Ekonomik konjonktürdeki olumsuzluklar döviz karşısında TL’yi iyice eritirken, kurlardaki artışlar da kulüpleri vurmaya devam ediyor.
Son bir aylık sürede TL’nin, yabancı ülke paraları karşısında yüzde seksene ulaşan devalüasyonu, kulüpleri adeta yakıyor. Giderleri ağırlıkla yabancı para, buna karşın gelirleri TL olan kulüpler ateş hattındalar. Şimdi tüm kulüp yönetimleri, bu krize karşı ne yapabileceklerinin arayışındalar.
Son bir ay içinde döviz kurlarındaki yukarı yönlü hareket ya da yaşanılan yüksek devalüasyonu tam olarak görebilmek için aşağıdaki bilgilere bir göz atalım isterseniz.
2021 içinde TL, Euro’ya karşı %99,34; ABD Doları’na karşı da %16,42 değer yitirdi.
| Yıllar itibariyle dövizdeki değişim | ||
Yıllar | Dolar/TL | Euro/TL | Euro/Dolar |
2019 yıl sonu | 5,28 | 6,34 | 1,20 |
2020 yıl sonu | 7,43 | 9,14 | 1,23 |
17 Aralık 2021 itibariyle | 116,42 | 99,34 | -7,89 |
2019 yılsonu Dolar/Euro kuru 5,28 iken, 2020’de 7,43’e ve 17 Aralık 2021’de ise 16,08 TL’ye yükselmiştir. Bu olağandışı yükseliş Euro’da da gerçekleşmiş ve aynı dönemler itibariyle Euro/TL kuru sırasıyla 6.34, 9.14 ve 18.22 TL olmuştur.
Sonuç itibariyle, Türk Lirası, son üç yıl içinde dolar karşısında %204,5’lik bir değer kaybına uğrarken, Euro karşısında da %187,4 oranında değer yitirmiştir. Son bir yıl içinde, yani 2021’deki değer kayıpları ise Dolar karşısında %116,42 Euro karşısında da %99,34 olmuştur. (17 Aralık 2021/ saat 10.45 itibariyle)
TL’de yaşanılan bu yüksek oranlı devalüyasyona, giderleri ağırlıkla Euro olan kulüpleri önemli finansal sıkıntıya sokmuştur. Gelirlerinin neredeyse tamamı TL olan kulüpler, artan döviz kurları karşısında çaresiz kalmışlar ve önemli zararlara katlanmak durumunda kalmışlardır.
Bu döviz şoku karşısında, kulüplerin yeni kaynak ihtiyacı şiddetle artmıştır.
Yeni gelir yaratabilme olanakları kısıtlı olan Türk futbolunun en son barutu olan naklen yayın gelirlerinin de, Kasım 2020’de tamamıyla TL’ye dönülmesi kulüplerin zararını çok önemli tutarda artırmıştır.
Anımsanacağı üzere Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)17/11/2020'de, yayıncı kuruluş ile 2020-21 sezonuna ilişkin yayın bedeli olan 335 milyon dolar’ı, Dolar /Euro 7.90 kurundan 2 milyar 650 milyon TL olarak, dövizden TL'ye dönmüştü. Bugünkü (17 Aralık, saat 15.00 itibariyle) Dolar /Euro kurunu 16,08 olarak dikkate aldığımızda, kulüplerin kaybı 2 milyar 736 milyon TL’ye ulaşmıştır.
Gerçek şu ki: Yukarıda hesapladığımız 2.7 milyar TL'lik döviz bazındaki kayıp, kulüplerin 2 milyar 650 milyon TL olan bir sezonluk naklen yayın gelirlerinin % 105’ine karşılık geliyor. Yani, yaşanılan yüksek devalüasyon nedeniyle, kulüplerin satın alma güçlerinde kayıp %105'e ulaşmış durumda. Bir diğer ifadeyle de, yaklaşık 4.5 milyar TL toplam geliri olan Türk futbolu, satın alma gücü bakımından döviz bazında gelirlerinin % 60'ını, bu ekonomik olumsuzluk nedeniyle kaybetmiştir.
Yukarıdaki analizimizi destekleyen bir açıklamayla, kulüpler özelinde gerçekleşenleri de Fenerbahçe kulüp başkanı Ali Koç’un açıklamalarıyla pekiştirelim. Bakın Ali Koç neler söylemiş…
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, kadınlar voleybolunun en önemli yıldızlarından Paola Egonu'nun transferine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, “Döviz kurunun değişkenlik gösterdiği bir dönemde bu transferin mümkün olamayacağını” belirterek, kulüplerin içinde bulunduğu duruma dikkat çekti ve “içinde bulunduğumuz ekonomik şartlar, özellikle futboldan kaynaklanan sıkıntılar. Amatör branşlarda manevra alanımızı ciddi anlamda daralttı. TL’nin yüzde 70, 80 değer kaybı, belimizi kırmıştır. Şu an önümüzü göremiyoruz, çünkü gelirlerimizin yüzde 100’ü TL, giderlerimizin aşağı yukarı yüzde 80’i döviz kuru cinsinden oluyor” dedi.
Konjonktürel olumsuzlukların giderek kalıcılaşması, kulüpler için bir başka önemli soruna, öngörülemezlik problemine neden oluyor. Nitekim Ali Koç, “Biz Fenerbahçe Spor Kulübü olarak takım sporları dışında yani olimpiyat branşları diyelim, 3 yıllık ihtiyaçlarımızı karşılayacak sponsorluğu bulduk, imzaladık. Ama bundan sonrasını göremiyoruz. Ya büyük kulüpler kendi aralarında karar verip bu alanlara girmeyecek, frene basacağız. Çünkü bu sporların geliri sıfır” şeklinde ifadesiyle, bu konuya dikkat çekiyor.
Bir başka önemli sorun da: Gelirlerin TL, giderlerin Euro olması nedeniyle oluşan zararlar ve giderek artan yeni kaynak ihtiyacının nasıl karşılanacağı sorunu. Bu konuda da Ali Koç açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bütün anlaşmaları kanun dolayısıyla TL üzerinden yapıyoruz. Orada da büyük bir darbe aldık. Devletimizin bir karar vermesi gerekecek.
Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi takımlara destek olacak mı? Yoksa siz kendi yağınızda kavrulun mu diyecek. İkinci seçenekse zaten bizim de yapabildiklerimiz sınırlı olduğu için bu üç büyük kulüp de bu alanda tarih boyunca devam ettiği şekilde devam edemeyecektir.”
Gelir sağlayan profesyonel branşların katkısıyla, faaliyetlerine devam eden amatör branşların da gelecekleri belirsizleşti. Ali Koç bu konuda da, “Belki bazı kulüpler bazı branşlardan çekilecek, bazı kulüpler sadece altyapı yatırımı olarak görecek. Bunu zaman gösterecek. Futbol var, takım sporları var, olimpiyat branşları var. Hele son gelişmelerden sonra oturup etraflıca her türlü senaryoyu irdeleyerek karar vermek zorundayız. Burada can suyu sponsorlar, kendi içlerinde sıkıntı yaşarken sponsorluğu ön plana çıkmayacaktır. Tahminimiz bu. İnşallah tahminimizde yanılırız” diyerek, amatör branşların geleceklerine ilişkin kaygılarını paylaşıyor.
Ekonomik konjonktürün neden oluğu olumsuzluklar ve bunların kulüplere olası etkilerini “TL’nin Değer Kaybı Kulüpleri Yakıyor!”, başlıklı yazımda her yönüyle ele almıştım.
Kurlardaki yukarı yönlü artışın kulüplere etkilerini, Ali Koç’un da açıklamalarıyla birleştirerek, aşağıdaki başlıklarla değerlendirebiliriz.
Ekonomik konjonktürde kulüplerin inisiyatifleri dışında gerçekleşen yüksek tutarlı devaülasyon;
Bu olumsuzluklar nedeniyle Ali Koç, devletten destek ve yardım talebinde bulunuyor.
Ekonomik olumsuzluklar, kötü yönetimlerle de birleşince, kulüplerin finansal yetersizlikleri daha da artmış ve kulüplerin faaliyetlerini tehdit eder boyuta gelmiştir.
Kulüpler yüksek devalüasyon nedeniyle gelirlerinin önemli bir kısmını kaybetmişlerdir.
Kulüplerin mali yapılarında oluşan büyük zararlar, kulüplerin özkaynaklarını iyice eritmiş ve onları teknik iflasa sürüklemiştir.
Kulüplerin mevcut TL gelirleri, onların yabancı para giderlerini karşılamakta yetersiz kalmış ve had safhada sıcak para ihtiyacı artmıştır.
Kulüpler devlet yardımı bekler hale gelmiştir.
Döviz bazlı yüksek oyuncu ücret ve maaş giderlerini karşılamakta zorlanan kulüpler, mevcut kadrolarını küçültmek durumunda kalacaklardır. Bu ise, kulüplerin sportif rekabet yeteneklerini geriletecektir. Düşen sportif performans, kulüp gelirlerinde de düşüşe neden olacak ve Türk futbolu düşük gelir ve yetersiz gelir sarmalına girecektir. Bu olumsuzlukların etkisiyle kulüpler finansal yükümlülüklerini yerine getiremeyecekleri için, devletten kendilerine fon aktarımı yapılmasını bekler duruma geleceklerdir. Bir süre sonra finansal yükümlülüklerini yerine getiremeyen kulüplere, siyasetin yönlendirmesiyle kamu bankaları ve/veya özel bankalar aracılığıyla fon aktarımı söz konusu olabilecektir. Vadesi gelecek kredilerin vadelerinin ötelenmesi ya da yeniden kredilerin yapılandırılması gibi kamusal finansman kolaylıkları sağlanma yoluna gidilebilecektir. Bu ise, futbolumuz üzerindeki siyasi vesayetin daha da artması anlamına gelecektir. Tüm bu olumsuzluklar sonrası, Türkiye hem UEFA, hem de FIFA sıralamasında gerileyecek ve izlenilirliği yurt içinde de düşecek; futbolumuz izleyicisine keyif yerine, keder verecektir.
Hep vurguladığımız gibi, genel ekonomik konjonktürdeki olumsuzluklar, kulüplerin zayıf mali yapılarındaki yetersizlikleri artırıcı bir etkiye sahiptir. Ülke ekonomisi ve genel küresel konjonktürdeki ekonomik, finansal olumsuzluklar finansal dengesini yitirmiş kulüplerin mali yapılarını daha da kırılganlaştırmakta, içinde bulundukları finansal krizi derinleştirmektedir.
Kulüplerin mali ve ekonomik yetersizlikleri, sportif başarısızlıklarının da temel nedeni olacaktır. Tüm bu olumsuzluklardan kurtulabilmenin yolu ise, Türk futbolunun mali, ekonomik, yönetsel ve örgütsel olarak yeniden yapılanmasından ve kapsayıcı kurumların inşasından geçiyor. Mevcut yönetsel yapı içinde Türk futbolunun rekabetini artırma olanağı olmadığını gözlemledik. Zaten UEFA aracılığıyla merkez futbol ülkeleri ile çevre ligler arasında haksız rekabet kalıcılaştırılıp kurumsallaştırılmıştı. Buna bir de Türk futbolunun kendi sorunları eklenince, sorunlar yumağı daha da artacak ve futbolda her yönüyle bir gerilemeye gitmiş olacağız. Bugünkü mevcut futbol yapılanmamızın Türk futbolunu Avrupa ve Dünya’da ekonomik, mali ve sportif olarak daha yukarılara taşıma yeteneği bulunmuyor. Bugünkü düşük yoğunluklu rekabeti bile devam ettiremeyen futbol yapılanması yerine; sportif performansı artırıcı, ekonomik, finansal ve yönetsel sorunları azaltıcı, daha kapsayıcı bir futbol yapılanmasına yönelinmelidir. Türk futbolunda temel ve radikal bir değişim ve dönüşüme gidilmeden palyatif çözümlerle bir yere gelemeyeceğimizi artık iyice anlamış bulunuyoruz.