Öğr. Gör. Raif Bakova
Arş. Gör. Şerif Yüksel
Kültür Üniversitesi -IIBF
Dünya ekonomisinde küreselleşme 1800’lerden başlayarak liberal/kapitalist ekonomi döneminden günümüze kadar gelişimini sürdürmüştür. Önceleri iletişim, ulaşım ve teknolojik yapıya bağlı olarak gelişimini uzun süreçlerde gerçekleştirmiştir. İki büyük savaş küreselleşmeyi yavaşlatmış ama İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra teknolojik yeniliklerden beslenen hızlı bir dönem başlamıştır. Önce uluslararası kuruluşlar (Dünya Bankası, IMF), örgütlenmeler (Dünya Ticaret Örgütü ve AB gibi) ve anlaşmalar bu dönemin destekleyicisi olmuştur. Daha küçük ölçekli oluşumların (G7’den G20’ye örgütlenme) da katkılarıyla toplam küresel GSYH 100 trilyon dolara ulaşmıştır.
Ancak 2008 ‘Küresel Kredi Krizi’ sonrası oluşan sorunlarla (Bunların küresel ekonomiye etki alanları arasında; büyüme, gelir dağılımı, kredi piyasaları, değerli ABD Doları, dünya gıda krizi, iklim değişikliği, bölgesel anlaşmazlıklar ve Çin’in ABD ile yarışı gibi konular sayılabilir.) yeni bir sürece girildiği anlaşılıyor. Hele son üç yılda COVID-19 pandemisi ve Ukrayna-Rusya bölgesel savaşı, dünya ekonomisinde enerjiyi de gündeme taşımış bulunuyor. (Alman halkının önümüzdeki kış için ormanlardan odun toplamaya başlamasıyla trajik bir tablo oluşmuş durumda.)
Özetle küresel ekonomide dengenin bozulduğu bir gerçek. Sorunların ise dünya ekonomi gündemini oluşturduğu bu ortamın devlet yöneticilerini kaçınılmaz şekilde etkilediği ve karamsarlık havası oluşturduğu anlaşılıyor. Ellili yıllardan itibaren dünyaya açılan ve kimi zaman karma ekonomi politikası uygulasa da küresel ekonominin bir üyesi olan Türkiye Ekonomisi söz konusu olumsuzluklardan etkilenmektedir.
Son yıllarda büyüme oranının yüksekliği ve ihracatta büyümenin etkisiyle konumu güçlü olsa da -aşağıda değinilecek konularda- ekonomi yönetiminin çok doğru ve bilimsel kararlar alması gerek.
Dünya genelinde bu konuya ilk dikkat çeken Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Georgieva oldu. Başkan, “Küresel resesyon riskleri artıyor” derken uzmanlar 2026’ya kadar küresel gelirde 4 trilyon gerileme olacağını görüşünde birleşiyor.
Akademik dünyadan gelen ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, “Kalkınma bankaları ekonomilere destek vermeli” diyerek küresel ekonomide daralmanın tehlikesini gündeme taşımış bulunuyor.
Kimi ekonomistlere göreyse, iklimle birlikte küresel risk olan gıda da fiyatların gerilemesine karşın (-1.1) açlık krizi sürüyor. Dünya Bankası Yoksulluk ve Refah Raporu 2022’ye göre, 2030 yılına kadar aşırı yoksulluğu sona erdirme konusundaki hedeflere ulaşılmayacağı ve pandeminin küresel yoksulluğu azaltma çabalarına en büyük darbeyi vurduğu belirtiliyor.
Bu durum üretimin yetersizliğinin yanı sıra talepte de azalma ve sonuç da ekonomilerde resesyon demektir. Dünya Bankası’nın raporunda 2030’a kadar çoğu Afrika olmak üzere yaklaşık 600 milyon kişinin hala günlük 2.15 dolardan az parayla yaşıyor olacağı vurgulanıyor. Rapor ayrıca mali bir müdahale olmaması durumunda gelişmekte olan ekonomilerdeki ortalama yoksulluk oranının 24 puan daha fazla olabileceği belirtiliyor. Dünya Bankası Başkanı David Malpass, makro-ekonomik politikalarda düzenlemelere ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, küresel sermayenin dağılımını iyileştirmeye, para birimi istikrarını desteklemeye, enflasyonu düşürmeye dikkat çekiyor.
Küresel ekonomiyi yöneten kuruluşların bu yaklaşımları pandeminin ardından Ukrayna-Rusya savaşı ile gün yüzüne çıkmış bulunuyor. Birçok ülke enflasyonu için yapılan açıklamalarda son 20-30 yılın en yükseği değerlendirilmesi yapılıyor. Arkasından da ülke merkez bankaları faizlerini arttırıyor. Bu sonuç ‘resesyon’ yani daha az sanayi ve ticaret ile likidite sıkıntısı demektir.
Bu durumun ülkemize yansıması sonucu, ihracatımızın artış hızını sürdürmesinin zor olduğu anlaşılıyor. Ticaret Bakanlığımız da “4. Çeyrekte ihracat beklentisinde gerileme olabilir (-11 puan)” yorumu ile bu hususu doğrulamış bulunuyor. O nedenle yılın herhangi bir ayı için rekor büyüklük açıklaması ekonominin hep böyle süreceği anlamını taşımayabilir.
Küresel ekonomide gelişmelerin Türkiye ekonomisine etkileri dikkatle izlenerek kararlar almak gerekli. Çünkü kırılgan bir yapımız (cari açık, gelir dağılımı ve enflasyon gibi.) var. Küresel ekonominin bir üyesi olan Türkiye’yi dünyadan soyutlamak mümkün olmadığına göre olası küresel tehlikelere karşı biz de önlemler almalıyız.
Bu arada, büyüme tahmini üzerine açıklamalar yapan uluslararası yatırım ve derecelendirme kuruluşları (S&P gibi..) (1) iyimser açıklamaları ekonomi yönetiminin disiplinli ve kararlı politikalarını etkilememelidir. Bugün itibari ile (11 Ekim) açıklanan cari açık (40 milyar Dolar yıllık açık) rakamı en güzel uyarı mesajı kabul edilmelidir.
--
(1) Standar&Poor’s (S&P), Türkiye’nin büyüme tahmini 1.7 puan artırarak 5.2’ye revize etmesini ikinci çeyrek büyümesi ile kış aylarına kadar sürmesi beklenen turizm sektörünün güçlü performans sergilemesi gösterildi.