“Küresel Borç Stoku Artıyor” başlıklı yazımın üzerine, “Madem ortada bir borç var bir de alacaklı olması gerekir, o halde bu alacaklılar kimlerdir?” şeklinde bazı soru ve yorumlar iletildi. O yüzden bu hafta da küresel borcun alacaklılarından bahsedeceğim. Devletlerin ulusal borçlarının yanı sıra dünyadaki diğer tüm tüzel ve gerçek kişilerin borçlarının toplamını ifade eden “küresel borç” kavramı genel olarak: kamu borçları (ulusal borç), finans şirketlerinin borçları, finansal olmayan şirketlerin borçları ve hane halkı borçları olmak üzere 4 ana grupta incelenir. Finansal ve finansal olmayan şirketler ile hane halkına borç sağlayan kuruluşlar genel olarak bankalar, finans kuruluşları, kurumsal ve bireysel yatırımcılar ile fonlar olarak sıralanabilir. Ülkeler tarafından çıkarılan devlet tahvilleri ise başta diğer ülke hükümetleri olmak üzere, bankalar, finans kuruluşları, sigorta şirketleri kurumsal ve bireysel yatırımcılar tarafından satın alınarak bu ülkelere borç verilmektedir. Borçların alacaklı profili ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.
Toplam küresel borcun büyük kısmı ABD, Çin ve Japonya'ya aittir. 2020 yılı itibariyle ABD’nin toplam borcu 90 trilyon doları aşmıştır. 2020 yılında ABD’nin ulusal borcu ise yaklaşık 28 trilyon dolar olarak gerçekleşmiş, 2022 yılında ise bu tutar 30 trilyon dolara ulaşmıştır. Bu borcun içinde diğer ülkelere olan dış borç miktarı yaklaşık 21,8 trilyon dolardır. Geri kalan kısmı ise ABD’de yerleşik bankalara ve yatırımcılara, Merkez Bankası’na, yerel yönetimlere, fonlara ve sigorta firmalarına ödenecek olan borçtur. ABD’den en fazla alacaklı olan ülke Japonya’dır. ABD’nin toplam dış borcunun %17,9’u Japonya tarafından sağlanmıştır. %15,4 payla Çin ikinci sırada, %6,2 payla Birleşik Krallık üçüncü sırada, %4,4 ile İrlanda dördüncü sırada ve %3,9 ile Lüksemburg ABD’ye en fazla borç veren ülke sıralamasında beşinci sırada yer almaktadır.
ABD tarafından çıkarılan tahviller oldukça düşük riskli ve geri ödemesi hemen hemen garanti olarak görüldüğü için ülkeler ve diğer kuruluşlar tarafından tercih edilmektedir. Bu kapsamda Çin oldukça ciddi oranda ABD tahvilini elinde bulundurmaktadır. İrlanda’nın göreceli olarak daha küçük ekonomik büyüklüğüne rağmen ABD’ye en fazla borç veren ilk 5 ülke içinde yer almasının sebebi, Apple, Alphabet gibi büyük ABD merkezli şirketlerin bu ülkedeki birimlerinin yüksek miktarda ABD tahvili almasından kaynaklanmaktadır. Bir vergi cenneti olan Lüksemburg’da yer alan büyük yatırımcıların ABD tahviline olan ilgisi, bu ülkenin ABD’den alacaklı ilk 5 ülke içinde yer almasını sağlamıştır.
ABD’nin toplam borcu değerlendirildiğinde ise toplam borcun büyük payının ABD hükümeti ve hükümetin bir parçası olan idari kuruluşlar, fonlar, Merkez Bankası, sosyal güvenlik kurumları gibi birimler tarafından sağlandığı görülmektedir. Bir başka ifade ile toplam borcun büyük kısmı iç borçtur.
2020 yılı itibariyle Japonya’nın toplam borcu 30 trilyon doların üzerinde gerçekleşmiştir. Japonya’nın ulusal borcu ise yaklaşık 12,8 trilyon dolardır. Bu borç içinde yaklaşık 4,6 trilyon dolarlık kısmı dış borçtur. Japonya, gayri safi hasılasına oranla dünyada en fazla borcu bulunan ülke olmasına rağmen, bu borcun %85’ten fazlası Japonya’da yerleşik kuruluşlar ve yatırımcılar tarafından sağlanmıştır. Japonya’nın ulusal borcunun yaklaşık %45’inin alacaklısı Japonya Merkez Bankası’dır. Bir başka ifadeyle sistem Japonya Merkez Bankası tarafından çok düşük faiz oranlı krediler ile finanse edilmektedir. ABD tahvillerine benzer şekilde Japonya tahvilleri de oldukça güvenilir olarak değerlendirilmektedir.
ABD ve Japonya ile birlikte önemli miktarda borcu bulunan diğer bir ülke Çin’dir. Çin’in toplam borcu 60 trilyon doların üzerine çıkmıştır. Çin’in ulusal borcu ise yaklaşık 10,0 trilyon dolardır. Bu borç içinde yaklaşık 2,6 trilyon dolarlık kısmı dış borçtur. Çin’in borcunun büyük kısmı kamu tarafından kontrol edilen banka ve finans kuruluşlarından alınmıştır. Yabancı yatırımcılar ise kamu kuruluşları ve özel sektör firmaları tarafından çıkarılan tahvilleri tercih etmektedirler. Ulusal borcun gayri safi hasılaya oranı nispeten düşük olan Çin’in özel sektör borçlarının gayri safi hasılaya oranı ise oldukça yüksektir.
Net borç-alacak dengesi açısından bakıldığında Japonya, Almanya ve Çin’in dünyaya en fazla borç veren ülkeler olduğu görülmektedir. ABD ise net borç-alacak dengesi bakımından dünyanın en fazla borç alan ülkesi konumundadır. Gelişmiş ülkelere sağlanan borçlar incelendiğinde ise bu alanda Çin’in ön plana çıktığı görülmektedir. Özellikle Kuşak ve Yol Projesi’nin de etkisiyle, Afrika ülkeleri başta olmak üzere dünyada gelişmekte olan birçok ülke Çin’den kredi almaktadır. 2022 yılı itibariyle dünyanın en düşük gelirli 74 ülkesinin toplam borçlarının %37’sinin alacaklısı Çin’dir. Bu ülkelerin toplam borcu 35 milyar dolara ulaşmakta olup, bu tutarın 13,1 milyar dolarlık kısmı Çin tarafından sağlanırken, 13,4 milyar dolarlık kısmı ise özel sektör firmaları tarafından sağlanmıştır. IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar da özellikle gelişmekte olan ülkelere kredi sağlayan diğer kaynaklardır.
Sonuç olarak; evet her borcun muhakkak bir alacaklısı vardır ve bir noktadan sonra borç yalnız alanın değil borcu verenin de sorunu haline gelir.