Kuraklık Protokolü için anlaşmaya varılamadı

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Riyad’da gerçekleştirilen BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) COP16 Konferansı’nda, bilim insanlarının küresel çevre krizine dair uyarılarına rağmen, kuraklıkla mücadeleye yönelik bağlayıcı bir küresel mekanizma üzerinde anlaşmaya varılamadı. Afrika ülkeleri, yasal bağlayıcılığı olan bir kuraklık protokolü için güçlü bir şekilde lobi yaparken, ABD ve diğer bazı ülkeler bu girişime karşı çıktı. Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde düzenlenen zirve, müzakerelerin uzaması nedeniyle sonuçsuz bir şekilde sona erdi. Müzakereler, 2026 yılında Moğolistan’da gerçekleştirilecek COP17’ye ertelendi. UNCCD Genel Sekreteri İbrahim Thiaw, kapanış konuşmasında, “Taraflar, kuraklık meselesini ele almak için en iyi yol üzerinde anlaşmaya varmak için daha fazla zamana ihtiyaç duyuyor” dedi.

Kuraklık krizi derinleşiyor

UNCCD raporuna göre, insan faaliyetleri ve iklim değişikliği nedeniyle son 30 yılda dünya yüzeyinin dörtte üçü kalıcı olarak kuraklık yaşıyor. Bu eğilimin devam etmesi, gıda kıtlığı, orman yangınlarında artış, büyük ölçekli zorunlu göçler ve diğer yıkıcı sonuçlara yol açabilecek.

Kuraklık konusundaki anlaşmazlık, konferansın ana tıkanma noktalarından biri oldu. Zirvenin ilk gününde, kuraklık üzerine çalışan hükümetler arası çalışma grubu, bağlayıcı bir protokolden, bağlayıcı olmayan bir “küresel çerçeveye” kadar uzanan yedi farklı politika seçeneği sundu. Ancak ABD, AB ve Arjantin gibi ülkeler, mevcut mekanizmalarla çalışmayı tercih ettiklerini belirtti.

Bir ABD hükümeti sözcüsünün, “Kuraklıklar yerel nedenlere dayanır ve bu nedenle kolektif bir eylem gerektirmez. Tek tip bir küresel politika en etkili yanıt değildir” yorumu, aslında çözümsüzlüğü ifade eden açıklamalardan biri oldu.

12 milyar dolarlık Direnç Fonu

Her ne kadar yasal bağlayıcılığı olan bir kuraklık mekanizması konusunda uzlaşma sağlanamasa da konferansta bazı finansman ilerlemeleri kaydedildi. Riyad Küresel Kuraklık Direnç Ortaklığı başlatılarak, dünyanın en yoksul 80 ülkesine kuraklıkla başa çıkmada destek sağlanması hedeflendi.

Bu girişim için toplamda 12,15 milyar dolarlık taahhüt alındı. Bu miktarın 10 milyar doları Körfez merkezli kalkınma finans kurumlarından gelirken, İslam Kalkınma Bankası ve OPEC Uluslararası Kalkınma Fonu birer milyar dolar, Suudi Arabistan ise 150 milyon dolar katkıda bulundu. Ancak bu finansman, UNCCD’nin 2030 yılına kadar gerekli gördüğü 2,6 trilyon dolarlık bütçenin yalnızca yüzde 0,5’ine denk geliyor.

Konferansta 39 karar alındı. Bunlardan biri Yerli Halklar ve Yerel Topluluklar için resmi grupların oluşturulması oldu. Bu gruplar, bu toplulukların UNCCD süreçlerinde daha etkili bir şekilde temsil edilmesini sağlayacak. Buna ek olarak, UNCCD’nin yetki alanı, kurak alanların ötesine geçerek otlaklar, çalılıklar, savanlar ve tundra gibi alanları kapsayacak şekilde genişletildi. Bu alanlar, dünya yüzeyinin yarısını ve tarım arazilerinin yüzde 70’ini oluşturuyor.

Toprak sorunu “başkalarının problemi” olarak görülmemeli

UNCCD bünyesinde görevli olan bilim insanı Barron Orr, toprak bozulmasının genellikle göz ardı edildiğini ve insanların kentleşme nedeniyle toprakla daha az etkileşimde bulunduğunu belirtti. Orr, toprak bozulmasının herkesin sorunu olduğunu vurgulayarak, “Giydiğimiz kıyafetler ve içtiğimiz kahve muhtemelen dünyanın bir yerinde toprak bozulmasına katkıda bulunuyor. Toprak sorunu ‘başkalarının problemi’ olarak görülmemeli” dedi.

Sonuç olarak, Riyad’da düzenlenen COP16, iklim ve doğa COP’larına kıyasla daha az katılımcıya sahip olsa da, önceki yıllara göre daha fazla dikkat çekti. Ancak, kritik kuraklık meselesinde alınan kararların ertelenmesi, çözümler için zaman kaybetmeye devam ettiğimizin net bir kanıtı. Moğolistan’daki COP17’ye kadar geçen süre, liderlerin bu konuda daha etkin bir uzlaşma sağlaması için bir fırsat olabilecek mi? Asıl soru bu…

Tüm yazılarını göster