Küresel satışlar sertleşiyor

Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI

Dünya borsalarında satış dalgası sertleşiyor. İnatçı enflasyon, şahin merkez bankaları ve sert iniş endişesi, hisse, tahvil ve petrol dışı emtia piyasalarında eş anlı satışlara yol açıyor.

Risk iştahındaki bozulmaya paralel dolar yükselişini sürdürüyor. Vadeli piyasalar Fed’in önümüzdeki üç toplantıda toplam 75 baz puan artış yapacağını fiyatlamaya başladı. Çoğu uluslararası yatırım bankası 2024 Mart ayından önce indirim beklemiyor.

Gelişmekte olan ülke varlıkları doğal olarak risk iştahındaki bozulmadan etkileniyor. Arjantin, Güney Afrika, İsrail para birimleri değer kaybında önde gidiyor. Brezilya, Çin, Güney Afrika sene başından beri yüzde 10 civarında kayıpla en kötü performans gösterenler arasında yer alıyor.

Türkiye varlıkları dünyadan neredeyse bağımsız bir seyir izliyor. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine ve yüksek enflasyona rağmen Türk lirası dolara karşı en az değer kaybeden para birimleri arasında yer alıyor. Liralaşma stratejisi çerçevesinde dövize erişimin zorlaştırılması bunun temel gerekçesi. Maalesef orta vadede sürdürülebilir bulmuyoruz.

Borsa İstanbul sene başından beri yüzde 7 dolar bazında kayıpla gelişmekte olan piyasalara göre negatif ayrışıyor. Ancak şubat ayında dünyayı vuran satış dalgasından etkilenmedi. Kamu katkı fonları için hisse pozitif düzenleme ve şirket geri alımları sayesinde tutunuyor. Böyle devam etmesi zor gözüküyor.

Yaptığımız hesaplamalar deprem dolayısıyla Türkiye ekonomisinin önümüzdeki iki yılda 40 milyar dolarlık bir zararla karşılaşacağını gösteriyor. Söz konusu zararın 36 milyar doları konut, stratejik alt yapı ve üretim tesislerinin inşası ve onarımından, 6 milyar dolar civarı ise gelir kaydından kaynaklanacak.

İkincil etkilere baktığımızda iki sene için toplam 13 milyar dolar ilave cari açık, 24 milyar dolar ilave bütçe açığı hesaplıyoruz. Açığın finansman şekline bağlı olarak enflasyon ve kurda yukarı yönlü riskler ve/veya büyümede aşağı yönlü riskler artacak.

Merkez Bankası’nın 50 baz puan faiz indirmesi ekonomi ve piyasalar için anlamlı bir adım değil. Deprem felaketi bölgesel bir sorun ve çözüm ilave genişleyici para politikasında değil. Tüm ülkenin katkıları, bölgesel olarak genişleyici maliye politikası ve seçici kredi politikalarıyla sorunu çözeceğiz.

Deprem sonrası yapılan ve kamuyla paylaşılan İpsos anketinden satır başları: (i) Katılanların yüzde 63’ü arama-kurtarma-destek çalışmalarını başarılı buluyor (ii) Hükümetin ve özel sektörün yaptığı desteği yeterli bulanlar yüzde 15. (iii) Arama kurtarma ve ilk yardım eğitimi almak isteyenler yüzde 80’e yakın. (iv) Deprem riski nedeniyle taşınmak isteyenler yüzde 40. (v) Deprem nedeniyle oy tercihinin değiştiğini söyleyenler yüzde 15.

Lafı daha fazla uzatmadan toparlayalım. Türkiye ekonomisinin altından kalkabileceği bir dışsal şokla karşı karşıyayız. Ama dünyaya göre pozitif ayrışmamızı sağlayacak bir ortam söz konusu değil. İstikrar adına atılan adımlarda kantarın topuzunu kaçırırsak önümüzdeki dönemde istikrarsızlığın tohumlarını ekmiş oluruz. Kıt kaynaklarımızı idareli harcamamız gerekiyor.

Tüm yazılarını göster