Prof. Dr. Evren BOLGÜN
ebolgun@gmail.com
Her yıl yapılmakta olan Davos toplantısı öncesinde “Dünya Ekonomik Görünüm Raporu” güncellendi. Dünya Bankası’nın yayımladığı raporda, Türkiye için 2025 yılı büyüme tahmini %3,6’dan %2,6’ya, 2026 yılı için ise büyüme beklentisi %4,3’ten %3,8’e düşürüldü. Raporda, küresel ekonomi için 2025 ve 2026 yıllarına yönelik %2,7 olan büyüme tahminleri ise, değiştirilmeden aynı şekilde korundu. Diğer taraftan IMF’nin geçen hafta yayımladığı raporda ise, küresel ekonominin 2025 ve 2026 yıllarında %3,3 büyüme göstereceği tahmin edildi. Raporda, Türkiye’nin büyüme tahminleri ise bu yıl için %2,6, 2026 yılı için %3,2 olarak açıklandı.
Bu hafta Trump 2.0 başkanlık döneminin başlangıcında ABD için 2025 yılı büyüme tahmini %2,7 olarak mevcut küresel ekonomik şartlar altında oldukça tatminkar bir görünüm sergilemektedir. Öte yandan uzun bir süredir ekonomik resesyon ile uğraşan Almanya özelinde AB bölgesinde ekonomik büyüme beklentisi halen aşağıya çekilmektedir. IMF’ye göre Almanya, G7 ülkeleri içerisinde en zayıf ekonomik büyümeyi göstermesi beklenmektedir. IMF, önceki raporunda Almanya için %0,8 büyüme beklentisini açıklarken son raporunda büyüme tahminini %0,3 seviyesine indirmiş bulunmaktadır. 2026 yılı için Almanya’nın büyüme tahminini de %1,4’ten %1,1 düzeyine indirmiştir. Neticede AB’nin sanayi dinamosunu oluşturan Almanya için dünya büyüme beklentilerinden oldukça düşük bir seviyede büyüme beklentisi ilan edilmektedir.
FED’in elindeki erken uyarı sinyalleri vermekte olan ekonometrik model sonuçları, önümüzdeki dönemde küresel ekonomilerde bir durgunluk eğiliminin ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Kamuoyu ile paylaşılan güncel verilerde, Avrupa’da ve Japonya’da ortaya çıkan resesyon eğilimleri ve Çin’de görülen uzun dönemli ekonomik büyümedeki ivme kayıpları, dünya genelinde çok da parlak olmayan bir yeni yıla girildiğine işaret etmektedir.
Türkiye’yi en çok ilgilendiren husus AB’deki ekonomik daralma
Tüm bu ekonomik beklentiler içerisinde Türkiye’yi en çok ilgilendiren husus ise AB bölgesindeki ekonomik daralmanın uzun bir süredir devam etmekte olduğu gerçeğinin yanında, özellikle Almanya ekonomisinde sürmekte olan patinajın, Draghi’nin 2024 yılı son çeyreğinde açıklamış olduğu “Avrupa Rekabet Raporu” içerisindeki tespitler sebebiyle sürmekte olduğu gerçeğidir.
Hatırlanacağı üzere Draghi, raporunda her yıl 800 milyar doların dijitalleşmeye, ekonomilerin karbon merkezli çalışmasından kurtarılmasına ve AB’nin savunma kapasitesinin artırılmasına yönelik harcanmasını öneriyordu. Draghi; zenginlik, eşitlik, barış ve demokrasinin, sürdürülebilir bir çevre içinde yaşanmasının Avrupa’nın köklü değerleri olduğunun altını çizmişti. AB, 21. yüzyılın başından bu yana yavaşlayan büyümesi nedeniyle sıkıntılı bir durumdadır. Aynı zamanda Avrupa’da ekonomik verimlilik de düşmektedir. ABD’de kişi başı gelirin artışı 2000 yılından bu yana AB’ninkinin hemen hemen iki katı olarak gerçekleşmiştir. Avrupalı ihracatçılar geçmişte başta Asya olmak üzere hızlı büyüyen piyasalara ulaşmayı başardılar. 2008-2012 arasında süren küresel ekonomik kriz sonrasında işsizlik istikrarlı olarak düştü ve eşitsizliğin azaltılmasına katkı sundu. Böylece, bölge genelinde sosyal refahın korunabilmesi mümkün oldu.
Avrupa, dijital devrimde ABD’nin oldukça gerisinde kaldı
ABD’nin NATO üzerinden Avrupa’ya sunduğu savunma şemsiyesi nedeniyle Avrupa’nın savunma bütçesi savunma dışındaki amaçlara yönelik olarak yıllarca kullanılabildi. Ancak, AB’nin farklı coğrafyalara olan bağımlılığı da aynı dönemde arttı. ABD’de teknolojide önemli ilerlemeler kaydedilirken, Avrupa dijital devrimde oldukça geride kaldı. Verimliliğin artmaması ve ABD’nin gerisinde kalınmasının temel nedeni, AB’nin teknolojideki değişimlere zamanında ayak uyduramamasıdır. Gelecekte büyümeye yön vereceği düşünülen yeni teknolojilerde geri kalınmasının bir sonucu olarak dünyanın zirvesindeki 50 firmanın sadece 4’ü Avrupa’dan çıkmıştır. 2040’a kadar AB’nin işgücünde her yıl 2 milyon kişilik bir azalma yaşanacağı öngörülmektedir. Avrupa’da, son 50 yılda kurulmuş ve bugün 100 milyar Euro’luk piyasa değerine ulaşmış bir şirket yoktur. Oysa ABD’de, aynı zaman diliminde kurulmuş olup bugün piyasa değeri 1 trilyon Euro’yu aşmış altı şirket vardır.
AB’de yenilikçi şirketler bürokratik düzenlemelerle engelleniyor
AB, bundan sonrasında özellikle ileri teknolojilerde ABD ve Çin ile arasındaki inovasyon açığını kapatmaya yönelik kolektif çabaları derinleştirmeye odaklanmalıdır. AB, oldukça statik bir endüstriyel yapıya (otomotiv, kimya, ilaç) sıkışmış durumdadır. AB’nin Ar-Ge alanında ilk 3 yatırımcısı son yirmi yıldır otomotiv şirketleridir. ABD’de ise ilk üç sırada teknoloji şirketleri bulunmaktadır. AB aynı zamanda inovasyonu ticarileştirmede başarısız olmaktadır. AB’de büyümek isteyen yenilikçi şirketler, çeşitli bürokratik düzenlemelerle her aşamada engellenmektedir. Bu nedenle birçok girişimci ABD'li risk sermayedarlarından finansman almayı ve şirketlerini ABD pazarında büyütmeyi tercih etmektedir. Dünya halihazırda bir yapay zeka devriminin eşiğindeyken, AB bir önceki yüzyılın “orta teknolojilerinde ve endüstrilerinde” sıkışıp kalmayı göze almamalıdır. Açıkçası üretim bileşenleri yönünden en önemlisi de AB şirketleri hala ABD'dekinin 2-3 kat yüksek elektrik, 4-5 kat yüksek doğalgaz fiyatları ile karşılaşmaktadır. 3 yıl önce başlayan Ukrayna-Rusya savaşı neticesinde Rusya’ya uygulanan ekonomik yatırımlardan AB de yükselen enerji maliyetleri ile nasibini almaktadır.
https://www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2025/01/17/world-economic-outlook-update-january-2025
https://commission.europa.eu/topics/strengthening-european-competitiveness/eu-competitiveness-looking-ahead_en