını, bu ihraç malını üretmek için ithalata vermek zorundaysa buna ben “kuyruğunu ısıran yılan” modeli derim.
Şimdi “efendim dolar 35 lira olsa ihracat şahlanır” görüşü tedavüle sürüldü bile. Öyle ki TİM Başkanı dahi açıklama yapmak zorunda kaldı; “döviz kurunun 35 TL’ye yükselmesi halinde bile ihracat hedefine ulaşmak zor.” Bundan 2 ay önce “27 lira olsa” söylemi vardı, şimdi kulaklar “35 lira olsa” için ayarlı…
İKİ SORU İKİ CEVAP
İhracatçı kurdan kazanmak yerine nereye yönelmeli?
Çok net; katma değerli ihracata… Bu da sanayimizle ilgili bir öykü… İhracatın cirosuyla rekor kırdık aymazlığından çıkıp, “kilogram fiyatını 1,5’tan 3 dolara çıkardık” hakikatini haykırmaya başlamalıyız. Bunun da yolu, enflasyonu zıplatma pahasına ihracat ciro hedefi kovalamak yerine; araştırmak, geliştirmek, teknolojik ürüne yönelmek, üniversite& sanayi işbirliğini güçlendirmek, teknokentleri emlak ofisi olmaktan çıkarıp teknoloji üretir hale getirmekten geçiyor.
Kursever ihracatçıların dediği olursa?
Aslında kuru 18’lerden salıp 28’lere dayadık bile. İhracatımız patlamadı. Aksine katma değerli ihracat azalır oldu. Artık daha fazla ton satıp daha az dolar alıyoruz. Zaten bunun adı da ortalama kilogram ihraç fiyatı değil midir? Şükür ki 120 bin ihracatçımız içinde kurseverlerin sayısı fazla yüksek değil. Fakat sesleri nedense gür çıkıyor. Kuru tutamayan hükümete de “hoş seda” gibi geliyor bu istek…
not
YÜKSEK KUR TALEBİ KOLAY AMA ÇIKMAZ YOL
Dışarıya mal satacağım diye daha yüksek kur talebindekilere, bu kolay ama çıkmaz yol yerine, zor ama kazandıran yol için birkaç not yazmak istiyorum. Ar-Ge, yeni pazarlar, büyük tedarik zincirlerini zorlamak, teknolojiyi daha yoğun kullanmak gibi Ortodoks yolları deneyin. Zaten deneyip yanıldığımız ve ekonomiyi uçurumun kenarına getiren Heterodoks söylemleri terk edin. Misal Ar-Ge yapın… Biliyorum zor… Neden zor olduğunu da yazayım ve AR’aştırdığımız halde neden GE’liştiremediğimize dair tespitlerimi sıralayayım; Zira farklı olandan korkuyoruz. Bize benzemeyenden nefret ediyoruz. Düello yerine pusu kuruyoruz. Akıl yerine kurnazlığı seçiyoruz. Sabır yerine telaşa kapılıyoruz. Merak yerine biatı seçiyoruz. Bilgi yerine kanaat ile yetiniyoruz. Özgün yerine taklide sapıyoruz. Kazan yerine kaybet tuzağındayız. Ödül yerine cezayı benimsiyoruz. İş yapma tarzımız ve kültürel engeller yetmiyormuş gibi, bize icat çıkarmak için verilen para ile çakallık yapıyoruz. Ar-Ge parasıyla dövizi çıldırtıyor, repo yapıyor, devletimizi dolandırıp duruyoruz. İcat çıkarmıyor, şeytani inovasyon yapıyoruz. Kısaca kur kurnazlığı ile yürümez bu işler.