Türkiye’de yaygın bir yanlış inanç var. Kurdaki sıçramanın ihracatı artırdığı düşünülüyor. Hatta kurlar rekor kırdıkça bunun neden olacağı sayısız olumsuz sonuç göz ardı edilerek, ihracatı artıracağı bunun da yatırımları, istihdamı ve büyümeyi artıracağı ifade ediliyor. Oysa kurlardaki yükselişin (TL’de değer kaybı) ihracat üzerindeki etkisi çok düşük ve geçicidir. Eğer bu yılki ihracat performansımızın kur artışından kaynaklandığını düşünenler varsa yanılıyorlar. İlk 10 ayda Türkiye’nin ihracatı yaklaşık yüzde 34 yükseldi ve 182 milyar dolara ulaştı. Bu sabah Ticaret Bakanlığı Kasım ayı verilerini açıklayacak. Muhtemelen benzer oranda bir artış daha göreceğiz. Bu hakikaten güzel bir performans. Ama bu artışın nedenleri arasında kurdaki sıçrama yok ya da bunun yok denecek kadar az bir etkisi var. Mevcut ihracat artışımızı en çok hedef pazarlarımızdaki büyümeye borçluyuz.
Pandemiden çıkış sürecindeki güçlü kürese büyüme, dünya genelinde ticareti canlı tutuyor. Bu da diğer ülkeler gibi Türkiye’nin de ihracatını destekliyor. İkinci sırada küresel fiyat artışları var. Maden, petrol, metal, tarım ve gıdaya yönelik tüm hammaddelerde ve nihai ürünlerde dünya genelinde yaşanan fiyat artışları ihraç ettiğimiz ürünleri daha yüksek fiyattan satmamızı sağlıyor. Üçüncüsü, küresel tedarik zincirlerindeki yakınlaşma/ yerelleşme eğilimi. Covid-19 döneminde Uzak-Doğulu tedarikçiler yerine yakın coğrafyalardan tedarik tercihindeki artış Türkiye gibi ülkelerin ihracatını olumlu etkiledi. Bunların yanında, mevcut firmalarımızın tutundurma çalışmaları, ilk kez ihracata başlayan firmalarımızın katkısını da saymak gerekir. Yandaki grafik 2018 başından bu yana ihracatımızın miktar cinsinden artış oranlarını gösteriyor. 2018-2020 arasında miktar cinsinden artış oranlarının ortalaması yüzde 13,7 olmuş. 2020 başından bugüne gelirken artışların ortalaması yüzde 13,1. Pandeminin başındaki hızlı daralma ve genişlemeyi dışarıda tutunca oran değişmiyor. Kurlarda yaşanan sıçrama, sattığımız mal miktarındaki olağan artış üzerinde bir değişiklik yaratmamış gibi görünüyor. Dolar bazında açıklanan güzel verileri ise kurdaki sıçrama ile değil, yukarıda sıralanan diğer faktörler ile açıklayabiliriz. Ayrıca miktar bazında güçlü bir ticaret büyümesi olduğunu dünya genelinde gözlüyoruz.
TL’nin hızlı ve aşırı değer kaybetmesinin ihracat üzerinde kayda değer bir etkisi yok ancak ithalatı azaltıcı bir etkisi olduğu net. Özellikle son dönemde yaşadığımız aşırı ve hızlı kur yükselişleri ithalatı baskılıyor ve cari dengeyi iyileştiriyor. Örneğin bu sabah açıklanacak ithalat artışının, ihracatın en az 10 puan gerisinde olduğunu göreceğiz.
2022’NİN İLK ÇEYREĞİNDEN Mİ ÇALIYORUZ?
ANALİSTLER beklentilerin hafif altında gelse de yılsonunu çift haneli büyüme rakamıyla kapatacağımız görüşünde. İkinci çeyrek büyüme verisi sonrası yılsonu büyüme verisi için revizyonlar yapılmış ve yüzde 9’un üzerine çekilmişti. Değersiz ve aşırı oynak TL’nin yatırım iştahını da zayıflatacağı, iç tüketimi ise alım gücünün eksilmesinin oldukça düşüreceğini vurgulayan analistler yurtiçinde iş yapma şeklinin de zorlaştığına işaret ediyor. Beklentilerdeki bozulma enflasyonda yüksek seviyelerin görülecek olması 2022 yılının ilk çeyreğinde büyümenin zora girebileceğinin işareti.
DAYANIKLI TÜKETİM YÜZDE 30 BÜYÜDÜ
VATANDAŞIN tüketiminde dayanıklı tüketim mallarındaki artış ivme kaybederken özellikle turizm sezonunun etkisiyle hizmetler sektöründeki harcama dikkat çekiyor. Dayanıklı tüketimde büyüme yüzde 29,7 oldu. Yarı dayanıklı tüketim mallarına harcamalar da tam açılmanın etkisiyle yüzde 43,8 büyüdü. Dayanıksız tüketim mallarına harcamalar ise yüzde 32,7 arttı.
NASIL DEĞERLENDİRDİLER?
- Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan: Dış talebin verdiği önemli katkıyla 2021’in üçüncü çeyreğinde yıllık yüzde 7,4 oranında büyüdük. Ücretli kesimin milli gelirden aldığı payı artırmak için gerekli adımlar atılacaktır. Vatandaşlarımız müsterih olsun, herkesin büyümeden en iyi şekilde faydalanması temel önceliğimizdir.
- Ticaret Bakanı Mehmet Muş: Ekonomimiz 3. çeyrekte yüzde 7,4 büyüdü. Net ihracatın büyümeye katkısı 6,8 puan oldu. Büyümemizin yüzde 92’si ihracat katkısıyla gerçekleşti. İhracat, büyümemizin itici gücü olmaya devam edecek.”
- İTO Başkanı Şekib Avdagiç: Üçüncü çeyrek büyümesi, Türkiye ekonomisinin gücünü yansıtıyor. Türkiye, küresel salgın şartlarında yılın üçüncü çeyreğinde de büyüme trendini sürdürmeyi başarmıştır. Gücünü ihracattan alan yüzde 7.4’lük büyüme, üretim, ihracat ve istihdamı önceleyen politikaların devamının önemini bir kere daha göstermiştir. İnanıyorum ki 2020’ler Türkiye üretim ve ihracat tarihinin bir kırılma noktası olarak kayıtlara geçecektir. Bu süreci başarıyla tamamladığımızda, ülkemiz için cari açık, kur, enflasyon gibi meseleler kalıcı olarak rafa kalkacaktır. Cari açığın gündemimizden çıkarılması, Türkiye’yi hem ekonomik hem de siyasi olarak çok daha iyi bir seviyeye taşıyacaktır. İnanıyoruz ki, ihracat ve sanayi üretiminde elde edilen artışın devamı ve buna bağlı olarak enflasyonkur- faiz üçlüsünün uyumu da büyüme trendinin sürekliliğini sağlayacaktır.
- İSTİB Başkanı Ali Kopuz: Açıklanan rakamlar umut veriyor ancak büyüme tarıma da yansımalı. İnşaat sektöründe, kurun dengeye oturması ve faizlerin düşüşüyle bir canlanma yaşanması beklenebilir. Ancak tarım sektöründeki küçülmenin nedenleri daha karmaşık ve kapsamlı çözümlere ihtiyaç var. Uzun yıllardır süregelen; verimlilik, bölünmüş topraklar, düşük teknoloji, bilinçsiz gübre ve tarım ilacı kullanımı, geleneksel üretim yöntemleri ve planlama eksikliği gibi sorunlara son dönemde dövizdeki dalgalanmalar neticesinde tarımsal üretim maliyetlerinin çok yükselmesi eklendi. Bu maliyet artışının boyutu ‘üretimden vazgeçmeyi’ bir tercih olarak gündeme getiriyor. Bu nedenle tarımsal üretimde maliyetlerin artışı, acilen çözülmesi gereken bir sorun olarak önümüzde duruyor. Tarım, özellikle 21. yüzyılda bir ölüm kalım meselesi haline geldi. Tarımda atılan her adım, ülkemizin, dünyamızın ve gelecek nesillerimizin kaderini belirleyecektir.
- ATO Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Baran: GSYH verileri incelendiğinde ekonomimizin yön değiştirerek büyüdüğünü görüyoruz. Pandemi öncesi inşaat ve turizm sektörünün öncülük ettiği, iç tüketim canlılığının katkı sağladığı bir büyüme performansı sergileniyordu. Pandemi süreci ve iklim değişikliğinin etkileri büyümeye de yansıdı. İnşaat ve tarım sektörünün büyüme performansları negatif yönde etkilendi. Bu süreçte sanayi üretimi ve ihracattaki artış büyümenin öncüleri oldu. Ülke kalkınmasının üretim, istihdam ve ihracat eksenli olmasının sonuçları alınmaya başlandı. Bu da önümüzdeki dönemde sürdürülebilir büyüme modeline katkı sağlayacaktır. Türkiye üretim performansı ve ihracat pazarlarındaki genişlemeyle dünyanın tedarik merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
- ASO Başkanı Nurettin Özdebir: Büyümenin unsurlarına baktığımızda dış talep ve kamu harcamasına dayalı bir büyüme performansı ön plana çıkıyor. 2020 yılında ortalama 1,6 büyüme sağlayan sanayi üretimi, yılın üçüncü çeyreğinde ortalama yüzde 10 artışla büyümenin önemli bir lokomotifi olmaya devam ediyor. Son beş çeyrektir büyümemize rağmen bence önemli noktalardan biri büyümenin topluma yeteri kadar yansımamasıdır. Büyümenin kalitesi olarak tanımladığımız şey toplum refahına yansımasının sınırlı kalmasıdır. Çalışanların işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 30,1 iken büyümeye rağmen bu oran 2021 yılında yüzde 29,8 seviyesine gerilemiştir. Bunun gelir adaleti açısından dikkat edilmesi gereken oldukça önemli bir husus olduğunu düşünüyorum.
- TİM Başkanı İsmail Gülle: Türkiye ekonomisi 2021 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 7,4 büyüdü. GSYH’deki büyümeye ihracatın katkısı 5 puan (%68), net ihracatın katkısı ise 6,8 puan (%92,3) oldu. İhracatla büyüyor, ihracatla güçleniyoruz. İhracat ailesi olarak büyümeye verdiğimiz katkıdan gurur duyuyoruz. Bu rakamlar Türkiye’nin ihracatla yükseleceğine olan inancımızı daha da pekiştirmiştir. Görünen o ki aynı tempoyla devam ettiğimiz takdirde 2023 yılının 242 milyar dolar olan Orta Vadeli Program’daki (OVP) ihracat hedefini 2022 yılında gerçekleştireceğiz. Artık Türkiye’nin ihracat kapasitesi hacmi aylık 20 milyar dolar ve üzeridir. İnşallah 2026’da, 5 sene gibi kısa bir sürede 300 milyar dolara ulaşacağız.
- DEİK Başkanı Nail Olpak: İkinci çeyrek büyüme rakamları sonrasında, DEİK olarak yılsonu büyümesinin yüzde 9 bandında olacağını ifade etmiştik. Bugünkü tabloya baktığımızda, son çeyrekte yüzde 4 bandında bir büyüme hesabıyla da yılsonu büyüme tahminimizi çift hane seviyesinde beklediğimizi belirtmek istiyorum. Büyümenin kaynaklarına baktığımızda, mal ve hizmet ihracatının yüzde 25,6 oran ile en yüksek katkıyı verdiğini görüyoruz. Tüketim harcamaları ve kamu harcamaları ise yüzde 9,1 ve 9,6 büyüme oranları ile büyümenin diğer itici gücü olan ana iki kalem oldu. 2020’nin üçüncü çeyreğinden beri pozitif artan yatırımlar kalemi ise bu çeyrekte ilk defa negatif katkı sağlamış durumda. Detayına baktığımızda; makine teçhizat yatırımlarının arttığını, yatırımlardaki azalmanın ise, daha çok inşaat yatırımlarından kaynaklandığını, ama üretim ve ihracat potansiyelimiz açısından bir sorun olmadığını görüyoruz.
- MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı: 2021 yılı, bütün dünya ülkeleri için olduğu gibi Türkiye ekonomisi için de bir “sınanma yılı” olarak geride kalmak üzeredir. Birçok ülke COVID-19 sonrası adeta bir “hayatta kalma mücadelesi” verirken, Türkiye ekonomisi ise yüzde 7,4’lük büyüme oranıyla güçlü ve istikrarlı yapısını yeniden bütün dünyaya gösterme imkânı bulmuştur. Bu oran, Türkiye ekonomisinde temel lokomotifl erinin artık pozitif büyüme rayına tamamen oturduğunu göstermektedir. Ekonomimizin pandemi sonrası normalleşmenin başladığı 2020 yılı 3’üncü çeyreğinden itibaren 5 çeyrek boyunca kesintisiz pozitif büyümesi ve 2021 yılının ilk 3 çeyreğine ilişkin büyüme oranının yüzde 12,2’ye ulaşması, sürdürülebilir bir büyümenin sinyallerini vermesi bakımından oldukça önemlidir. Büyümede ihracat rüzgârının son çeyrekte de sürmesi, iç talepteki canlılık ve faiz indirimleriyle ivme kazanacağına inandığımız yatırımların da etkisiyle; 2021 yılı genelinde çift haneli bir büyüme bizler için sürpriz olmayacaktır.
- KSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu: Bu yıl ihracatta, gemi hatlarında, konteyner tedariki ve özellikle çip tedarikinde.